Çağların belası bir salgın dünyayı kasıp kavuruyor. Ne yazalım, ne yapalım, böyle günlerde? Yazı yazmak da zor. “Kasap et, koyun can derdinde” dediğimiz bir zamandayız. Hepimizin risk altında olduğu günleri yaşıyoruz.
Geçmişte üzüntüler umumi idi. Bugün hem genel, hem özel. Ülke sorunlarının yoğunlaştığı bir zamanda kendimizi soyutlayamayız. İçinde bulunduğumuz sıkıntının bir yönü genel, bir tarafı özel. Hayat devam etsin isteniyor. Elbette devam edecek ama insanların bir de can derdi var. Yarınların ne olacağı sadece tahminden ibaret. Virüs henüz finali oynamadı. Bundan sonra nasıl bir yol izleyecek? Arkadan ikinci bir virüsün geldiği konuşuluyor.
Hatırlayalım; ilk görüldüğü yer Çin’di ve Aralık ayı sonlarıydı. Üç ayda aldığı mesafeyi görüyorsunuz, her tarafta cirit atıyor. Ülkeler şaşkın, bilinen önlemlerle mücadele etmeye çalışıyorlar. Aşısı yok, ilacı yok; tedavi yöntemi belli değil. Çare bulmak için milyar dolarlık bütçeler ayrılıyor. Bilim bir sonuca ulaşır diye bekliyoruz. Bugünkü durumda, mümkün olduğu ölçüde kendini tecrit edeceksin. İyi, güzel de nereye kadar başarılı olacağız? İnsanları eve kapatmak da zor. Hayat durmuyor, zaruri hizmetler için insanlar dışarı çakacak.
Hastaneler çok zor durumda. İlacı belli olmayan bir hastalığı nasıl tedavi edilecek? Devletlerin böyle bir belaya karşı hazırlıklı olmadığı görüldü. Tıbben olduğu gibi sosyal yönden de hazır değiller. Avrupa ve ABD sapır sapır dökülüyor. Vak’aları izole etmeye çabalıyorlar. Daha fenası yaşlılar için nasıl olsa gidecek deyip gençleri kurtarmaya çabalıyorlar. İnsanlık, tıb yeni bir sınav veriyor.
Devletlerin seferberlik planları vardır ama bu daha ziyade askerlik üzerine kurulmuştur. Şimdi hangi seferberlik uygulanacak? Görüldü ki hastaneler bu tarz bir yoğunluğu kaldıramıyor. İtalya ve İspanya örneği bunu açıkça gösterdi. Dünyanın en güçlü devleti ABD çaresiz, adeta ölen ölür, kalan sağlar bizimdir anlayışı içinde. Bazı eyaletler feryat ediyor.
Devletler cihan savaşlarından perişan bir vaziyette çıktı. Mağluplar galiplere göre biraz daha ağır bedel ödedi hepsi o kadar. Şu an dünyada yeni bir savaş var.
Devletimiz bütün imkânlarıyla uğraşıyor. Bizim gibi bir yönü kaderci, diğer tarafı sorumsuz bir toplumda mücadele yürütmek çok zor. Bir müddet evde kalın deniyor; millet sokaklarda, tatil beldelerinde, kırlarda mangal yakma derdinde. Henüz vahameti anlamış değil. Şu an itibarıyla sağlık çalışanlarından virüse yakalananların sayısı altı yüzün üzerinde. Bu sahada en kıymetli bilim insanlarımızı kaybettik. Allah saklasın sağlık sistemi çökerse kitlesel ölümlerle karşılaşırız. Biraz sabredelim, evden çıkmayalım, kıyamet mi kopacak?
Belirli bir kesim şimdilik can derdiyle uğraşıyor, maddi sıkıntıları yok. Diğer kesim geçim derdini de koydu üstüne. Bunlar dışarı çıkmasa aç kalacak; ne yiyip, ne içecekler? Günlük kazancı ile akşam evine ekmek götüren binlerce insan var. Esnafın iş yerleri kapalı, ekonomik çark dönmüyor. İçinde bulunduğumuz durum cidden vahim. Bundan sonra ne olacak hiç belli değil.
Ekranlarda virüs hakkında yapılan konuşmalardan bıktık; sanki biyokimya laboratuvarı. Televizyon izleyicisi biz sade vatandaşlar için böyle akademik bilgiye gerek yok. Biz nasıl korunacağız, hastalanırsak nasıl tedavi olacağız, bunları anlatın. Üniversitede tıb öğrencilerine mi ders veriyorsunuz? Şu maske meselesinde bile görüş ayrılıkları yaşadık. Hasta olmayan maske takmasa da olurmuş. Amerika başlayınca bizimkiler de karar verdiler takmaya. Konuşmakla olmuyor bu işler, yaptırım uygulayacaksınız.
Bizim toplumda öylesine fay kırıkları oluşmuş ki, şu felaketten bile ders almıyoruz. Yardım toplama işinde yine bölündük, iyi mi? Milletin bireylerini ya büyük bir savaş veya böyle belalar birleştirir. Kadere bak ki şu an ikisini de yaşıyoruz. Ne diyelim. Allah bize akıl versin. Bugünler gerçekten kara günler; can derdi, ekmek derdi birbirine karıştı gidiyor. Hangisinden vaz geçeceksin?
Devletin aldığı önlemlerin bazılarına uymak zor gelebilir lakin yaşamak için başka çaremiz yok. Bugünlerde herkes zorda. Ancak sağlık çalışanlarımız çok büyük tehlike altında. Allah yardımcıları olsun. Nisan ayı sabır gerektiriyor. Önce kurallara uyalım, sonra dua edelim. İnşallah bu beladan bir an önce kurtuluruz.
Son sözüm utanmaz fırsatçılara. Böyle zamanlarda rant devşirmeye çalışanlar var. Herkes hakkına razı olacak; fırsatçılığa izin verilmesin, en ağır cezalar uygulansın. Fırsatçılık sadece bizde değil başka ülkelerde de var. Biz kendimize bakalım. Böyle zamanlarda insanlar kenetlenir, birliğin, beraberliğin erdemine ulaşır.
MUSTAFA ESKİ