“Cahil… Her sözü zırva”
- Belediye Başkanı Galip Vidinlioğlu, basın toplantısında, Kuzeykent’teki arsanın satışı konusunda karşı karşıya geldikleri CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin’i ve aynı konuda görüş beyan eden İYİ Parti İl Başkanı Ahmet Katar ile AK Parti İl Başkanı Doğan Ünlü’yü cevaplarken çok sert ifadeler kullandı.
- Cevabi açıklamalarında ağırlığı onun üzerine verdiği vekendisini edebe davet ettiği Erbilgin için “Cahil” ifadesini kullanan Başkan Vidinlioğlu, CHP İl Başkanı’nın konuyla ilgili yayınladığı videodaki sözleri nedeniyle savcıları göreve çağırdı, bu konuda başvuruları bulunduklarını açıkladı.
- Vidinlioğlu, satış ihalesinin tamamen kanuna uygun şekilde gerçekleştiğini, buna karşın Erbilgin’in “şehir eşkıyası” gibi davranarak salona girmek istediğini ifade etti; 250 milyon lira değer biçtiği arsayı kendisine belediyenin kazanması için 200, hatta 150 milyon liraya satmaya hazır olduğunu söyledi.
- Başkan Vidinlioğlu, kendisini Ali Köse’nin mirasını yemekle eleştiren İYİ Parti İl Başkanı Ahmet Katar’a, “Sen hangi mirasın üzerine geldin?” sorusunu yöneltti; Doğan Ünlü’ye ise kendi dönemlerinde 100 dönüm arsa ve 17 daire satıldığını, buna karşın belediyeyi borçla devraldıklarını hatırlattı.
Belediye Başkanı Galip Vidinlioğlu tartışma konusu olan arsa satışı ihalesi ve gündem ile ilgili değerlendirmelerde bulduğu basın toplantısı düzenledi.
Belediye Başkan Vekili Mehmet Yurt, Başkan Yardımcıları Hamdi Öz ve Resul Köprülü ile bazı Belediye Meclisi Üyelerinin de hazır bulunduğu ve makam odasında gerçekleşen dünkü basın toplantısında Vidinlioğlu şunları söyledi:
ERBİLGİN’E CEVAP
“Önceki gün Kadir Gecemizi idrak ettik. Ramazanı uğurlamak üzereyiz. Bayram çok yakınımızda, İnşallah sağlı ve sıhhatle bunca aradan sonra bir bayram geçiririz. İki yıldır yaşanan pandemi sürecinden dolayı hep geriden selamlaşmalar, kalabalıklardan uzak kalmalar, hısım, akraba, eş ve dost ilişkilerinde kesintinin yaşandığı bir dönem oldu. Bu dönem böyle hatırlanacak. Pandeminin gölgesinin yavaş yavaş üstümüzden kalktığı bu günlerde bir mübarek Cuma gününde, bayramın hemen arifesinde bir aradayız. Sağlıkla sıhhatle tekrar bayrama ulaşmayı Cenab-ı Allah’tan diliyorum. Bütün hemşerilerime de hayırlı bayramlar diliyorum. ‘Sağlıkla sıhhatle geçireceğimiz nice bayramlara inşallah birlikte erelim’ diyoruz. Böyle mübarek bir günde ve tabii Ramazan-ı Şerif’in içerisinde bu tarz bir basın toplantısı yapmayı hiç arzu etmezdim. Ama hayatta her şey var. Dolayısıyla böyle bir basın açıklaması da yapmak zaruri oldu. Aslında daha önce dile getirmiştim. Ben belediye başkanıyım. Dolayısıyla benimle ilgili söylenen sözler de benim muhatabım, belediye başkanıdır. Ama isim zikredilerek meclis üyelerime bir takım sözler sarf edilerek siyasetin çekilmek istediği alanı gördükten sonra böyle bir açıklama yapmak da zaruri hale geldi. Çünkü hakarete varan açıklamalar var. İnsanlar bir şeyi bilmeyebilirler. Ama bilmediğini bilmek en kötüsüdür. Hem cahil olacaksınız, hem de cahilken her şeyi biliyor gibi konuşacaksınız.
“DELİKANLILIĞA SIĞACAK BİR ŞEY DEĞİL”
“Sayın İl Başkanı önceki gün tam bir şehir eşkıyası gibi bir kamu kuruluşu olan belediye binasına gelerek ihale odasını defalarca yumruklayarak, avazı çıktığı kadar dışarıda gürültü yaparak ihaleye alınmadığını, hakkının gasp edildiğini, Kastamonu halkının malının yağmalandığını, beytülmal diye gelenlerin devlet malını peşkeş çektiğini iddia edecek kadar izandan yoksun açıklamalar yaptı. Tam körler sağırlar birbirlerini ağırlar modunda da televizyona çıkıp konuşmalarını yaptı. Ses kayıtları mevcut. Bazı yerleri alıp kafana göre monte edip video çekmek, videoyu sosyal medyada paylaşmak, aradaki yerleri kesip makaslama bu çok delikanlılığa sığacak bir şey değil.
“KANUN GAYET AÇIK”
“Şimdi ben buradan size 2886 Devlet İhale Kanunu, İhale Kanunu parasal limitleri, açık teklif usulü parasal limit 3 bin 562 TL, limit bu. Dolayısıyla burada çok açık bir şekilde ihalenin mecburen kapalı zarf usulü ile yapılacağı belirtiliyor. Kapalı teklif usulü ile yapılan artırma ihalelerinde geçerli en yüksek teklifin altında olmamak üzere oturumda hazır bulunan isteklilerden sözlü veya yazılı teklif alınmak suretiyle ihale sonuçlandırılır.
Ancak geçerli teklif sayısının üçten fazla olması durumunda bu işlem geçerli en yüksek teklif üzerinden oturumda hazır bulunan en yüksek üç teklif sahibi istekli ile bu üç teklif ile aynı olan birden fazla teklifin bulunması halinde ise bu istekler dahil olmak suretiyle yapılır. Komisyon uygun gördüğü her aşamada oturumda hazır bulunan isteklerden yazılı son teklifleri alarak ihaleyi sonuçlandırır. Bu husus ihale komisyonunca ikinci bir tutanakla tespit edilir.
Teklif mektuplarını taşıyan iç zarflar açılmadan önce ihaleye katılacaklardan başkası ihale odasından çıkarılır. Bundan sonra zarflar numara sırası ile açılarak teklifler komisyon başkanı tarafından okunur veya okutulur ve bir listeleme yapılır. Bu liste komisyon üyeleri tarafından imzalanır. Kanun gayet açık. ‘Efendim, milli güvenlik haricindeki her ihaleye ben girerim’… Cahilliğin her halinden belli. Senin iki tane Belediye Meclisi üyen zaten hukukçu idi. Partinin de hukukçuları vardır. Meclis üyesinin bir tanesi ayrıldı, Hakan Bey geldi. Hoş geldi sefa geldi, İnşallah birlikte çalışacağız. Ama hukuktan bu kadar yoksun, hukuktan bu kadar bihaber açıklamalar gerçekten akla zarar.
Önceki günlerde benim dışarıda olduğum anda Meclis Üyesi Sibel Hanım’ın konuşması üzerine Başkan Vekilimiz Mehmet Yurt oturumu yönetiyordu ve sonra da Meclis üyelerimiz ile arada konuşmalar geçti .
Hikmet Bey’in ifadesi şöyle: ‘Sayın Yurt, Sayın Mor ve Sayın Uyanık’ın siyasi nezaket ve beşeri üsluptan yoksun yaklaşımları edep sorunudur. Meclisin saygınlığına zarar verdiğimizi iddia edenlerin daha giyim ve kuşamına dikkat etmeden ve bir meclis üyesine ‘abla’ diyerek bağırarak konuşması siyasi nezaketten yoksun oldukları anlamına gelir. Milletin oylarıyla seçilmiş meclis üyesinin konuşma gayretini meclisi sabote etmek olarak yorumlayanlar konuşma hakkını sizden değil, bilesiniz ki milletten almıştır. Meclisin saygınlığına gölge düşürecek diyenler arsa takaslarına, imarı uygun olmadığı herkesçe bilinen alışveriş merkezlerine, yeşil alanlara konut ve ticaret alanlarına dönüştürülerek talan edilmesine göz yuman kulak tıkayanlardır.’
“ÖNCE AYNAYA BAKSIN”
“40 yıllık eğitimci olan benim Başkan Vekilim Mehmet Hocamı, edep abidesi bir adamı edepten yoksun olarak ifade etmek edepsizliğin ta kendisidir. Asıl Sayın Erbilgin’i ben edebe davet ediyorum. ‘Siyasi nezaketten uzak’ diyen, her seferinde ‘Ben o nezaketli doktoru geri istiyorum’ diyen Hikmet Erbilgin önce aynaya bakıp kendi siyasi nezaketini gözden geçirmelidir.
“BİZİM AKLIMIZ BİZE YETER”
“Devamla ‘Bizim siyasi kültürümüzü öğrenmek isterseniz dönüp Ankara Büyükşehir Belediyesine, dönüp İstanbul Büyükşehir Belediyesine bakın’ diyor, ‘bakmanızı tavsiye ediyorum’ diyor, ama baktıracak yeri buldunuz yani kimin kiminle kol kola yürüdüğünü, kimin kiminle siyasi edep noktasında birlikte olduğunu millet çok iyi biliyor. Onun için sizin aklınız sizin olsun. Bizim aklımız bize yeter.
“DOLMUŞ ZAMMININ BİR KISMINI BEN TOLERE EDİYORUM”
“Aynı konuşmada gün gün açıklamalarından yola giderek, beni öngörüsüzlükle suçluyor. ‘Siyasi öngörüsüzlük’ diyor dolmuşa yaptığımız zamla ilgili.Bunun adı siyasi öngörüsüzlük değil, belki olsa olsa ‘Ekonomik öngörüsüzlük’ diyebilirsiniz belki de ama bütün dünyanın etkilendiği doğalgaz ve elektrik fiyatlarından herkesin etkilenmesi çok doğal bir şeydi…Dolayısıyla benim son zam verdiğim tarihten önce üç yıl içinde verdiğim iki tane zam var zaten. İki tane zam var ve bu zamda da en son verdiğim zamdan sonra mazot fiyatlarına yüzde yüz zam geldiği halde benim öğrenci için verdiğim zam yüzde 17-18’dir. Sivil vatandaşlarımıza verdiğim zam yüzde 25 seviyesindedir. Bunu bir kısmını da belediye olarak ben tolere ediyorum. Hat ücreti almıyorum. Ayda 185 bin liradan da ben feragat ediyorum. Sırf vatandaşlarımız biraz daha rahat edebilsinler diye. Oranın buranın fiyatlarıyla kıyaslamanın çok anlamı yok. Çankırı’da 20 tane minibüs var. En fazla hat 10 kilometre. Bizin burada 32 kilometre olan hattımız var. ‘Mesafeye göre ücret’ diyebilirsiniz, onunla ilgili de bir çalışma yapıyoruz. Fakat onun uygulanabilirliği biraz zor. Zaman alan bir şey belki ileride onu da İnşallah hayata geçiririz.
“SAVCILARIMIZI GÖREVE DAVET EDİYORUM”
“Sosyal medya hesabından yaptığı o günkü ihale ile ilgili paylaşımda‘Kapıyı tıkladım’ diyor.Kapıyı tıklamadı yumrukladı. Arkasında yüksek sesle bağırmalar, arkasından bir daha kapıyı yumruklamalar, bu üç defa oldu.Şimdi edep dersi vermeyi halk anlar, önce bir devlet adabını öğrensinler. Şehir eşkıyalığı yapmak kimseye yakışır bir şey değil. ‘Bizim hakkımız gasp etti’ diyor. Hakkını gasp ettiysem adliye orada. Cahilliğin orada belli olsun, resmileşsin…Fakat buradan sana bir şey daha söylüyorum. İnşallah ve inşallah aynı tavrını bir kez daha sürdürmezsin. Çünkü eğer öyle bir şey yaparsan eşkıyalığını iyice tescillemiş olursun. Zaten o günde yaptığın işleri tutanak halinde tutuk ve seninle ilgili buradan da canlı yayınlanan basın toplantısını aynı zamanda sayın savcılarımızı göreve davet ediyorum. Başvurumuzu da yaptık. İhaleye asıl fesat karıştırmak ve ihaleye engel olmak durumunda olan Hikmet Erbilgin ve Merkez İlçe Başkanıdır. Onun için Sayın Savcılarımızı buradan bende göreve davet ediyorum. ‘Başkan Anayasal suç işliyor’ diyor.Sen Anayasayı da bilmiyorsun, baba yasayı da bilmiyorsun. Senin bildiğin yanıldığına yetmiyor, cahilliğin her halinden belli. Burada konuşma metinleri var, sosyal medyadan yayınladıklarında büyük çoğunluğu kesmişler. Ses kaydı var.Birde, ‘Belediye başkanının yaptığı iş doğru değildir, kanunları çiğnemektir, kural tanımazlıktır, şeffaflık değildir ve Kastamonu Belediye Başkanını Kastamonululara şikâyet ediyorum’ diyor. Tabii burada Mehmet Hocamla aralarında geçen konuşmalar var. Onları zaten herkes biliyor, bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Körler sağırlar birbirlerini ağırlarlar.Bulmuş bir tane kanal oraya çıkmış.‘Biz bunlara alışkınız’ falan…Sanki mal kaçırıyoruz da biz ha?‘Biz alışkınız falan ha?’ Alışkın olduğun şey belli…Her belediye arsa üretir ve satar. Bundan daha doğal bir şey yok. Hikmet Erbilgin, geçtiğimiz dönemde sen il başkanı değil miydin kardeşim? 100 dönüm yer satıldı takaslar hariç. Huzur2’den 17daire satıldı, gıkın çıkmadı.Ben 240 dönüm Millet Bahçesi’ni tamamlamak için 60 dönüm söz verilen yeri sahiplerine vermedim. O Millet Bahçesi’ni 240 dönüme tamamlayacağım diye söz verilmiş yerleri vermedim. Belediye sonuçta bir kamu kuruluşu, devamlılık esas, ona rağmen hayır efendim ben vermiyorum. Seçim öncesi 240 dönüm Millet Bahçesi diye söz vermiştim. O sözümü tutacağım dedim ve 240 dönüme tamamladım. Hatta milletin bahçesi camisiz olmaz diye Kuzeykent’teki Ulu Cami’yi de Millet Bahçesi’nin içine dahil ettik.
“SENİN GÜVENİNE İHTİYACIM YOK”
“Şimdi sen bütün bunları söylemeyeceksin, ‘Şehrin son yeşil alanı’ diyeceksin.Bak bak bak!Yahu senin gözünde mi görmez?Kulağın duymuyor anladık, istediğini duyuyorsun, istemediğini duymuyorsun, gözünde mi görmez? 240 dönüm Millet Bahçesi’ni ben yapacağım, yeşil alan olarak bırakacağım, ama şehrin son yeşil alanı ve ihale ile ilgili de olur olmaz laflar söylüyor. İhaleye giren 9 kişi var iken sen nasıl diyorsun?Açık ihale, ihaleye giren birbirinden farklı 9 kişi ya da kurum var, şirket var.Bunlar birbirinin hakkını yedirir mi? Herkese göstere göstere zarflar açılıyor, rakamlar okunuyor. Basın mensupları da seyredememişler de…Bana bir tane ihale gösterin, basın mensuplarının da izlediği, muhalefet liderinin de izlediği.Böyle bir şey olmaz ki…Halk güvenmiş, seçmiş beni; sen güvenmiyorsun. Güvenmezsen güvenme; seni güvenine ihtiyacım yok ki benim. Zaten ben sana hiç güvenmiyorum ki.
“SİYASET DOĞRU YAPILMALI”
“Orası için; ‘Beton olmasın, şehrin son yeşil alanı’ diyor, ama sonra ‘Yurtla kültürel tesis alanı yapalım’ diyor. Güzel…Fakat memlekette yurt alanına ihtiyaç yok. Bunu istiyorsanız Kredi Yurtlar Kurumu’ndan da Valilik’ten de Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nden de teyit edebilirsiniz. En son güçlendirmeyle birlikte şehrimizin belki 10-15 sene yurt ihtiyacı olmayacak. Ama arkadaşın kafası nerede kaldıysa, yurt ihtiyacı olduğunu ifade ediyor. Velev ki yaptınız, ‘beton olmasın’ diyorsunuz. O bahsettiğiniz kültürel tesisi alanıyla yurt binasını ahşaptan mı yapacaksınız? Orada hem diyorsun ki 50 bin metrekare inşaat alanı çıkacak, değeri şu diyorsun, ama 25 bin metrekare inşaat alanını sen kendin öneriyorsun. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Birazcık tutarlı olun. Yine aynı şekilde TÜRGEV konusu var. TÜRGEV’in yurdunu Diyanet İşleri Başkanlığımız tamamlayacak. Konuşmamız da öyleydi. Kendileri gelip ‘Biz tamamlayalım’ dediklerinde biz dedik ki, ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’yla bir görüşmemiz var, Onlar bu yurdu tamamlayacaklar. Son aşamaya geldik Artık TÜRGEV’le Diyanet İşleri Başkanlığı anlaştı. Bundan sonra start verilip, işler hallolacak.’ Bazı şeylerde tezvirata gerek yok. Siyaset doğru yapılmalı. Siyaset yalan üzerine inşa edilmemeli.
“BİZİM PROJELERİMİZ”
“Halkın malını yağmalamakla, halkın malına mülküne saygılı olmamakla bizi itham eden, meclis üyelerine nezaketsiz davrandığımı ifade eden, azarladığımı ifade eden Hikmet Erbilgin… O olay şöyle oldu: Sevgili Sibel Karakaş, hep bir şeyler söylemek istediğinde bir baktım bizim katalogda seçim vaatlerimizden ne varsa öneri olarak bize sunuyor. Ben de ‘Memnun oldum, katalogdan sırayla takip ediyorsunuz, bizim projelerimizi bize öneri olarak geri sunuyorsunuz. Fakat meclis sorgu yeri değil ben buna izin veremem’ dedim. Sonuçta benim projelerimi bana satmaya çalışırsanız buna kim razı olur? Patenti sizin, çalışmışsınız, emek vermişsiniz, proje üretmişsiniz, ama projeniz muhalefet tarafından size öneri olarak geri getiriliyor. O kadar da ucuz değil bu işler. Bizim bir proje ekibimiz vardı ki müthiş bir ekipti. Şehir plancıları bile hayran kaldılar. ‘Kastamonu, birçok ilin çok ilerisinde’ dediler. Şimdi sizin, bırakın Kastamonu halkını, seçmenize bile saygınız yok. Bir tane broşürünüz mü vardı seçime girerken? Bir tane projeniz, bir tane kataloğunuz mu vardı? Bir küçücük kağıda basıp da biz şunu yapacağız mı dediniz? ‘Bize oy verin’ diye bir küçük broşür mü bastınız? Hiçbirini yapmadınız. Hatta sizin belediye başkan adayınız bununla ilgili ‘Biz katalog yapalım da kopya mı çeksinler’ ifadelerini kullandı.
“ÖZTÜRK SENİN ADAYIN DEĞİLDİ”
Hikmet Erbilgin, Mustafa Öztürk senin adayın değildi. Merkez İlçe Başkanı’nın adayıydı. Bir tek gün Merkez İlçedeki seçim kampanyasına karışmadın. Seçimden sonra yaptığın ilk iş Merkez İlçe Başkanı’nı göndermek oldu. Arkasından gelen de gitti. Şimdi yeni Merkez İlçe Başkanının var. Kadın Kolları Başkanın gitti. Gençlik Kolları Başkanın gitti. En son zehir zemberek açıklamalarıyla belediye meclis üyen gitti. Sen hâlâ utanmadan laf söylüyorsun. Özgür Bey’in yaptığı açıklamalar hâlâ hafızalarımızdadır. İl kongresinde para dağıtarak başkan olduğuna dair açıklamada bulundu tık yok. Daha önce eski vekilimiz Murat Demir sordu, akabinde ben sordum.‘Açıkla Hasan Baltacı’nın danışmanlarını’ dedik, çıt yok. Merkez İlçe Başkanınınsendikadan maaş aldığını ifade etti tık yok. Hiçbirine cevap yok. Bize siyaset dersi vermeye kalkıyorsun. Kendi genel başkanınla ilgili açıklamaların çarşaf çarşaf, partiye girmeden önce. Senin çizgini de biliyorum, dönüşmüş olabilirsin yaşla birlikte. Biraz daha ılıman hale gelmiş olabilirsin, sosyal demokrat olduğunu söyleyen bir partide siyaset yapmak istiyor olabilirsin. Fakat geldiğini çizginin neresi olduğu belli. Herhalde yaşlandın, biraz daha sakin sularda siyaset yapmak istiyorsun. İyi güzel, ama insan geçmişiyle de bir bütündür, bu kadar kırılma bir insana çok fazla.
“BABAŞ’LA İLGİLİ BİR TEK İFADE KULLANDIN MI?”
“Bizi Tahsin Babaş çizgisinden gitmekle suçluyorsun. Peki, sana soruyorum: Seçim boyu Tahsin Babaş ile ilgili bir tane ifade kullandın mı sen? Ben Genel Merkezimizin Genel Başkanımızın direktifleri doğrultusunda Cumhur İttifakı’na halel getirecek hiçbir söz sarf etmedim. AK Parti’nin de kurumsal kimliğine söyleyecek hiçbir şeyim yok asla da söylemem. Çünkü biz birlikte yol yürüyoruz ve geleceğin Türkiye’sini de Allah izin verirse birlikte inşa edeceğiz. Fakat tamamen partiden azade Tahsin Babaş’ın şahsıyla ilgili söylüyorum: Bizi Tahsin Babaş’la kol kola yürümek ve onun izinden gitmekle itham ediyorsun. Biz Tahsin Babaş’la seçimde yarıştık. Ağzını açıp bir çift laf etmediniz. Hatta daha öteye gideyim Mustafa Öztürk, Tahsin Babaş’ın Kastamonu Belediyesi’nin önünü çektiği Maslak Yapı Kooperatifinin danışmanı. Mustafa Öztürk şimdi Başkan aday olmak istese benim karşımda, istifanı ver öyle gel derim. O dönemde de çok kullanıldı, ben o ifadelerin hepsinden özellikle imtina ettim. Son 4-5 seçime bakın; Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kastamonu merkezde aldığı oy sayısı, belediye başkan adayının aldığı oy sayısı 4 bin, 4 bin 500 limitindedir. Daha fazla değildir. Mustafa Öztürk’ün aldığı oy broşürsüz katalogsuz 11 bin 800’dür. Kim proje, kim değil, kim kiminle yol yürümüştür siz ona bakın. Bana laf demesi kolay. Ben her şeye rağmen Kastamonu halkının yüzde 50 teveccühüyle göreve gelmiş belediye başkanıyım. Onun için de ne Kastamonu halkının benimle ilgili teveccühüne laf söyletirim, ne kendime laf söyletirim, ne belediye meclis üyelerime laf söyletirim, ne de Kastamonu Belediyesine laf söyletirim.
“BELEDİYE ARSA ÜRETİR VE SATAR”
“Bizi parsel parsel satmakla suçlayan itham eden Hikmet Erbilgin. Bana o soruyu da sordum cevap vermedin. ‘Araç Belediyesi de sattı’ dedim. ‘Daday Belediyesi de sattı’ dedim. Belediye arsa üretir ve satar. Hizmet getirmek için bu böyledir. Hele hele pandemi sürecinde belediye gelirlerinde azalma varken, hizmet verebilmek için elbette ki bir ekonomik döngüye ihtiyacınız var. Bunu sağlamanın da yolu paranız varsa yaparsınız paranız yoksa da bir şekilde para bulur yaparsınız. Ben 240 dönüm yeşil alan kazandırmışım, 16 dönümlük alanı satıyor diye…Evet satıyorum. ‘6 ay önce satıyorum demedin’ diyor. ‘Satıyorum’ demedim, ‘satmıyorum’ da demedim. ‘Bununla ilgili oturacağız değerlendireceğiz ve ona göre bir karar vereceğiz’ dedik.
“SENİN HER LAFIN ZIRVA”
Kastamall ile ilgili yaptığım açıklamayı söylemiş ve bugüne kadar da 20 milyonluk arsa sattığımı söylemiş; doğru 20 milyonluk sattım. ‘Burası beyt-ül maldır, bir kuruşun dahi nereden çıkacağı belli olmaz’ zırvaları ile ‘Dürüstlük satmaya devam etmekte’ diyor benim için. Vallahi benim çok zırvaladığım yok da senin her lafın zırva. Sen edep yoksunusun. Ahlak yoksunusun. Rahmetli Necip Fazıl, birisine kızdığı zaman kötü söz söylemek istediğinde ‘Çukur Adam’ derdi. Sen de siyasetini Çukur Adam zaviyesinden yapıyorsun. Doğru şeyler yapmıyorsun. Siyaset yapacağım diye eğer bu tarz ifadelerin arkasına sığınıp ortamı germeye kalkıyorsan, ben senin gerdirdiğinden çok daha fazlasını gerdiririm. Ben de da laf çok; ben edebimden dolayı bugüne kadar sesimi çıkartmadım, fakat sen hakaret edeceksin ben sana yanağımı uzatacağım, öyle bir dünya yok Hikmet Erbilgin. Bundan sonra sen bana bir laf dersen misliyle sana cevap veririm. Bu lafların altında sen kalırsın. Seni siyasi nezakete ve terbiyeye davet ediyorum.
“DELİKANLILIK VARSA
ÇIK KARŞIMA ADAY OLARAK”
“Kastamonu Belediyesi ilk defa arsa satıyormuşçasına bu tarz ifadeleri söyleyeceksin…Geçen dönem 100 dönüm yer satıldı, bir çıtın çıkmadı, ağzını açıp da bir çift laf edemedin. İki günün biri gelip gelip bana ‘KastaMall’ diyorsun. Kültür Merkezi’ni yapmaya imkanın varsa 3 tane belediyene yap, kimse sana niye yapıyorsun demez. Bana ‘giderayak’ diyorsun varsa sende delikanlılık çık karşıma aday olarak.
“ALTYAPIYLA İLGİLİ ELEŞTİRİYE İHTİYACIM YOK”
“Son yılların en yoğun kar yağışının yaşandığı ilimizde en ufak bir aksama dahi yaşanmadı. Lafa geldi mi işçi haklarından söz eden Hikmet Erbilgin benim işçilerime laf ediyor, aynen kendisine iade ediyorum. Şehrin alt yapısıyla ilgili bir problemimiz var. Bununla ilgili eleştiriye ihtiyacım yok çünkü bu konuda ben kendim söylüyorum. Şehir büyüdü. Bu kadar büyümenin neticesinde de boruların kalınlıkları bu yükü kaldırmaya müsait değil. Suyu biraz tazyikle verdiğiniz zaman borular patlıyor. Eğer tazyiki biraz azalttığınız zaman bu sefer de üst katlara su çıkmıyor. Dolayısıyla belediye ekiplerimiz her gün 6-7 tane su patlağıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Şehrin geleceği yönünde ciddi adımlar attığımı ve bundan sonrasında da atacağımı biliyorum, çünkü kendimi tanıyorum.Ben hayatımın hiçbir döneminde iddiasız olmadım.İlkokuldan başlayan ve bugüne kadar gelen süreçte hep bir iddia sahibi oldum ve o iddialara mı da hiçbirini gerçekleştirmeden bırakmadım. Ben Kastamonu gibi bir ili Allah’ın izniyle o eski şaşaalı günlerine, herkesin yüzünün güldüğü herkesin mutlu olduğunu sokaklarında cıvıl cıvıl çocukların oynadığı gençlerden geleceğe umutla baktığı bir şehir olması hayalimi yaşatacağım, bunun için çalışmalar yapacağım.
KASTAMALL
“KastaMall, 4 milyon lira ile ihaleye çıkmıştı. Caminin değişikliği ile birlikte ederi 8 milyonu bulmuştu. Aslında camiye harcanan miktar 2 buçuktur. 5 civarında ihale bitmişti. Kastamall sahipleri 7 buçuk, 8’lik bir harcama ile arsaya sahip oldu. 9, 9 buçuk dönümlük bir arsa ve 5 milyona biten ihale, bir metrekaresi 500 liraya falan geliyor. Diğer tarafta 16 küsur dönüm yer gitti, metrekaresi 6 bin lira. Biri 500 lira bir tarafta 6 bin lira. Orası şehrin göz bebeği bir yer, orası da şehrin göz bebeği bir yer. Dolayısıyla bu kıyaslamaları yaparken ona göre yapmak lazım. ‘KastaMall ile ilgili hesap yapıyordu’ diyor. Ben KastaMall ile ilgili yaptığım hesabımda doğruyum. Ben 9 buçuk dönüm yerin 5 milyona gitmesini eleştirdim. Daha yüksek rakama gitseydi elbette olabilirdi. Bugün 100 milyona sattığımız yer belediyenin cebine keş para olarak girecek. Kat karşılığı verdiğiniz zaman cebinize paranın ne zaman gireceği belli değil, her sattığınız yeri de ihaleyle satmak zorundasınız. Dolayısıyla bu para size 3 yılda mı, 4 yılda mı, 5 yılda mı dönecek belli değil. Bugünün 100 milyonu daha kabul edilebilir bir rakam. İyi rakama da sattık.
“SANA 200 MİLYONA SATAYIM!”
“İnşaat maliyetlerini falan da göz önüne aldığınızda hesabı yanlış yapıyor, hesap kitap da bilmiyor zaten. Değerlendirme uzmanıymış, ‘250 milyon eder’ diyor. 250 milyon ederse, hâlâ imza yetkisi bende, ihaleyi iptal yetkisi de bende. Sen 250 milyon dediğin yere ben memleketi razı ederim, al sana 200 milyona veriyorum, gir ihaleye. 250’ye de değil 200’e veriyorum. Daha öteye gideyim Hikmet Erbilgin, 150 milyona veriyorum alıyor musun? ‘Orayı bana verin de’, ee ne yapacaksın? ‘Ben yapacağımı yapayım Belediye’ye para kazandırayım’ Yok ya. Eskiden çocukları kandırmak için ‘Bayram harçlığını sana deve yapıvereyim’ falan derlerdi. Maşallah yani, bu yaşta bu zeka, Allah selamet versin. Almak istiyorsan kardeşim, madem büyükşehir belediyeleri arkanda, burası da çok para getirecek bir yer, bastır parayı al. Elinden tutan mı var? Hem ihaleye de girmiş olursun böylece. Hani ‘beni ihaleye sokmadılar’ diyorsun ya, girerdin böylece. Arttırabildiğin kadar da arttır elinden tutan mı var? Her lafı diyorsun, kanunsuz işten nizamsız işten bahsediyorsun… Bir kere de git bizimle ilgili suç duyurusunda bulun. Al boyunun ölçüsünü.
“DÜNYEVİ HIRSIM OLMADI”
“55 yaşındayım, Allah’a şükür dünyevi de hırsım olmadı. Benim ismim her zaman sıfatımın önündedir. En çok anıldığım şeyler de anketlerde de çıktı; hep dürüst, sözüne güvenilir birisi olmakla ön plana çıkıyorum. Allah’a şükürler olsun. Sırtımda kamburum yok. Onun için ben gayet rahatım. Derdi olanlar düşünsün. ”
İYİ PARTİ İL BAŞKANI AHMET KATAR’A CEVAP
“Arsayla ilgili iki tane açıklama daha oldu. İki il başkanından da açıklama geldi. Onlarla ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum.
“SEN HANGİ MİRASIN ÜZERİNE GELDİN?”
“Sayın Ahmet Katar… Katar katar geldin. Neyle geldiğin beni çok ilgilendirmez fakat 40 yıl öncesinin, Ali Köse’nin mirasını yemekle beni itham ediyorsun. Ali Köse’nin gönlünü sen nereden biliyorsun? 40 yıl önceyi hatırlıyorsun da iki ay önceyi hatırlamıyorsun. Sen hangi mirasın üzerine geldin? Görevi devraldığın il başkanı ‘Buna partiye çökme denir’ diye açıklama yaptı, bir çift kelam edebildin mi? 40 yıldır Kastamonu’dasın hangi siyasi geçmişin vardı? Sen bu siyasete nereden geldin, kimlerle yol yürüdün, bu bağlantıların nedir senin? Dünya kadar emeği olan insanın üzerine hiç emeksiz geldin oturdun, bana da mirasyedilikten bahsediyorsun. Aynaya bak.
Ben 24 senedir bu şehirdeyim. Ahmet Katar geçmişinden gelme milliyetçi tanınır, ama onun dışında siyasetin kıyısında köşesinde olduğunu çok görmedim. Birden Ahmet Katar sözü ortaya düştü. Bu Ahmet Katar’ın gücüyle mi oldu başka güçlerle mi oldu bilmiyorum, ama sonuçta beni mirasyedilikle suçlayan Ahmet Katar’ın mutlaka ama mutlaka kendi pozisyonunu gözden geçirmesinde fayda var. Siyasette 3-5 rozet takmayla bu işler olmuyor. ‘Benim siyasi geçmişim yoktu, ama sen de nereden çıktın?’ diyebilirsin. Ben kıyas kabul etmem. Benim arkamda 40 yılın birikimi var. Herkesin gölgesinden korktuğu dönemlerde İstanbul’da okul başkanlığı yaptım, yurt başkanlığı yaptım, ocak yönetimlerinde görev aldım. Dolayısıyla benim siyasi geçmişim vardı. Ama sevgili Ahmet Katar senin siyasi geçmişin hiç yoktu. Sen mirasyedilik yapmaya devam et, ben de bunu bir dipnot olarak bugün itibariyle düşmüş olayım. Anlaşılan o ki ilerleyen günlerde bu konularla ilgili daha çok konuşacağız.
“SATTIĞIMIZ DERLİ TOPLU TEK YER BURASI”
“Biz ne sattık? Bir kısmı atık parseldi, bir kısmını alacağa mahsuben verdik alan olmadı. Sattığımız derli toplu bir tek burası var. Bunda da şehre hizmet noktasında yapacağımız işleri yapmak için satıyoruz. Ben öbür tarafta dünyanın yerini kazandırmışım. Kuzeykent’te benim verdiğim bir tane ruhsat göstersinler, benim dönemimde yapılan bir tane bir tane bina göstersinler. Ya siz dünyadan bir habersiniz. Bizim üç yıldır verdiğimiz ruhsat sayısı 3-4 tane ancadır. Pandeminin sıkıntılı olduğu dönemlerde milletin derdi yok da inşaat mı yapıyordu? Tahsin Babaş’ın diktikleri dünya kadar. Bizim ruhsat verdiğimiz yok, bırakın inşaatı. Ahmet kardeşim ben seni çok severim. Sende ya hafıza kaybı başlamış ya da hatırlamıyorsun. Sata sata nereyi bitirememişiz, bir yenisini ekliyormuşuz? ‘Kastamonu’nun yararına proje’ demişsin, olur, getireceğin önereceğin bir proje olursa elbette değerlendiririz.
Hem Hikmet Erbilgin’in açıklamaları ve tabİi hem de Ahmet Katar’ın açıklamaları bir yerde tevil götürür açıklamalar. Muhalefet muhalefetliğini elbette yapacak. En azından Ahmet Katar’da bir üslup sorunu yok. Ama Hikmet Erbilgin baştan sona defo. Allah sonunu hayır eylesin. ”
DOĞAN ÜNLÜ’YE CEVAP
“Sona sakladım. Beni asıl üzen… Biz genel merkezimizin ve genel başkanımızın talimatları doğrultusunda hareket ediyoruz. Onun için Cumhur İttifakı’na halel getirecek hiçbir sözün, eylemin içerisinde olmadım, bundan sonrasında da olmam. Çünkü önümüzdeki seçim çok önemli. Memleketimiz, milletimiz, devletimiz, geleceğimiz için önemli. Birlikte yol yürüdüğümüz ittifak ortağımızla ilgili benim ağzımdan olumsuz hiçbir ifade duyamazsınız. Fakat geçen gün sorulması üzerine Doğan Başkan’ın ifadeleri beni üzdü. AK Parti döneminde imar olan bir yer, evet. Alparslan Türkeş Botanik Parkı’ydı ve ticari konuta Tahsin Bey döneminde alındı. ‘Bizim dönemimizde satışı yapılmamıştı’ dedi. Bizim dönemimiz ifadesi olunca, o zaman bana da bizim dönemimizi ifade etme şansı verilmiş olur. O yerin 200-300 metre ötesi… Millet Bahçesi’nin olduğu yer 240 dönüm, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla birlikte yapıyoruz, Doğan Bey’in bunu bilmemesi mümkün değil. Orada hummalı bir çalışma devam ediyor. Şimdi ben soruyorum, sizin döneminizde 100 dönüm yer satıldı, 17 tane daire satıldı. Bunlar satılanlar, takaslar hariç. Dünya kadar da para geldi. Belediyeyi borçla devraldık, ‘borç yiğidin kamçısıdır’ dedik, omuzladık, hizmet aksatmadan götürüyoruz.
“İHTİYACIMIZ VAR, SATIYORUZ”
‘Toplumun dinamikleri’ sözünü en çok ben kullanırım. Bu şehrin tamamını ilgilendiren bir mevzuda, şehrin dinamiklerinin ortak bir karar alması gereken noktada devreye girmesi gereken bir durumdur. Şehrin dinamikleri o zaman gereklidir. Belediye’nin arsasını Belediye satacak, şehrin dinamikleri buna karar verecek. Bu nerede görülmüş? Siz kendi malınızı satarken karar mı alıyorsunuz? Belediye Meclisi var, Belediye iç organlarıyla kararını alıyor. Bunda birlikte Karar alıyoruz. Bu karar alınmış bitmiş. Kaldı ki senin meclis üyelerin de buna tamam demişler. Dün aynı meclis üyelerinden olanlar var, Tahsin Bey ticari konuta çevirirken buna tamam demişler. Elbette ki satmak için ticari konuta çevrildi, emsali de 3 yapılmış. Belediye seçimleri devreye girdi, ömrü vefa etmedi, satamadı. Bizim de ihtiyacımız var satıyoruz, bu kadar net. Lafı evirip çevirmeye gerek yok. Hesabını kitabını yaptık, ‘nasıl yaparsak doğru olur’ diye düşündük, baktık ki taliplisi çok güzel de bir rakama satılabilecek gibi, sattık. Şehrin dinamiklerine danışılması gerektiğimi söylüyorsun, sevgili Doğan Başkan, Tahsin Babaş hangi sattığı yerde şehrin dinamiklerine bir şey sordu? Ondan da geçtim, Tahsin Babaş, il başkanı olarak sana bir şey sordu mu satarken? Şimdi benden bekliyorsun. Bunları ben maksadını aşan, bir anda sorulmuş soruya bir anda verilmiş cevap gibi değerlendirmek istiyorum. Doğan Başkan’ın da maksadının bu olmadığını, iyi niyetle düşünüyorum. Çünkü ittifakın ruhuna da sadığım. Genel merkezimizin bu noktadaki talimatlarına da harfiyen uyacağım. Bunun AK Parti’nin kurumsal kimliğini dışta tutarak, Doğan Başkan’ın sarf ettiği sözlere verilmiş bir cevap olarak değerlendirilmesini istirham ediyorum.
“SİYESİTİN GÜLEN YÜZ TARAFINDA OLMAK İSTİYORUM”
“Ben siyasetin gülen yüz tarafında olmak istiyorum. Ben 31 Mart akşamı geçmişi geçmişte bırakacak şekilde Belediye Başkanı oldum. Herkes aynı şekilde hizmet alacak dedim ve öyle. Hiç ayrımcılık yapmadım. Sen o partilisin bu partilisin, sen bununla çalıştın düşüncesinde hiç olmadım. Şehrin geleceğiyle ilgili her türlü fikre açık olduğumu söyledim, söylüyorum. Fakat gün geçtikçe Belediye ile ilgili yaptığımız hizmetlerin halkta karşılık bulması, muhalefet yapanları rahatsız etmiş olabilir. Gelecekle ilgili her geçen gün umutlarını biraz daha kaybediyorlar. Biz ok gibi dosdoğru yolumuzu yürümeye devam edeceğiz.
BELEDİYE’NİN MEVCUT EKONOMİK DURUMU
“Borçlarımızda her şeye rağmen azalma var. Çok büyük miktarlarda değil ama. Biz belediyeyi aldığımızda ilk açıkladığımızda 80 küsur gibi bir rakam açıklamıştık. Ama sonrasında biliyorsunuz fatura kesilmeye devam ediyor ve gelen faturalar devam ediyor. Onlarla birlikte rakam 145 milyon lira seviyelerine çıktı. Şu anda net rakam kaçtır bilmiyorum, ama bu kadar hizmet ürettik, herhalde bunun daha altında borcumuz var. Bir taraftan hizmet verirken bir taraftan da borç kapatıyoruz. Hele hele iki yılın pandemiyle geçtiği bir süreçte, gelen rakamların yüzde 40-50’lere düştüğü dönemde borcu köreltmek bile ciddi bir başarı. İnşallah bundan sonramızda önümüzü daha net görebiliyoruz.
Arsa satışını borcu kapatmak için kullanmaktan ziyade yapacağımız hizmetlere harcamayı yeğliyorum. Borç bir şekilde kademeli kademeli ödeniyor. Belki bir kısmını acillere ödeyebiliriz.
“ESNAF KAN AĞLIYORDU”
Yine bir yerde borçlanma yetkisi aldık. Elbette alıyorsunuz. ‘Seçim ekonomisi’ diye bir tabir var. Olmasa iyi, ama bu gerçek. Eleştirmek için de söylemiyorum. Seçime girdiğimiz dönemde 6 ay Tahsin Bey hiçbir yere para ödememişti, ‘seçim sonuna’ diye… Bir de mart ayı sonuna kadar bütçeyi de kullanmıştı. Biz 2019’da geldiğimizde zaten harcanacak para da yoktu, harcanmıştı. 6 ay önce de ödenmemiş rakamlar vardı. Esnaf kan ağlıyordu; ne yapsaydık? Bir miktar kredi kullandık ve esnafımızı rahatlattık. Bu eleştiri konusuysa ben bunu göğüslemeye hazırım. Kusura bakmayın, seçimde paralar harcanmış, kimseye de para ödenmemiş, bir altı ay daha bekleyin deme gibi bir şansımız yoktu. 2019 yılının bütçesi bitmişti. Arkasından da pandemiye denk geldik. Pandemide o kadar özveriyle çalıştık ki vatandaşımıza dünya kadar da maske-eldiven vesaire dağıtıp herkesin yanında olmaya gayret ettik. Dolayısıyla onları da kendi bütçemizi oluşturup yaptık. Çok şükür artık bir rutine bindiğimizi söyleyebilirim. Borçta da azalma var. Son basın toplantısında 114 milyona düşürdüğümüzü söylemişiz, şimdiki net rakam nedir bilmiyorum ama borçta azalma yapmıştık, inşallah bundan sonra daha azalma yaparız.
“GELİRLERİ ARTIRACAK BİR ŞEYLER YAPMAK LAZIM”
Kastamonu Belediyesi’nin gelirlerini arttıracak bir şeyler yapmak lazım. Zengin bir belediye değiliz, kirada çok mülkümüz yok. Onun için Belediye’ye sabit gelir getirecek yerlere ihtiyacımız var. Benim de bütün derdim bu. İnşallah bu konuda da çalışmalarımızı yapıyoruz. KASMEK’in 4 katını elden geçirmiştik, son 2 katını da derleyip toparlayacağız. DSİ’den barajın kenarını aldık, sözleşmemizi yaptık; orayı Belediyemiz bünyesinde işleteceğiz. Özel İdaremizden Toklutepe’nin olduğu 60 dönümlük yeri aldık orayı da inşallah çalışmalarımıza da başlattık derli toplu hale getireceğiz.Şehirde herkesin nefes alacağı yerlerin sayısını arttıracağız. İnsanların ailesiyle rahat rahat gidip dinlenebileceği yerler oluşturmak yönünde sosyal belediyecilik anlamında biz de çalışmalarımıza devam ediyoruz.
GENEL SİYASET
“Memleketin yağmalanmasından bahsedenler, memleketin âli menfaatlerinden bahsedenler, memlekette ne kadar hepimize aykırı gelebilecek ifade varsa onu sarf edenlerle kol kola yürümeye devam ediyorlar. Ne Sezgin Tanrıkulu’nun açıklamalarına bir çıt çıkardılar ne de meşrebince hareket ediyor o da. Gazi Meclis’in içinden hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni aşağılayacak, hor görecek ifadelerle önerge veremez. İsmi kendinden menkul HDP’li vekil, her ikisin de huzurlarınızda kınıyorum. Fakat Cumhuriyet’i kuran iradenin, büyük Gazi’nin partisinin de bu tarz şeylerle anılmasından çok üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum. İnşallah aklı selim galip gelecektir. İnşallah memleketin aydınlık geleceğinde bizler olacağız. Biz memleketimizi, milletimizi, devletimizi karşılıksız seviyoruz. Bu her şeyin üstündedir.”
Cengiz MUHZİROĞLU