Haftanın tam ortasından yine bir Çarşamba gününden hepinizi muhabbetle selamlıyorum dostlarım. Gününüz, haftanız, ömrünüz çok güzel çok lezzetli geçsin hep.
Hayatımız hep lezzetli olsun dostlar. Her anımız, her işimiz lezzetli olsun ama bu lezzetti yemek yarışmalarındaki ne idiğibelirsiz ev yapımı çakma şefler sizi değerlendirmesin. Ve böylece anlayacağınız üzere bu günün “İtirazım Var” yerine geldik. Konumuz; yemek yarışmaları ve yemek programları.
Eskiden beri izlemekten keyif aldığım programların içinde yemek programları yer alırdı. “Di”li geçmiş zaman çünkü eskiden ülkemiz televizyon kanallarında yemek programını sahiden ne idiği belli şefler yapardı. Ömürlerini yemeğe, yemek kültürüne adamış olan bu şefler ne nerede nasıl yenir anlatırlardı. Verdikleri yemek tarifleri yemek tarifi gibi olurdu. Örneğin bir yemek tarifi verdiklerinde o malzemelere herkesin ulaşamayacağını bilirler ve tariflerini ona göre verirlerdi. Örneğin kırmızı etli bir yemek tarifi bile verseler. “Olur ya mutfağınızda kırmızı et o sırada yok,elinizdeki tavuğu şöyle şöyle marine ederseniz yine bu tarifi yapabilirsiniz” gibi şeyler derlerdi.
Şimdilerdeki yemek programlarına çıkan şefler(!), orijinal mesleği kaynanalık olup kazayla televizyona çıkmış hanımefendiler ve o kaynanaların personeli olan gelin ve damatların hepsi her gün akşam yemeklerinde ana yemek olarak “Wagnu Bifteği” yemek sonrası meyve olarak “Yubari Kavunu” alıp üstüne de “KopiLuwak” kahvelerini yudumluyorlar. Hatta haftanın üç günü Üç Michelin Yıldızlı restoranlara gidiyorlar.
Yazıya devam etmeden önce küçük bir sözlük çalışması yapmam icap eder dostlar.
- Wagnu Bifteği:JaponyanınKobe şehrinde yetiştirilen bu sığırların ana diyeti bira imiş. Ve bu hayvanlara her gün ciddi bir süre masaj yapılıyormuş. Ufak bir porsiyonu da 2800 dolardan başlıyormuş.
- Yubari Kavunu: Bizim Çankırı’nın veya Manisa Kırkağaç’ın kavunları sizi kesmezse eğer tanesi yaklaşık 23.000 (yazıyla yirmi üç bin) dolar olan kusursuz yuvarlak şekilli ve sadece Japonya’da volkanik bölgelerde volkanik küllü topraklarda yetişen kavunlardan alabilirsiniz.
- KopiLuwak:Yazdığım yiyecek ve içecekler içinde bir tek bunu biliyorum. Tadını değil. Fikrini biliyorum elbette. Sebebi de benim için sahiden ciddi bir merak öznesi olan bir kahve çeşidi. Kahveyi ilginç yapan ise (midenizi sağlam tutun şimdi) Kahve Meyvelerinin etli kısımlarını bu KopiLuwak isimli hayvanın yemesi ve arta kalan kahve çekirdeklerinin de sindirim sistemlerinde eritilemeyip olduğu gibi geri dönüşümden kazanılmasıdır. Bu kahvenin muazzam bir aroması varmış. Vallahi diyenlerin yalancısıyım çünkü henüz normal boyda bir fincanı 50 (yazıyla elli) dolar olan kahveyi içebilecek kadar olamadım. Şimdilerde ülkemizdeki bazı alışveriş sitelerinde çekirdeğinin kilosu 7500 lira’dan (yine yazıyla yedi bin beş yüz lira) satılıyor ama kahvenin menşei ve orijinalliğe tartışmaya açık. Yani alırken aman diyim dikkatli olunJ
- Michelin Yıldızı: Bu meşhur lastik firması vakti zamanında uzun yol sürücülerine özellikle de kamyoncularına yol boyunca nerede yemek yenir, nerede durulur rehberi hazırlamış. Bu rehber öylesine meşhur olmuş ki restoran konusunda bildiğiniz bir referans noktası olmuş. Bu yıldızlardan bir tanesi alabilmek bile mucizeyken üç yıldız alanları var. Dahası yıldızını kaybettiği için intihar eden şefler var. Yıldızların açılımına gelince de;
- 1 Yıldız :Alanında çok iyi restoran
- 2 Yıldız : Çok iyi bir restoran ve rotanızı değiştirdiğinize değer
- 3 Yıldız : Çok çok iyi restoran ve imkanınız varsa özellikle gidip orada yiyin
Cevap 1: Hayır ülkemizde hiç yıldızlı restoran yok (Michelin yıldızı almak için rehberin o ülkede yayınlanması gerekiyormuş)
Cevap 2: Yıldızı olan Türk şefler var. Ancak Türkiye’de değiller.Ve doğal olarak yemek programlarına çıkmıyorlar.
Ve sevgili dostlarım bizim televizyonlarımızdaki yemek programlarının neredeyse tamamındaki şefler, katılımcılar, sunucular tekmili birdenMichelin Yıldızı adayı. Bu programı izleyen bizler de zaten ek iş olarak Michelin Yıldızı jüriliği yapıyoruz.
Böylesine top yekün “itirazım var” konseptine girmemin öncelikli sebebi dün bir süre maalesef bu yemek programlarına maruz kaldım. İçim şişti, ruhum şişti. Programların saçmalığını geçtim o programlarda sunulan yemeklerin malzemelerini rahatlıkla alabilecek kaç aile kaldı acaba?Dahası da eti kilo ile almak mucizelere kalmışken, özel kekiklerle beslenmiş mera sığırlarını kendimize özel kestirilmiş etlerden tarifleri kim kaybetmiş de biz bulalım.O yüzden deülke gerçeğinden böylesine kopuk, böylesine alakasız programlar serisi bize batı medeniyetine dair ne kazandırıyor anlamadım.
Atamızın bize hedef gösterdiği batı bilimde, sanatta, medeniyette ileri olan batıydı. En azından vakti zamanında ailem ve öğretmenlerim böyle öğretmişlerdi bana. Yoksa Mehmet Akif’in dediği “Tek dişi kalmış canavarın” esiri oluruz.
Bugünlük de bu kadar dostlar. Şimdi gidip internetten Vedat Milör üstadın eski programlarını izleyeceğim ardından rahmetli Barış Manço’nun “7’den 77’ye” programını izleyip kendime geleceğim. Sevgi ve muhabbetle, sağlıcakla kalın…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU