İYİ Parti Kurucular Kurulu, Genel İdare Kurulu ve Genel Başkan Başdanışmanlığı görevini yürüten, Kastamonu Jandarma Bölge Komutanı iken Balyoz kumpasından 32 ay hapis yatan Yörük Ali Paşa lakaplı emekli Tuğgeneral Ali Aydın, partideki görevlerinden istifa ettiğini duyurdu.
Ali Aydın yaptığı basın açıklamasında sert ifadeler kullandı. Aydın açıklamasında “Benim gibi FETÖ Terör örgütünce Mağdur edilen ve benle aynı hassasiyetlerle İYİ Partiye katılan bazı arkadaşlarımızın FETÖ ile mücadeleleri ve mağduriyetleri, magazinsel siyasi söylemlerle dolgu malzemesi yapılmaya çalışılmıştır” ifadelerini kullandı.
İşte Ali Aydın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“30 Kasım 2015’te Sn. Meral Akşener ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin 7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım seçimlerine kadar kan kaybetmesinden kaynaklı, Türk milliyetçileri ve ülkücüleri iktidara getirme ve ülkemize yeni bir nefes aldırma inancıyla yola çıktık.
Ben ömrünü ülkücü ideolojiye ve Türk milliyetçiliğine bağlı olarak geçirmiş, hayatımın ve mesleğimin her safhasında bunun çilesine ve emeğine talip olmuş bir ülkücüyüm.1980 darbesinden sonra Muvazzaf Üsteğmen iken MHP ve ülkücü kuruluşlar davasından uzun sure gözaltında kaldım,ağır işkence gördüm.
28 Şubat süreci akabinde Muvazzaf Yarbay iken milli ve manevi değerlerime bağlılığım sebebiyle tahkikat geçirdim.
Ve ne acıdır ki; malumunuz olduğu üzere; Kastamonu Jandarma Bölge Komutanı, muvazzaf Jandarma generali iken, FETÖ Terör Örgütü’nün Milli Türk Subaylarının tasfiyesi amacıyla kurduğu kumpas olan; çağın iftirası Balyoz Davası’nda 11 Şubat 2011 tarihinde tutuklandım, 32 ay cezaevinde kaldım ve 18 yıl ceza aldım. Ben o buhranlı günlerde Amentü’ye inancım nasıl tam idiyse; doğruların ve masumiyetimizin elbet ortaya çıkacağına, hukukun tecelli edeceğine, meslek hayatım boyunca mücadele ettiğim ve ölene kadar mücadele etmeye devam edeceğim. Aşağılık FETÖ Terör Örgütünün ve onun Vatan Haini tetikçilerinin Türk Milleti Ve Adaleti’nin karşısında hesap vereceği günlerin geleceğine olan inancım tamdı.”
Ali Aydın açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Sn. Devlet Bahçeli’ye karşı 4 aday genel başkan olmak maksadıyla bir kongre süreci başlatmıştır. Şahsım bu süreçte Sn. Meral Akşener ile hareket ettim. Bunun sebebi; kıymetli ülkücü büyüğümüz merhum abisinden dolayı eski bir dostluğumuzun olması, cezaevinde olduğum dönemde, evime nezaketen ziyarette bulunması, avukat olan çocuklarım vasıtasıyla cezaevine haber ve selam göndermiş olması ve buna binaen oluşan şahsi vefam ve “Meral Hanımın” kendilerinin şahsımla beraber yol yürüme talebidir. Nihayet bu süreç; Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde 19 Haziran 2016 da yapılan tüzük değişikliği kongresinin yasal eksikliklerden dolayı geçersiz sayılması ile son bulmuştur.
15 Temmuz 2016 tarihinde, bizim yıllardan beri ve halen, hem görevde iken hem de Silivri zindanlarında tutsak iken mücadele ettiğimiz, ihanetlerini haykırdığımız Hain FETÖ Terör Örgütü, kumpas davalar ile Milli Türk Subaylarının tasfiyesi neticesinde onların yerlerine yerleştirdiği Asker görünümlü Vatan Haini üyeleri marifetiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı; milletimize silah doğrultmuş, Gazi meclisi bombalamış, birçok Vatan evladını şehit etmiş olduğu Hain Darbe kalkışmasını gerçekleştirmiştir ve maalesef ki Tarih bizim yıllar önceki haykırışlarımızı haklı çıkarmıştır.
Akabinde; 16 Nisan referandum süreci sonrasında; Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde muhalif kanadın herhangi bir sonuç alma imkanı olmamasından kaynaklı partileşme sürecine gidilmiştir. Bu süreçte; Sn. Meral Akşener İYİ Partinin nüvesini oluşturan Ülkücülerden olan şahsıma ve diğer dava arkadaşlarımıza İYİ Partinin değerler ve duruş kaidelerini şu şekilde tanımlaştı “bir pergel düşünün bu pergelin ucu ülkücüler ve Türk milliyetçileri olacak ve bizimle ortak değerlere sahip herkesi kucaklayacağımız bir yapı oluşturacağız.” demiştir.
Meslek hayatımın büyük bir bölümünü Güneydoğu’da terörle mücadeleyle geçirmiş ve Fethullahçı Terör Örgütü ile Mücadele etmemden mütevellit mağdur edilen bir asker olmamdan ötürü, İYİ Parti bünyesinde, PKK ve FETÖ terör örgütleriyle mücadele konusundaki hassasiyetlerimi , tecrübelerimi Türk Siyasetine sunarak Milletime ve Devletime hizmet gayesi ile yola çıktım. Buna binaen 25 Ekim 2017 tarihinde kurulan İYİ Parti’nin kurucular kurulu ve Genel İdare Kurulu üyesi oldum. Devamında; 26 Ocak 2018 tarihinde Sn. Meral Akşener’in başdanışmanlığına atandım. Bu süreçte düzenli bir şekilde; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı İç ve Dış Güvenlik tehditleri hususundaki gelişmeleri, günlük ve yüzeysel siyasal değerlendirmeler olarak değil Milli ve Gerçekçi Devlet çıkarlarımız doğrultusunda Sn. Meral Akşener’e bilgi notu ve rapor olarak ilettim. Hem Genel idare Kurulu toplantılarında hem de Sn. Meral Akşener’le yaptığımız görüşmelerde eski bir kurmay subay olarak kurduğum 2 önemli cümle vardır. Bunlar; -Stratejide yapılan hatanın taktik başarılarla giderilemeyeceği ve Yığınakta yapılan hatanın muhabere boyunca devam edeceğidir.”
Ali Aydın, İYİ Parti’ye eleştiriler yönelttiği açıklamasını şöyle noktaladı:
“Liderleri toplumlar ve şartlar var eder, ben lider olacağım diyerek lider olunmaz, Lider; bu stratejiyi yönetme kabiliyetine sahip olmalı, kararlı ve tutarlı olmalı, öngörüsü yüksek ve şeffaf olmalıdır. Şahsi Hırslarını Devletin ve Milletin hakikatleri önüne geçirmemelidir. En önemlisi ise yola çıktığı arkadaşlarını yolda bulduklarına değişirse hem yolunu hem yol arkadaşlarını kaybedeceğini unutmamalıdır.
Benim gibi FETÖ Terör örgütünce Mağdur edilen ve benle aynı hassasiyetlerle İYİ Partiye katılan bazı arkadaşlarımızın FETÖ ile mücadeleleri ve mağduriyetleri, magazinsel siyasi söylemlerle dolgu malzemesi yapılmaya çalışılmıştır.
Seçim sonrası 26 Haziran 2018 Tarihinde Genel İdare Toplantısı akabinde Sn. Meral Akşener yapmış olduğu basın açıklamasında; Ellerinde Şehit Kanı bulunan HDP’yi “Kürt Siyasi Hareketinin Temsilcisi” olarak nitelendirmesi hem Yüce Türk milletini hem de Yüce Türk devletine gönülden bağlı Kürt kardeşlerimizi derinden yaralamıştır. Ne yazık ki bu talihsiz açıklama da şahsım gibi terörle mücadeleye yıllarını vermiş birisi adına bardağı taşıran son damla olmuştur.
15 yaşında bir genç iken tanıştığım ve mensubu olmaktan gurur duyduğum, hem fikir dünyama hem de sosyal hayatıma tüm şeklini veren Ülkücü Hareketin benliğime kattığı en büyük değer 9 ışık Doktrinin Şahsiyetçilik ilkesidir. Bu değerler silsilesinden, vicdanı ve fikri hür bir ülkücü olarak ne askeri hayatımda ne de sivil hayatımda en ufak taviz vermedim. Bu bağlamda eğer beşeri hatalarım olmuş ise, bunlar da, bu değerleri hak ettiği noktalara taşıma kaygısından başka gayesi olmayan samimiyetten kaynaklı hatalardır.
İzah olunan tüm bu sebeplerden dolayı; İYİ Parti Kurucular Kurulu, Genel İdare Kurulu ve Genel Başkan Başdanışmanlığı görevlerimin tamamından istifa ediyorum. Siyasetten azade bir şekilde Türk Devleti ve milletine hizmet etmeye devam edeceğim. Yüce Türk milletinin bilgilerine saygıyla arz olunur.”