Başlıktaki ‘Yorgan Müzesi’ sözü bana ait değil. Değerli hemşehrimiz Prof. Dr. Sâkine Esen Eruz hanımefendi, geçen gün sosyal medyada kullanmış bu ifadeyi. Satırlarını aynen yazmak isterdim ama müsaade almadığım için sadece hatırlatmakla yetineyim.
Müzecilik dünyada yaygın. Uygar toplumlar ne kadar modern yaşarsa yaşasın, geçmişe ait kültürden asla vaz geçmiyorlar. Elde, avuçta ne varsa biriktirip küçük de olsa bir müze kuruyorlar. Biz insanlar; yeni şeyler üretmek zorundayız ama geçmişle gelecek arasında da bir köprü görevimiz var.
Kültür varlıklarını cömertçe harcayan bir millet varsa listenin başında geliyoruz. Düne ait olan kültür bizi pek ilgilendirmiyor. ‘Modası geçmiş’ sözünü çok fazla kullanıyoruz. Bu düşünceyle çok sayıda kültür unsurları çöpe veya hurdacıya gitti. Bilinçli değiliz; hangi eşyalarımız gelecek için bir kıymet ifade ediyor acaba, bilmiyoruz. Evlerimizde, geçmişe ait bir eşya bulmak neredeyse imkânsız. Hele kültür hazinesi köylerimiz bugün tam bir fukara. Ne oldu bunca tarım aletlerine? Kağnı arabasından, düvenden söz etmiyorum; köyde kara saban bile kalmadı, çocuklara gösterecek. Herkes avlusunun bir kenarında muhafaza edebilirdi bunları.
Dahafecisi kap-kacak olarak kullandığımız eşyalarımız. Kalay yaptırma derdinden binlerce bakır sahan, tabak,tava, tas, tencere, güğüm ya satıldı veya toplayıcılara verildi. Hele plastik kaplar veya alüminyum çıkıncabakırdan kurtulduğumuza sevindik, adeta bayram ettik. Her ikisinin de sağlık için ne kadar zararlı olduğunu kavrayamadık. Diyelim ki,sağlık kültürümüz yetersizdi, ya sağlığımızdan sorumlu kuruluşlar neden bizleri aydınlatmadı? Görüyorsunuz, kanser başta olmak üzere son elli yılda hastalıklar çoğaldı.
Köylerde tarım, okullarda eğitim; birçok ilçemizde, ilimizde etnografya müzesi yok. Arkeoloji diyoruz ama antik taşlar ev ve ahır duvarlarında kullanılmış.Kastamonu’da bile düzgün bir etnografya müzesi yok. Ahşap bir konak boş kalmasın diye birçok otantik eşya oraya doldurulmuş. Allah korusun, yanma riski her zaman çok yüksek. Ahşap konakta müze olur mu?Her ne ise, asıl konuya gelelim.
Yatak, yorgan, yastık; hayatımızın en önemli parçası, ayrılmaz varlığımız. İyi dinlenmek, rahatlamak, hayata dingin başlamak için güzel bir uyku şart. Şimdi güya modern, yaylı yataklar, elyaf yorganlar var. Yün, yapağı veya pamuğun yerini tutabiliyor mu?
Evlenirken kız evi ve oğlan evi karşılıklı ikişer yorganla işe başlardı. Gelin yorganı diktirmek bir gelenekti. Hazırlanan gelin odası düğünden önce olduğu gibi, ”samet/ semetgünü”nde ziyaretçilere gösterilirdi. O nedenle yorgan yaptırılırken renk, desen, motif ve kumaşın cinsi önemliydi. Normal yorganların yüz kısmı için basma denilen kumaş, diğer tarafı için de patiska kullanılır, arasına da yün veya pamuk konurdu.
Kaliteli yorgan için yüz kısmı parlak patiska veya renkli kadife seçilir. Aylar öncesinden pazarlıklar yapılır, siparişler verilir. Yorgancılık, meslek olmanın da ötesinde önemli bir sanat dalıdır. Dilimizde, yorgan yaptırmak değil “yorgan diktirmek” sözü daha çok kullanılır.
Yorganın, baş kısmına gelen yerde “yorgan ağzı” denen, özel olarak dantelle işlenmiş bir ek parça vardır ki, estetik açıdan hoş bir görüntü sağlar. Yorganın kirlenmesini önlemek için, vücuda gelentarafında çarşaf kullanılır. Ebatları itibarıyla yorganın kenarlarından 10-15 santim daha geniştir. Zaman zaman çıkarılır, yıkanır ve tekrar kaplanır. Bu esnada kalın yorgan iğnesine ve daha kalın yorgan ipliğine ihtiyaç duyulur.
Çocuklar sünnet olurken de özel “sünnet yorganı” kullanılır. Eskiden sünnet ve düğün aynı günde olur, çocuk da özel yatağına yatırılırdı. Hediye altınlar görülecek şekilde takılırdı ama paralar yorganın altına sürülürdü. Az veren, çok veren belli olmazdı ama sosyal açıdan akılcı bir uygulama idi.
Yorgan kültürü üzerine çok şeyler yazmak mümkün. Bildiğim kadarıyla eski evlerde yorganlar var. Bunlar toplanır, müze kurulabilir. Kültür Müdürlüğü veya Belediyemiz bu işlere el atarsa iyi olur. Şapka Müzesiyanında yorgan müzemiz niye olmasın?İnşaallahSâkine Hanım’ın dileği bir gün gerçekleşir bu memlekette.
Yorgana tek taraflı bakmayalım; iktisat biliminin de temelidir yorgan.Standart bir boyu vardır ama atalarımız, “ayağını yorganına göre uzat “ demiş. Tam da günümüz ekonomisine uygun bir söz; göbeğimizden aşağısı açıkta yatıyoruz.
MUSTAFA ESKİ