Destansı bir geceydi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk telgraf başında sabahladı, 16 Eylül 1919 gecesi Kuvayi Milliye safına geçti Kastamonu…
17 Eylül’ün şafağı Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan yolun ilk ışığı olarak söktü.
Vali Vekilliği görevi Defterdar Ferit Bey’e verildi, zaman kaybetmeden örgütlenme başladı, Kuvayi Milliye karşıtlarına sus pus olmak düştü haliyle…
Kastamonu, tarihte oynayacağı role hazırdı.
Az zamanda çok yol alındı, kaybedecek bir an bile yoktu, memleket elden gidiyordu…
28 Eylül 1919’da “Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kuruldu.
Yarın 103’üncü yıldönümünü kutlayacağız gönüllerimizde…
İki damla mutluluk gözyaşı düşecek yanağımıza.
Bahtiyarız…
Gurur doluyuz.
Başkanlığa “Şeyh Ziya Efendi” seçildi…
Şükrü Bey başkan yardımcısı, Besim Bey katip, üyeler ise Yusuf Ziya Efendi, Hacı Muhiddin Efendi, Tavukçuzade Ahmet Efendi, Akdoğanlızade Ahmet Efendi, Ali Bey, Üsteğmen Şevket Bey, Üsteğmen Remzi Bey oldu.
“İnanç lideri, eski milletvekili, eski idare meclisi başkanı, hukukçu, esnaf, tüccar, tıpçı, asker” gibi her kesimden vatan evladı ömrünü hiçe saydı…
Dönemin insan zenginliğini ve kültür hayatını gösteren net göstergedir yukarıdaki kadro.
İsimleri tarihe altın harflerle yazıldı…
Her “vatan” denildiğinde gönüldeler.
“Kastamonulu” olmak…
Evet, büyük onur.
(Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurucularının her birinin kıymeti kelimelerle ifade edilemeyecek kadar ulu, anlatmaya dair ne söylense hep eksik kalacak, hakkıyla yazabilen de çıkmaz…
Ben hiç altından kalkamam.
Cemiyetin başkanı Şeyh Ziya Efendi’ye ayrı bir parantez açmak gerekiyor, Kurtuluş Savaşı’nın yereldeki örgütlenme sürecini anlayabilmek için bire bir, “fiili” tarih…
Kastamonu’da Bayrami tarikatının son şeyhiydi, Bayramilik Ankara dışında “merkezi” olarak ilk yerleşimini Kastamonu’da yaptı, bu bilgiyi de unutmayalım.
Kurtuluş Savaşı’na inanç önderlerinin verdikleri desteği görmek adına Kastamonu örneği son derece anlamlıdır…
Bayramiler yanı sıra Mevleviler de “nefer” oldular Kurtuluş Savaşı’nda.
Prof. Dr. Abdülkerim Abdülkadiroğlu’nun “Kastamonu’da Bayramilik ve Şemsizade Ailesi” kitabında geçen bir pasajı aktarayım…
“Hilafet ordusunun Safranbolu’ya geçtiği ve Araç üzerine yürümekte olduğu zaman, Kastamonu’da uyanan heyecan ve galeyan üzerine, teşkil edilen milli kuvvet Araç’a gittiğinde, menfi ruhlu birinin A. Ziyaeddin Efendi’nin yanına gelerek ‘Hilafet ordusu geliyor, ibtida sizi asacaklar…’ demesi üzerine, ‘Ölüm mukadder bir hadisedir, er veya geç olacaktır. Millet ve memleket uğrunda ölürsem benim için bahtiyarlıktır’ cevabıyla karşılık vermiş; bunları söylerken onun azim ve iradesinde az da olsa bir sarsıntı görülmemiştir.”
Şeyh Ziya Efendi, Kurtuluş Savaşında gösterdiği fedakarlık, kahramanlık ve emeğinden dolayı “İstiklal Madalyası” ile taltif edildi…
Memlekete verdiği hizmeti “fiilen” 19 Nisan 1946’ya kadar sürdürdü.
Hiçbiri ölmedi…
Hepsi yaşar.
MUSTAFA AFACAN