Küçük ölçekli Anadolu kulüplerine rol model olarak tarif edilen koskoca Süper Lig temsilcisi Akhisarspor ile aynı yolun yolcusu olmaya niyetli Kastamonuspor arasında oynanan maçın ardından geriye kala kala ne kaldı?…
Süper Lig ekibinin ilk yarı sonunda beraberliği bulana kadar yaşadığı korku, 3 lig aşağısındaki Kastamonuspor’un ise alabileceği maçı kendi elleriyle rakibine teslim etmesi.
Atılan 3 gölün üçünde de Kastamonusporlu oyuncuların rolü rakiplerinden çok daha büyüktü…
Hatta, kendi kalelerinde gördükleri iki goldeki payları, attıklarından da fazlaydı.
Akhisarspor 3 puanı yan cebine koydu koymasına da, teknik ekibinden oyuncularına kadar maçın ilk 40 dakikasında yaşadıkları korku ve telaş kendilerine yetmiştir de artmıştır heralde…
Oyuncularının sahada tribünleri germeye çalışması, teknik ekiplerinin saha kenarında karşılaşmanın yardımcı hakeminden başlamak üzere hakemler üzerinde kurmaya çalıştıkları sürekli baskı böylesi bir maçta bir Süper Lig ekibine hiç ama hiç yakışmadı. İlk defa bir teknik adamın gözlemciye veryansın ettiğine şahit oldum.
Ekibimiz ders vermeye devam etti…
Attığı goldeki “çalışılmış pozisyon”, duran top kullanma sıkıntısı yaşayan Türk futboluna yol yordam öğretecek cinstendi. Hele, solbek Mustafa’nın kanata açılan topu “gelişine” bir vuruşla altıpas çizgisine indirdiği “pas”, teknik namına tam Brezilya işiydi.
Ha keza, degajman yerine savunma oyuncuları ile topu yerden oyuna sokma gayreti, kendi ceza alanı çevresinde pres yese dahi kuşatmayı pasla yarmaya çalışması, rakip ceza alanı önünde bazı defalar 5 oyuncuyla baskı kurma çabası mevcudiyetinin çok üstünde futbol davranışlarıydı…
Hele bir defasında, rakip atağı kendi aut çizgisi önünde keserek kısa paslar ve üçgenler vasıtası ile taa rakip aut çizgisi önüne uzanmayı, en azından maç boyu rakibi Akhisarspor’da hiç göremedik.
Oyunun kırılma anı Kastamonuspor namına, evvela maçın 35’inci dakikasında rakip kalede kaçan yüzde yüzlük gol, ardından da kaleciye “fanteziye” kaçan pas girişimi sonrasında kendi ağlarında gördüğü toptu…
İlk yarı lehine bir skorla bitseydi, ikinci yarıda sahada canını dişine takan daha canlı bir Kastamonuspor görebilmek daha bir olası olsa gerekti.
60’ıncı dakikada baş gösteren yorgunlukta, rakibe göre fizik-kondisyon olarak geri kalmanın yanı sıra moral bozukluğu da etkili oldu sanırım…
Koskoca bir ikinci 45 dakika Kastamonuspor namına gazı kaçmış gazoz tadında aktı geçti.
Hakemin son düdüğü ile birlikte, Ziraat Türkiye Kupası’nda bir “mağruriyet” daha hanemize yazılmış oldu…
Yenilsek de mutlu olduk neticede.