Türkiye’de gıda fiyatları füze gibi yükselirken; buğday, baklagil, yem, et, hatta badem, ceviz ithal edilirken bir garip tarım modası ülkeyi kasıp kavurmakta: Lavanta yetiştiriciliği. Burdur’da Isparta’nın gülüne rakip lavanta tarlaları. Ankara Çamlıdere/lavanta ilçesi oldu. Mamak, Kahramankazan, Gölbaşı neredeyse bütün Ankara ilçeleri lavanta tarlaları, parkları oluşturmak için yarışıyor. Kim görmüşse Fransa’daki lavanta tarlalarını (kozmetik ürünlerin vatanı Fransa’ya yakışıyor, ihtiyaç çünkü) Türkiye’ye de getirmeye kalkmış. Türkiye’de de kozmetik ürünler üretiliyor. Müşterisi oldu nitekim. Ama plansız dikimolunca, ürünlerin elde kaldığını gazetelerden eylül ayında okuduk. Hem lavanta yetiştirmek, siyez buğdayı yetiştirmeye de benzemiyor. Su istiyor, damla sulama sisteminde iyi ürün alınabiliyor. Siyezi Allah suluyor ama lavantaya yetmiyor Allah’ın yağdırdığı.
Fransa’da lavantanın turizmi de canlandırdığı iller, bölgeler var. Adamlar bağbozumunu dahi turizmde kullanabilecek kadar bu işe erken başlamışlar. Burdur, Çamlıdere lavantalar çiçek açtığında festival, şenlik düzenliyor bu amaçla.
Kastamonu er geç bu lavanta yetiştiriciliği modasına katılır diye düşünürken Kastamonu gazetemizin 25 Eylül 2021 tarihli baskısında “Aydoğan Hoca’nın Lavanta Köyü Hedefi” başlıklı (Özgür Alantor imzalı) ve yine aynı sayfada (8. Sayfa) “Talipler’de Bu Kez Lavanta Açtı” başlıklı Ayşegül Karaahmet’in Talipler köyündeki lavanta tarımı haberlerini okuduk. İki haberden Taşköprü, Pınarbaşı, İhsangazi, Cide ve Taşköprü’de de lavanta tarımının başladığını, başlayacağını öğrendik.
Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Aydoğan Aydoğdu’nun bu konudaki hayalleri çok yüksek. Diyor ki: “Amacımız lavantayı Kastamonu kırsalı için gerçek anlamda turistik çekim gücü olarak kullanmak, üç yıl içinde kümelenmeyi gerçekleştirerek üç milyon lavanta turistine erişmek. Hedefimiz Kastamonu’yu bir lavanta köyüne dönüştürmek.”
Eğitimci, ortaokul müdürü Fikri Uçkan’ın 90’lı yılların başında glayöl yetiştiriciliğine soyunduğu Talipler köyünde bu kez American Life Dil Kursu sahibi ve yöneticisi Ayşegül Karaahmet lavanta yetiştirmeye başlamış. O da amacını şöyle açıklamış: “Amacımız tıbbî aromatik bitkilerden lokal uyum sağlayanları daha geniş alanlarda üreterek bölge ekonomisine katkı sağlamak.”
Öncelikle her iki girişimciye de başarılar, hayırlı kazançlar diliyoruz. Ancak kendi görüşümüzü de yazmak zorunda hissediyoruz. Talipler köyünde veya başka bir köyde glayöl yetiştiriliyor mu, bu işten büyük gelir elde eden oldu mu? Bu sorulara olumlu cevap almadığımızı biliyoruz.
Tarımda bir ürünün hobi anlayışıyla üretimi denenebilir. Hiçbir itirazım yok. Geniş alanda, ekonomik lokomotif olarak üretim yapmak istediğimizde fizibilite yapmak zorundasınız… İklimi, toprak yapısını, kullanacağınız elektrik ve suyu, gübreyi, ilacı, teknik cihazları, işçiyi, sosyal haklarını kâğıda dökeceksiniz. Ürettiklerinizin pazarı var mı, arz talep dengesi nasıl, işleme tesislerinin uzaklığı yakınlığı, kredilerin geri dönme sıklığı ek maddeler olacak. Diğer il ve ilçelerle rekabetin olumlu ve olumsuz yönlerini dikkate alacaksınız…
Kastamonu iklim ve tarım özelliklerini az çok bilen bir insan olarak üzülerek söylemek zorundayım ki lavanta tarımı Kastamonu için kârlı, öncelikli bir tarım çeşidi değil. İhsangazi ve Talipler köyündeki tarlalara ben sahip olsam; üryani (ala erik) eriği, ceviz, ıhlamur, veya yabani orkide (yumrularına salep denir) yetiştirmeyi tercih ederdim. Yabani orkidenin tarlada sarımsak gibi yetiştirilmesi konusunda 19 Mayıs ve Ege Üniversitelerinde araştırmalar yapılıp olumlu sonuçlar alındığını okumuştum. Aynı tarlalardan siyez buğdayından bile daha çok gelir elde edileceğine inanıyoruz.
Bizim büyük toptancımız Reis Gıda’nınsahibi İnebolulu Mehmet Reis, Bolu’da köyler kiralayıp kuru fasulye yetiştiriyor. Yakın gelecekte kaliteli kuru fasulyeyi 25-40 lira fiyatla satın alacağız. Erzurum İspir’in şeker fasulyesi diye bilinen yuvarlak fasulyesi, Erzincan kuru fasulyesi, tarlada iken satın alınıyor. Kastamonu’da Daday’ın alaca barbunyasını ara ki bulasın!
Ağabeyimi defnettikten sonra 1 Eylül 2020 tarihinde dostum Mustafa Bektaşoğlu’nun arabasıyla Tosya’ya geçtik. Tosya bağlarındaki bahçelerden armut, kızılcık topladık. Tosya bağlarının önemli bir bölümü terk edilmişti. Meyve ve sebze yetiştirilmiyordu. Yaşlı cevizler, bağları bostanları kaplamıştı. Bu bağlarda su her zaman toprağın 3-4 m. altındadır. Kastamonu, topraklarını modern tarımın ilkelerine uygun şekilde kullanmıyor. Asıl sorun burada. Moda, dışardan alınma lavanta tarımından önce ilin yerli, millî tarım ve hayvancılık ürünleri düşünülmeli.
Şayet, Kastamonu’daki lavanta tarımından sarımsak gibi olağanüstü bir gelir elde edilirse; üryani, yabani orkide, ıhlamur, defne, cevize sırtımı asla dönmeden yüzümün kızarıp öncülerden özür dileyeceğime emin olabilirsiniz…
NAİL TAN