Her yıl mart ayında Ankara AKM alanında düzenlenen Başkent’te Kastamonu Günleri’ni hasretle, özlemle bekliyoruz. Kastamonulu şair, yazar, ressamlarla ancak bu sayede görüşebiliyoruz. Bu yıl 14-17 Mart 2019 tarihleri arasında (3 gün uzatıldı) Kastamonu Merkez Belediye Başkanlığının koordinatörlüğünde düzenlenen 15. etkinliğin mimarları arasındaki başkentteki Kastamonu Dernekleri Federasyonunun hizmetlerini de hiçbir zaman gözardı etmiyoruz. 15 etkinlik sırasında Kastamonu Göl İlköğretmen Okulundan okuldaşım, meslektaşım emekli İlköğretim Müfettişi Ahmet Kahveci ile bir kez daha karşılaşmak, sohbet etmek imkânını bulduk. Eli boş olmayacaktı. Nitekim Sır romanının ikinci cildiyle çıktı karşımıza:
Kahveci, Ahmet: Sır 2, İstanbul, 303 s., Tura Yayınları.
Kahveci dostumuz, romanını basımevinden alıp Ankara’ya gelmiş. Birinci cildi geçen yıl Kastamonu gazetemizde tanıtmıştık. İstiklal Savaşı sırasındaki bir olaydan yola çıkılarak 1980’e kadar uzanan döneme ışık tutulmuştu. Anı roman tekniğinin baskın şekilde uygulandığı bir romandı. Bu ikinci ciltte; 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında özellikle gençlerin, kamu görevlilerinin, yazarların yaşadığı çileler, hukuk dışı uygulamalar yine anı roman tadında kaleme alınmış. Tura Yayınevi, kitabın arka kapağında romanın içeriğini şu cümlelerle çarpıcı bir şekilde açıklamış:
“Ahmet Kahveci Sır 2’de aynayı Cumhuriyet’in en karanlık, en karmaşık dönemi, yani 12 Eylül 1980’li yıllara tutmuş bu kez. Gençlerin 12 Eylül darbesine giden yolda tuzağa düşürülmeleri işin başka acı yanı ki, kıyılan onlarcasına içiniz yanıyor! Herşeye karşın yine de sevinçlerde, mutluluklarda, coşkularda yaşamın beriki yüzünü görüyorsunuz.
Hele de ölümlere saklanan sırlar!
Dursun’un’, Bak evlat, sana çok önemli birkaç söz söyleyeceğim ki kulağına küpe olsun!
Bu vatanın insanları etnik kimliği, soyu sopu, dini inancı ne olursa olsun aynı anadan doğmuşçasına kardeştir. Hepimiz Anadolu’da doğmadık mı? Aslında bizi doğuran Anadolu değil mi? Vatan bir, kültür bir, su bir, hava bir, sevinç bir, tasa bir, hüzün bir… Neden bu düşmanlık? Kim ya da kimler düşmanlaştırdı bu güzel yurdun insanlarını? Birbirimize nasıl düşürdüler? Nasıl düştük bu tuzaklara? Çok iyi düşün! Bir daha, bir daha düşün! öğüdü’, bilgece değil mi?”
12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında Ankara’da Kültür ve Millî Eğitim Bakanlıklarında yönetici pozisyonlarında görev yapıyordum. Kamu görevlilerinin ikiye bölünmelerini, gençlerin silahlı çatışmalarını günbegün yaşadık. Kaç defa Kızılay Meydanı’nda silahlı çatışmanın ortasında kaldım, saymam mümkün değil. 12 Eylül 1980 dönemi sonrasında da yaşananların, yaşatılanların içinden gelen biri olarak Kahveci’nin Sır 2’sini ben yazmışım gibi okudum ve heyecanlandım. Aynı aileden iki kardeşin farklı düşüncelerde oluşlarına ben de sıklıkla rastladım.
Ahmet Kahveci adını bundan sonra daha sık duyacaksınız. Çünkü, yeni eserler peşinde… Nazım Hikmet’le ilgili eserini heyecanla bekliyoruz… Yazarlık ömrü, gerçek ömründen mutlaka daha uzun olacaktır…