‘İnce İnce Yasemince’deki rolleriyle unutamadığımız Yasemin Yalçın ile eşi İlyas İlbey 12 yıl sonra yeniden tiyatro sahnesine çıkmaya hazırlanıyor.
Yasemin Yalçın ile İlyas İlbey çifti olarak 12 yıl sonra yeniden bir aradasınız. dönüşünüz heyecan yarattı.
İlyas İlbey: Biz herkesten daha heyecanlıyız. 24 saatimiz burada geçiyor. Yeni bir oyun çıkarma telaşının yanında yeni salon yaratma telaşımız var. Sanatçı sahnede ölmekten başka ne ister ki?
Yasemin Yalçın: Burada hayata geçmek üzere olan çok fikir var. Bir okul oluşturacağız ama gelişi güzel bir okul değil. Eğitimli gençler yetiştirmek istiyoruz.
Nasıl bir okul olacak?
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Anasanat Dalı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suat Özturna önderliğinde akademisyen arkadaşlarla çalışacağız. Gençlere; kamera arkası ve önünü, sinemayı, tiyatroyu, oyunculuğu Suat Hoca’nın önderliğinde öğreteceğiz.
‘Sahne 74’, yıllarca ‘sinema 74’ olarak hizmet vermişti.
İ.İ.: Evet. İş yapmadığı için kapanmıştı. Büyük çalışma sonrası şimdiki haline getirdik. Adını da ‘Sahne 74’ olarak değiştirdik. Amacımız burayı repertuar tiyatrosu haline getirmek.
‘Vee perde’ adlı oyunla tiyatroseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyorsunuz. nasıl bir oyun?
İ.İ.: Oyun; 25 yıldır hiç görüşmeyen, kavgalı iki komedyenin bir televizyon programı nedeniyle bir araya getirilmesini, onların kavgalarını, hırslarını anlatıyor.
Yıllar sonra karı koca olarak oyun oynamak nasıl bir duygu?
İ.İ.: Ben zaten Yasemin Hanım’a hayranım. ‘İtilmiş Kakılmış’ta insanlar bizi bağıran,çağıran tipler olarak gördü. Ama ‘Stop’ dendiği anda ilk işim onu öpmek oluyordu, bunu kimse görmedi. Yasemin Hanım’a hayranım. Sahnede bu hayranlığımın hem avantajlarını hem de dezavantajlarını yaşıyorum. Mesela bir şey yapıyor,gülmekten rolümü unutuyorum.
Y.Y.: Ben de onun hayranıyım.
Evde de birbirinizi güldürür müsünüz?
Y.Y.: Tabii. Çocuk ruhumuzu kaybetmedik biz. Birilerinin yanında büyükmüşüz gibi davranıyoruz. Sanki o yanımızı taze tutarsak hayat daha kolay oluyor.
Ünlü olduktan sonra ilişkinizde hiç değişim olmadı mı?
İ.İ.: Ben Kastamonu’nun bir dağ köyünde doğmuş, hayatı boyunca eline bir kitap almamış bir adam olarak İstanbul’a, tiyatrocu olmak için geldim. Baktım ki, tiyatronun önünden geçmiş bir tanıdığım yok. Ama ben oyuncu olmak istiyordum. Bir aşktı bu. Tiyatroda teknisyen olarak, yerleri süpürerek işe başladım.
Müşfik Kenter’in ayakkabılarını boyar, kıyafetlerini ütülerdim. Benim okulum orasıydı. Derken kendimi konservatuarda buldum. Yasemin de bana Allah’ın bir lütfudur. Konservatuar yıllarında bir oyunda tanıştık. Sağlam bir temel attık ve 30 yıldır büyük bir aşkla yaşıyoruz. Diyeceğim o ki; duruşumuzun kökü hayatın bizi yetiştirmesidir.
YASEMİN HANIM’IN HER ŞEYİNE AŞIĞIM
Yasemin Hanım’ın sizden daha ön planda olması sizi rahatsız etti mi İlyas bey?
İ.İ.: Ben Yasemin’in oyunculuğuna hayranım. Yasemin Hanım, benim işimde her zaman lokomotifimdir. Onun her şeyine aşığım. Yetenekleri içinde gereksiz detaylarla boğuşmaması gerekiyordu. Ben de kendimi hep orada konumlandırdım.
Y.Y.: Aslında asıl kahraman hep İlyas’tı. Kamera arkasındaki her şeyi de muhteşem bir şekilde yönetirdi. Uzun yıllar sonra bir oyun hazırladık.Tek başıma olsaydım çok zorlanırdım. İlyas, bu konunun gençliğinden beri uzmanı. İşletmecilik yeteneği de var. Ben tek başıma olsam hem bu oyunu hem de okul işini yapamazdım.
ALINGAN BİR MİLLETİZ
Önceden siyasetçilerin bile komedisi yapılırdı…
Y.Y.:Artık o da zorlaştı. Keşke yine yapılabilse. O mizah bile toplumu rahatlatan, yüz güldüren, güldürürken düşündüren ama şimdiki gibi rencide etmeyen bir mizahtı.
Peki, bugün fırsat verilse yine aynı şeyleri yapabilir misiniz?
Y.Y.: Sanırım artık zor. Rencide etmeden hiciv yapılabilir. Ama “Yaptırırlar mı?” sorusunun yanıtı önemli.
Mesela hangi siyasiyi taklit etmek, oynamak isterdiniz?
Y.Y.: Hepsini. Bu dönemde eleştirilecek kim var; hükümet ve muhalefet… Yapabilseydik çok güzel olurdu.
Son dönemde sanat camiasında da bir siyasileşme, kutuplaşma söz konusu.
İ.İ.: Mizah her zaman muhaliftir. Muhalif olmak zorundadır. Ama sadece en tepedekine değil en alttakine de muhalif olmalıdır.
Sanatın topluma ışık olmak gibi bir görevi de var değil mi?
İ.İ.: Kesinlikle! Sanat dünyası aslında topluma ayna olma görevini unuttu. Sanatın bu kadar kutuplaşması kimseye hayır getirmez. En kötüsü de sanatın sloganlaştırılması. A ve B diye ayrıldık. Ne kötü!
KENDİ YAPTIKLARI ESPRİLERE KENDİLERİ GÜLÜYORLAR
Şimdiki komedi unsuru içeren yapımları nasıl buluyorsunuz?
İ.İ.: Türkiye’de maalesef mizah anlayışı değişti. Bazı meslektaşlarım kendi yaptıklarına önce kendileri gülerek bir algı oluşturdu. Bu seyirciyi şartlamaktır. İzleyici de şartlandı. Başka bir algı, kültür, ucuzluk var artık. Yani mizah eski mizah değil.
Mizah yapmak giderek zorlaşıyor mu?
İ.İ.: Bu ülkede mizah yapmak hep kolay. Ama anlaşılabilmek, mecraya çıkarmak zor. Yıllar önce Yasemin Hanım’a, “Mizah nedir?” diye sordular. Yasemin Hanım da en sevdiğim sözlerinden birini söyledi: “Mizah, benim kılıcım, kalkanımdır” dedi. Mizah gerektiği yerde saldırı, gerektiği yerde savunmadır.
UNUTULMAKTAN RAHATSIZ OLMAM
Dile kolay tam 12 yıldır göremiyoruz sizi. Neler yaptınız bu süre boyunca?
Y.Y.: Bir yanım küstü aslında. En son ‘Mihrap Yerinde’ isimli bir dizide yer aldım. Bize ait bir işti. Gayet iyi başlamıştı. Birden durduruldu. Ben de bu işin birilerinin iki dudağı arasında olmasını istemedim. Bir dönemi aştıktan sonra zor geldi, dayanamadım. Çiçeklerim soldu. Bir taraftan da iyi oldu, hayatı yakaladık. Çiftliğimiz var şimdi, hayvanlarımız var. Tarla sürdük; ektik, biçtik, biriktirdik.
Unutulma korkusu olmadı mı?
Y.Y.: Bir yanım fazla mütevazıdır. Hiç öyle korkularım olmadı. Biraz da asi ruhlu bir kadınım. Hiçbir zaman popüler olan şeyin yanında olmadım. En zirve işi yaptığımız zamanlarda bile kendini aşağı çeken tek kişiyim sanırım.
Özlemediniz mi sahnede olmayı?
Y.Y.: Çok özledim… Çocuklar beni hep evde oyun oynarken yakalar. Mutfakta, salonda, her yerde oynarım. Özlüyorsun ama şartlar uygun olmayınca da yapacak bir şey bulamıyorsun. Şimdi şartlar uydu ve döndük.
ALEV GÜRSOY CİMİN