İstanbul seçiminin yenilenme kararının baş köşede olduğu genel gündem arasında Kastamonu yerelini ilgilendiren bir haber arada kaynadı gitti. Hikayesi 1985’e kadar uzanan Küre’deki gizli ve devasa zenginliğimizle ilgili bir haberdi ve Kastamonu için yaraya tuz basmak gibiydi…
Bakırlı pirit üretimi yapılan Küre ilçemizdeki atıkların ekonomiye 270 milyon dolarlık katkı sağlayacağından söz ediyordu. Eti Bakır’ın atık barajında beklettiği atıklar, şirketin kilometrelerce ötedeki Mardin Mazıdağı Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisi’ne gönderilecek ve orada işlenecekti… Gelişmeyi düşleyen Kastamonu’nun kendi büyük zenginliğiyle ilgili rolü, aynı mermerde olduğu gibi“tedarikçilikti” anlayacağınız. İstihdama olsun, üretimin sağlayacağı sosyo ekonomik gelişmeye olsun bir yararı yoktu bu işin.
Gazetemiz köşe yazarı Mehmet Yücel’in yaza yaza kaleminin mürekkebini tükettiği Küre’nin dolayısıyla Kastamonu’nun elindeki bu büyük zenginliği sahiplenme, daha doğrusu sahiplenememe konusunda aslında buzdağının görünen parçasıydı barajda toplanan atıklar.
Bir de merhum gazeteci Teoman Erel’in Milliyet gazetesinde ta 1985 yılında gündeme getirdiği kobalt konusu vardı asıl… Küre’deki üretimde yıllardır sürdürülen üretimden arta kalan cürufun ayrıştırılmasıyla elde edilecek olan, günümüz ileri teknolojisinin muhtaç olduğu ve değeri arttıkça artan kobalt…
Erel’in, 16 Temmuz 1985 tarihinde Milliyet Gazetesindeki köşesinde, MTA’nın 1980 Maden Haberleri Bültenini kaynak göstererek belirttiği 2 milyon ton cüruf içinde bulunan 2 milyar 200 bin dolarlık kobalt… Bir de bonusu olarak 592 milyon dolarlık altın…
Bunların ülke ekonomisine kazandırılacak olması elbette çok güzel, ancak bu zenginliği elinde bulunduran Kastamonu’nun bundan direkt bir yarar sağlayamayacak olması ise acı… Yıllardır gündemde olan bu konuya geçmişten günümüze siyasi temsilcilerimizin, yerel sivil toplum kuruluşlarının ilgisiz kalması ise çok daha acı.
Yazıya konu olan haberi “Kastamonu değerini bilip sahiplenemedi ama…” üst başlığıyla vermiştik. O günden bu yana, hadi daha da gerilere gidelim, geçmişten bu yana siyasilerimizle ilgili yerel gündeme baktıkça bunun nedenini de anlar gibi oluyorum. Onca “önemli” konu varken, yüzeysel ve bireysel konularda karşılıklı efor sarf etmek varken zaman mı kalıyor böyle ufak tefek işlere?!
- ••
Söz konusu haberle ilgili olarak “Yaraya tuz basmak” dedim de, bunun aslında duble olduğunu söylemeyi unuttum.
Bir başka haber daha vardı benzer acıyı yaşatan. Özelleştirilen Balıkesir SEKA KağıtFabrikası 19 yıl sonra revize edilip yeniden üretime geçmişti.
Aynı şekilde özelleştirilip elden çıkartılan Taşköprü SEKA ise yeni sahibinin elinde “Vatan mahzun, ben mahzun” şiirini söylüyordu.
Gözde MINIK