CHP ilçe başkanları toplantısı Tosya’da yapıldı. Milletvekili Hasan Baltacı, toplantıda yaptığı konuşmada iktidar milletvekillerine yüklenirken, “Ey bu ülkeyi yöneten iktidarın Kastamonu milletvekilleri! Yüzde 70 oy aldığınız Tosya’ya niye gelip gitmezsiniz? Niye Tosyalılarla yüz yüze gelmezsiniz, dertlerini dinlemezsiniz? Bugün benden kimse kişisel hiçbir talepte bulunmadı. Sohbet eden herkes hastaneyi sordu, eğitimi sordu, işsizliği sordu, Tosya’nın geleceğini sordu” dedi.
AK Parti Milletvekili Hakkı Köylü’nün ortalarda görünmediğini söyleyen ve “Metin Çelik durumu idare etmeye çalışıyor” diyen İl Başkanı Hikmet Erbilgin ise Kastamonu Belediye Meclisi’nde içki yasağı sonrasında ruhsat verilebilecek alanların tespiti komisyonuna AK Parti’nin üye vermemesini eleştirdi, “Eğer millet iradesine inancın varsa lehte ya da aleyhte girersin komisyona yaparsın itirazlarını. AKP grubu bunu yapmak yerine görevinden kaçmaktadır” diye konuştu.
CHP’nin her ay bir ilçede düzenlediği ilçe başkanları ve halk buluşmaları toplantılarının 9’uncusu cumartesi günü Tosya’da yapıldı.
Üç Oluklar Mesire alanında yapılan ilçe başkanları toplantısının ardından gerçekleştirilen halk buluşmaları toplantısı büyük ilgi gördü.
CHP Tosya İlçe Başkanı İsmail Okuducuaçılış konuşmasında, Tosya’nın özellikle ekonomik kriz nedeniyle zor günler yaşadığını belirtti ve “Bugün Tosya 50 yıl öncesinden pek farklı değil. En gelişmiş sanayiye sahip olan ilçemizde 90 ila 100 arasında işletme var. 10 ay önce ilçemizde yoğun bir üretim vardı. Krizle birlikte çoğu işletme kapandı. Bazı işletmeler üretimini durdurdu. İlçemizdeki Tuğla Fabrikaları satış yapıyor ama stoklarındaki tuğlaları eritiyor. Neden olduğunu sordum. Cevap olarak ne olacağımız belli değil dediler. İşten çıkarılan işçilerimizin sorunları daha ağır. Elektriğini, doğalgazını ödeyemeyen, çocuğunun okul ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Komşusundan kabloyla elektrik alıp ısınan, aydınlanan vatandaşlarımız var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye tüm sorunlarını halledecekti. Ekonomi coşacaktı. Türkiye kanatlanacaktı. Ne oldu? Tek kelime ile fiyasko. Ekonomi küçüldü, işsizlik büyüdü. Çarşı pazarda fiyatlar uçtu” ifadelerini kullandı.
CHP Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin de “Canan Kaftancıoğlu’nun İstanbul İl Başkanı olmadan önce yaptığı sosyal medya paylaşımlarının 7 yıl sonra 9 yıl 8 ay hapis ile cezalandırılması kararı hukukun siyasallaşmasından başka bir şey değildir. Birçok kesimden hukukçunun ortak yaklaşımı başkanımıza verilen cezanın ne kanunda ne de vicdanlarda yeri vardır. Ne de adil bir karardır. Başından bu yana siyasi olduğunu söylediğimiz bu davanın bir cezalandırma davası olduğunu söyledik. Canan canımızdır. Yalnız değildir. Değerli Tosyalılar yönetilemeyen bir Türkiye, yönetilemeyen bir Kastamonu ile karşı karşıyayız” dedi.
ERBİLGİN: “TÜRKİYE EKONOMİSİ SON 3 ÇEYREKTİR DARALIYOR”
Türkiye ekonomisinin 9 aydır gerilediğini, küçüldüğünü ve daraldığını ifade eden Hikmet Erbilgin şunları söyledi:
“2019’un ikinci üç ayına ait milli gelir rakamları açıklandı. Türkiye ekonomisi son üç çeyrektir, yani 9 aydır, sürekli geriliyor, küçülüyor, ufalıyor. Ekonomimiz bu yılın ikinci üç ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 1,5 daralmış. Yılın ilk altı ayında ekonomideki daralma, geçen yıla göre, yüzde 1,9 olmuş. 2018’de 789 milyar dolar olan milli gelir, bu yılın ikinci üç ayı itibariyle 722 milyar dolara düşmüş. Yani tam 77 milyar dolar azalmış.2008 yılında dolar cinsinden milli gelirimiz 777 milyar dolardı. Yani bugün 11 yıl öncesinin gerisine gitmişiz. İlk altı ayda milli gelirde erime biraz önce söylemiştim 67 milyar dolar olmuş. OVP’de (Orta Vadeli Program) bu yıl için belirlenen yüzde 2,3 büyüme hedefinin tutması için yılın geri kalanında büyümenin yüzde 6,1 olması gerekiyor. Bu da tabi mümkün değil. Sanayi ve Hizmetler sektörü son üç çeyrektir, inşaat sektörü son dört çeyrektir daralıyor. Ekonominin üretim kapasitesi ve büyüme potansiyelini belirleyen yatırım harcamaları tepetaklak olmuş vaziyette. Bu yılın ikinci üç ayında yatırım harcamaları, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23 daralmış.Bugüne kadar milli serilerine baktığımız zaman bir çeyrekte bu kadar büyük bir daralma hiç görmemiştik. Ama bugün medyadaki bazı yorumlara bakarsanız toparlandık diyorlar. Yatırım olmadıktan sonra neyi toparlıyorsunuz? Yılın ikinci üç ayında “Makine ve teçhizat yatırımları” yüzde 16, “İnşaat yatırımları” yüzde 29 daralmış. Aslında bütün bu rakamlar yönetilen bir ekonominin değil. Bu rakamlar savrulan bir ekonominin rakamları.Son iki ayda doğalgaza yaklaşık yüzde 15+15 zam yapıldı. İki zammın toplamı yüzde 32 ediyor. Çaya üst üste yüzde 15+15 zam yapıldı. Yakın zamanlarda şekere yüzde 16 zam yapıldı. Elektriğe yüzde 15 zam yapıldı. Benzinin litresi yeniden 7 liraya dayandı. Yani fiyatı iktidar tarafından, bu yönetim tarafından belirlenen veya yönlendirilen ürünlerde tam bir zam yağmuru var. Dolayısıyla baktığımız zaman tabi bu zamlar enflasyona yansıyacak. Ama doğalgaza, elektriğe, akaryakıta yani üretimin temel girdilerine yapılan bu zamların bir de dolaylı etkileri var. Bu zamlar aynı zamanda şirketlerin üretim maliyetlerini de etkiliyor ve dolayısıyla da bu zamlar tüm sektörlerde fiyat artışlarını, enflasyonu, hayat pahalılığındaki artışı tetikleyecek. Ve oradaki üretim planlarını da olumsuz yönde etkileyecek. Daralan ekonomide vergi toplayamayan iktidar, şimdi yaptığı zamlarla milletti adeta haraca bağladı.”
“DOĞALGAZA YÜZDE 10 İNDİRİM VAADİ NE OLDU?”
“Geçen kış evini ısıtmak için aylık 350 lira doğalgaz faturası ödeyen bir aile bu kış, o da yeni zamlar gelmezse, 462 TL ödeyecek. Şimdi hatırlayalım hep beraber. Seçimden önce, AK Parti Genel Başkanı meydan meydan dolaşıp ne diyordu; “Bay Kemal dinlesin. Doğalgazda yüzde 10 indirim yapıyoruz.” Ne oldu indirim? Seçimden sonra, doğalgaz fiyatlarında yüzde 32 artış yapıldı. Bu zam yağmuruyla bütçe milletin sırtından düzeltiliyor, iktidar da bu bütçeyle yandaş şirketlerin 400 milyar liralık borçlarını yapılandırıyor, havuz müteahhitlerine milletin geçmediği köprünün, oto yolun, yatmadığı hastanenin, uçmadığı havaalanlarının garanti bedellerini ödeyecek. Tam bir yağma düzeni. Hep söylüyorum, Sarayda, Sarayın kibirli adamı da milletten koptu. Milleti unuttu. Son bir ayda sadece doğalgaza yüzde 15+15 zam yapacaksın, ondan sonra da memura diyeceksin ki önümüzdeki yıl sana yüzde 4+4 zam. İnsaf. Bu, milletle dalga geçmektir.”
“HAKKI KÖYLE ORTALARDA YOKTUR”
“Kastamonu AKP’nin gözünde yoktur. AKP Milletvekili Sayın Hakkı Köylü haftalardır ortalıkta yoktur. Halkın içinde yoktur. Kastamonu’nun meseleleri onun için “tırı vırı”dır. Sayın Metin Çelik durumu idare etmeye çalışmaktadır. Bu hafta başında Kastamonu Belediye Meclisi toplantısında AKP grubu kurulmak istenen komisyona üye vermeyeceğini söylemiştir. Kendilerine verilen vekaletin gereğini yapmaktan kaçan bir AKP grubu vardır. Eğer millet iradesine inancın varsa lehte ya da aleyhte girersin komisyona yaparsın itirazlarını. AKP grubu bunu yapmak yerine görevinden kaçmaktadır. İşte uçururuz dedikleri Küre’nin durumu ortadadır. Maden payı büyük bir sessizlikle Küre’nin elinden alınmıştır. Ne il başkanı ne milletvekilleri ne belediye başkanı çıtını bile çıkarmamıştır. Örneğin Azdavay halkı hala çamur akan sulara mahkumdur. Belediye üretmek yerine hazırdan yemektedir. Mülklerini satarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. AKP belediyeciliği israf belediyeciliğidir. Damat belediyeciliğidir. Bir örnekte Kırşehir’deki araç kiralama garabetinde skandalında. Kırşehir Belediyesi’nde 5.8 milyon TL piyasa değeri olan araçların kiralanması için yıllık 17 milyon TL ödendiği ortaya çıktı. Şoförler dahil, araç bakımları dahil tüm masrafı 7 milyon TL olacak bir hizmet için her yıl 8 milyon TL israf edilmiş, birileri zengin edilmiş.Biz, bu ülkenin kaynakları doğru kullanılırsa, kaynaklar israf edilmezse, ona buna peşkeş çekilmezse, ülkemizin çok kısa sürede ayağa kalkacağına inanıyoruz. Bunu yönetimimizdeki belediyelerde tüm Türkiye’ye göstereceğiz. Bu duygularla hepinizi selamlıyor saygılarımı sunuyorum”
BALTACI:“YÜZDE 70 OY ALDIĞINIZ BU TOSYA’YA NİYE GELİP GİTMEZSİNİZ?”
CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı da konuşmasında iktidar milletvekillerini hedef aldı. Milletvekili Baltacı, “Ey bu ülkeyi yöneten iktidarın milletvekilleri, Kastamonu’nun iktidar milletvekilleri! Yüzde 70 oy aldığınız bu Tosya’ya niye gelip gitmezsiniz? Niye Tosya’ya gelip size oy veren Tosyalılarla yüz yüze gelmezsiniz? Niye dertlerini dinlemezsiniz? Bugün benden kimse kişisel hiçbir talepte bulunmadı. Sohbet eden herkes hastaneyi sordu, eğitimi sordu, işsizliği sordu, Tosya’nın geleceğini sordu” dedi.
“TOSYA’YI SAHİPSİZ ZANNETMEYİN”
İktidar milletvekillerini Tosya seçmeni ile yüzleşmeye davet eden Milletvekili Baltacı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Gelin Tosya’ya seçmeninizle yüzleşin. Yok eğer gelmiyorsanız Tosya’yı sahipsiz zannetmeyin. Tosya’nın sesi çıkmaz sanmayın. Ben Tosya’ya gelmeye gitmeye devam edeceğim. Ben seçmenimden kaçmam, Tosya’dan kaçmam. Buranın sesi olmaya devam edeceğim. Tosya biz varsak asla sahipsiz değil. Kastamonu biz varsak asla sahipsiz değil. Kendinizi asla sahipsiz hissetmeyin. Benim Tosya’nın ve Kastamonu’nun çıkarları uğruna söyleyemeyeceği tek bir söz yoktur. Sizin namınıza o kürsülerde ifade edemeyeceğim hiçbir konu yok. İnanın güvenin”
“TOSYA’NIN SESİ OLMAYA GAYRET ETTİM”
“Milletvekili seçimlerinin üzerinden 1 yıl geçti. Geçen süre zarfında başta TBMM olmak üzere Tosya’nın öncelikle sağlık, istihdam ve tarımsal üretim alanında yaşadığı sorunları gündemde tutmaya, Tosya’nın sesi olmaya gayret ettim. Bundan sonra da Tosya’nın her türlü sorununuzu yakından takip edip sizin sesiniz olmayı sürdüreceğim. İktidarın Tosya’ya şaşı baktığını, üvey evlat muamelesi yaptığını hep söyledim. Kastamonu’nun en büyük ilçesi, ilimiz sanayisinin lokomotifi olan ilçemizin son yıllarda sağlık alanında karşılaştığı sorunları yakından biliyorum. Bütçe görüşmelerinde Sağlık Bakanı Faruk Koca’ya 40 bin nüfuslu Tosya’daki doktor eksiğini sordum ve acil tamamlanması gerektiğini söyledim. Halen hastanemizin eksikleri var. Kadın Doğum Uzmanı izinli olduğu için hastanemizde şuanda Kadın Doğum Uzmanı yok. İktidar vekilleri geçen gün yine kadro müjdesi verdi. Kadın Doğum Uzmanı hadi 1 aya geldi diyelim. Halen Tosya’mız da Göğüs Hastalıkları Uzmanı yok, Nöroloji Uzmanı yok, Kardiyoloji Uzmanı yok, Beyin Cerrahi Uzmanı yok. Yok, yok, yok!”
“NEREDE BU DOKTORLAR?”
“Ben milletvekili seçildiğimden bu yana defalarca doktor müjdesi verdiler. Bu kadar doktor getirdiyseniz neden hastanelerde doktor yok? Nerede bu doktorlar? Her kürsüde ifade ediyorum. Yeterli doktor olmadığı için Kastamonu’dan ayda ortalama 2 bin hasta il dışına sevk ediliyor. Başka illerde derdine derman arıyor. Görev yapan hekimlerimiz ise perişan halde. Her gün yüzlerce hastaya bakmak zorundalar. Birçoğu dayanamayıp istifa ediyor, etmeyi düşünüyor. Devlet hastanelerinde çözüm bulamayanlar özel sağlık kuruluşlarının kapısını çalmak zorunda kalıyor.”
“İKTİDAR SAĞLIK HİZMETLERİNİ ÖZELLEŞTİRİYOR”
“Sağlık, uluslararası hukukla korunan temel bir insan hakkıdır. Ama iktidar her geçen gün sağlık hizmetlerini özelleştiriyor, devletin sunması gereken bu hizmetten elini çekiyor. Kastamonu Devlet Hastanesi’nde sıra alabilirseniz tomografi çektiriyorsunuz. Sonucun Ankara’dan gelmesini bekliyorsunuz. Neden? Tomografi hizmetini Ankara’dan bir şirket veriyor. Sonuçları Ankara’dan gönderiyor. Ultrason çektireceksiniz, kanser riskiniz var mı yok mu onu öğreneceksiniz, size Ocak’ta gelin diyorlar. Kemoterapi uzmanı sorunu bir türlü çözülemiyor. Tek Plastik Cerrahımız var. Her trafik kazası vakasında mutlaka görevli. Her gün onlarca acil ameliyat çıkıyor. 2020’ye ancak ameliyat sırası verebiliyor. Ama bakıyorsunuz birileri çıkıyor ve sağlıkta çağ atladık, sağlık hizmetlerinde Türkiye’yi Avrupa birincisi yaptık diyor. Büyükşehirlere mekik dokuyan ambulansların sayılarını arttırmakla övünüyor. Ankara, Karabük, Zonguldak, Samsun yollarını ezberleyen, kalacak yere maaşı yetmeyen insanımızla dalga geçiyor.”
“HEMŞERİLERİMİZ UMUT BAĞLADIĞI PİRİNÇTE DE AKP POLİTİKALARININ BEDELİNİ AĞIR ÖDÜYOR”
“Tosyalıların dertleri sadece sağlıkla bitmiyor. Hemşerilerimiz umut bağladığı pirinçte de AKP politikalarının bedelini ağır ödüyor. 2016 yılında 73 bin ton, 2017 yılında 149 bin ton, 2018 yılında ise 265 bin ton pirinç ithal eden hükümet sene başında TMO’ya 1 milyon ton buğday, arpa, mısır, pirinç ve kuru baklagiller için sıfır gümrüklü ithalat yetkisi verdi. TMO, iki ay kadar önce 100 bin ton pirinç ithal etmek için ihaleye çıktı. İthal edilen pirinçler varlık kuyruğu dedikleri tanzim satış noktalarında satışa çıkarıldı.”
“SARI KILÇIK YOK OLUYOR”
“Sadece 2018’de 265 bin ton pirinç ithalatı için Çin’e, Yunanistan’a 141 milyon dolar ödedik, yani 800 milyon TL paramızı Çin’deki ve Yunanistan’daki pirinç üreticilerine verdik. Sıfır gümrükle ithal ne demek? Benim Tosyalı hemşerimin bin bir zahmetle ürettiği sarı kılçığın para etmemesi demek. Sıfır gümrükle ithal demek? Çin’deki Yunanistan’daki pirinç üreticisinin yüzünün gülmesi, Tosya’nın kan ağlaması demek! Böyle olunca Tosya’nın ekiliş alanları her geçen gün azalıyor. Övündüğümüz Tosya pirinci, sarı kılçık yok oluyor. Pirinç üreticisi dayanamıyor ve üretimden uzaklaşıyor. Oysa bizim pirincin ekim alanları muhakkak genişletmemiz lazım. Yıllık 12 bin ton olan üretimi en az iki katına çıkartmamız lazım. Her hasat öncesi sıfır gümrükle yapılan ithalata, ürettiğimiz pirincin değerini pula çevirenlere artık sesimizi yükseltmemiz lazım.
Pirinç, sarımsak, siyez, pancar bizim topraklarımızın olmazsa olmazıdır. Özellikle bu ürünlerin üretimi noktasında bölgemize pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini her yerde söylüyorum. Bu konuda TBMM’de gereken mücadeleyi göstereceğim. Gereken yasal düzenlemeler için üzerime düşeni yapacağım. Bunun bilinmesini istiyorum. Tosya’nın önemli sorunlarından biri de işsizlik. Ülkemiz derin bir ekonomik krizin içinden geçiyor. Kastamonu’da bu krizi en çok hisseden ilçelerimizin başında da Tosya’mız geliyor. İlimizin sanayileşmedeki lokomotifi olan Tosya’da onlarca fabrika, yüzlerce ahşap atölyesi daha fazla dayanamadı ve kapısına kilit vurdu. Binlerce işçi işsiz kaldı. TBMM’de açıklama yaptım ve Türkiye’de kriz yok diyenleri Tosya’ya davet ettim. Gelin kriz var mı yok mu Tosyalılara soralım dedim. Kimseden ses çıkmadı”
“TÜRKİYE’NİN ACİL İHTİYACI OLAN TEK ŞEY DEMOKRASİDİR”
“İhtiyacımız hak temelli bir sosyal devlet. İhtiyacımız olan hem kamu hem özel yatırımların verimli alanlara yönlendirilmesi, üretimin sürdürülebilir bir anlayışla arttırılmasıdır. İhtiyacımız kimlikler üzerinden ayrıştıran ve ötekileştiren değil, o farklılıkları herkesin özgürce yaşamasına güvence olacak bir anlayıştır. İhtiyacımız sadece bugünü ve kendini gözeten değil, yarını da ama en önemlisi tüm ülkeyi gözeten bir yönetimdir. 2018’den beri resmen, 2014’den beri ise fiilen tek adam rejimi ile yönetiliyoruz. Adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri bu tek adam yönetiminde her şeyden önce demokrasi yok. Vatandaşının ihtiyaçlarını sağlayan bir sosyal devlet yok. Kamu kaynaklarının mega projeler adı altında yandaş zenginleştirme aracına dönüştürüldüğü, kamu-özel işbirliği adı altında halkın parasının garantiler yoluyla özel şirketlere aktarıldığı adaletsiz bir düzen var.
Kendine itaat edenlere halkın parasıyla dudak uçuklatan bedellerle lüks araçlar kiralayan, Doğalgaza yüzde 32, Elektriğe yüzde 37 Memura ve işçiye yüzde 4 zam yapan bir düzen var. Devleti şirkete, vatandaşı müşteriye dönüştüren, sadece bu şirketi yöneten aile bireylerinin ihtiyaçlarını önceleyen, liyakati değil yandaşlığı gözeten bir düzen mevcut. Geldiğimiz nokta her şeyi gösteriyor. Sonuç baştan belliydi. Tek adam rejimi fakirleştirdi, kutuplaştırdı, işsiz bıraktı, hayatı pahalılaştırdı, borçlandırdı, batırdı. 80 milyon hep beraber fakirleştik. 2014 yılında 12 bin 112 dolar olan kişi başına milli gelirimiz 9 bin 76 dolara düştü. İşsizlik Ağustos 2014’de yüzde 10,1 iken bugün yüzde 13’e çıktı. Ağustos 2014’te yüzde 9,5 olan enflasyon, Temmuz 2019’da yüzde 16,7’ye tırmandı. Çare var mı bunu arayacağız. Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Biz sadece AKP’den daha iyi bu ülkeyi yönetmeye talip değiliz. Biz eş, akraba yandaş düzenini değiştirmeye talibiz. Yeni bir hikaye yazmaya talibiz. Biz el ele verelim bu düzeni değiştirelim diyoruz. Hedefimiz mutlaka bu ağır sonuçları doğuran tek adam rejiminin yerine; eşitlik, adalet, özgürlük, barış ve laiklik ilkeleri üzerinde yükselecek bir demokrasiyi kurmak olmalıdır. Yoksa bu düzen hepimizi yok edecek. Biz bu düzen bizi yok etmeden harekete geçip bu düzeni tasfiye edeceğiz. Yapabilir miyiz, başarabilir miyiz? Birlikte yapabilir, başarabilir, yeni bir hikaye yazabiliriz. Eğer bu düzeni değiştirmezsek çocuklarımız işsiz kalacak. Eğer bu düzeni değiştirmezsek sadece Ağustos ayında 49 kadın cinayete kurban vermişiz bu sayı kat ve kat artacak. Eğer bu düzeni değiştirmezsek hastane kapılarından dönüp gideceğiz. Eğer bu düzeni değiştirmezsek kaymakam bugün olduğu gibi çıkacak ve ‘köyünüze hizmet mi istiyorsunuz, kepçe mi istiyorsunuz, yarısını siz karşılayın yarısını biz” diyecek. Bu düzeni değiştirmezsek atanmışlar, sizin seçtiklerinize ahkam kesecek. El ele verip başarabileceğimize inanıyorum. Tosya’da yazacağımız hikaye ile Türkiye’ye aydınlık günleri getirebiliriz. Sizin var olduğunuz yer de ben Tosya için her zaman sesimi yükselteceğim.”