İki zıt kavramı kullanmanın tam zamanı. Türkiye ilginç bir ülke. Çoğu kez çelişkiler içinde yaşıyoruz. Ufkumuzun bir yanında karabulutlar, öte tarafta nur saçan ışıklar yükseliyor. Bilgi kirliliği ise çok fazla; doğrularla yanlışlar seçilmiyor.
1984 Eruh baskını ile başlayan bölücü terör eylemleri otuz yılı aşkın ülkemizi meşgul ediyor. Güvenlik güçlerimizle birlikte sivil vatandaşlarımızdan binlerce insan hayatını kaybetti. Her geçen gün şiddet. ‘Çözüm süreci’ denen eylem planı başarısız oldu. Bundan terör örgütü yararlandı; görüyorsunuz, şehirler adeta silah deposu olmuş. Bölgede halk savaşını başlatmak için hazırlık yapılmış. Şimdi güvenlik güçlerimiz evleri didik didik arıyor. Allah korusun, işleri zor. Diğer yanda sokağa çıkma yasakları halkı zorluyor. Kamu hizmetleri durma noktasında. Esnaf, tüccar perişan, okullar kapalı. Terör kınanacak yerde hâlâ devlet suçlanıyor. Dileğimiz, tez vakitte barış ve huzur sağlansın, akıl galip gelsin.
Sınırların ötesinde yangın var. 24 Kasım öncesiyle sonrası artık çok farklı. Rusya uçağının düşürülmesi dış politikada büyük etkiler yarattı. Bilerek mi düşürüldü, yoksa Suriye uçağı mı sanıldı, bilmiyoruz. Karakutu tarafsız gözlemcilerin huzurunda açılmalıydı. Bir hata var mı, yok mu; işin doğrusunu öğrenmek istiyoruz. Eğer kabahat bizdeyse özür dileyelim, tazminat da ödeyelim. Değilse Rusya aynı şeyi yapsın.
Rusya’dan tehditler geliyor. İnsanları gözaltına almak, tacizlerde bulunmak; şirketlerin, bankaların hesaplarını sorgulamak Ruslara yakışmıyor. Bir daha hiç yan yana gelmeyecek gibi hareket ediyorlar. Türkiye ve Rusya bölgenin iki önemli ülkesi; dünya durdukça komşuyuz. Uçak meselesini kan davası yapmayalım, iki taraf da kaybeder. Bir an önce tansiyon düşmeli. Krizden söz ederken, Türk televizyonlarında uçağın diüşürülmesini sürekli göstermek hiç hoş değil; zafer mi kazandık, RTÜK televizyonları uyarmalı.
Suriye politikası 24 Kasımla beraber bitti. Rusya bundan böyle Suriye’nin ve Esad’ın yanında yer alacak ve sarsılan devlet otoritesi eski haline gelecek. ABD’nin belirsiz politikası yüzünden Rusya fırsatı çok iyi değerlendirdi. Uçak krizinden sonra Suriye’ye iyice yerleşti, hava sahasını tahkim etti. Putin ‘bundan sonra Türk uçakları geçsin de görelim’ diyor. Belki ABD ile Rusya Suriye konusunda anlaşmıştır, kim bilir?
Irak politikası da çıkmazda. Musul’a gönderilen eğitici birliğimiz tepki yarattı. İran destekli merkezî Irak hükümetinden sonra ABD de ‘Türkiye askerini çeksin’ diyor. Görülüyor ki NATO Türkiye için risk almak istemiyor. Bizden, sadece IŞİD’e karşı savaşmamız bekleniyor. O zaman şunu söylemeye hakkımız var: IŞİD’i kim yarattıysa onlar savaşsın.
ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğerleri Orta Doğu’da ama bizim Irak’ta olmamız rahatsızlık veriyor. Daha fazla zaman kaybetmeden Türkiye Orta Doğu bataklığından kendini çekmeli. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bu arada İsrail ile başlayan yeni ilişkiler olumlu. Bunu diğerleri izlemeli; barışta her zaman hayır vardır.
İçimizi burkan birçok olumsuzluğa rağmen sevinç de yaşıyoruz; adeta karanlığın üzerine bir şal gibi örtülüyor. Nobel, dünyanın en prestijli ödüllerinden biri, hele bilim dalında. Küçük bir Anadolu kasabası Savur’da doğup büyümüş Prof. Dr. Aziz Sancar, ABD’ye kadar uzanmış yaşamını Nobel bilim ödülüyle taçlandırdı, hepimiz gururlandık. İsveç’teki törenden sonra geçen hafta Türkiye’ye geldi; medyamız, devlet ricalimiz çok ilgi gösterdi. Kendisine devlet başkanları ziyaretinden çok daha yüksek bir protokol uygulandı. Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Genelkurmay Başkanımız en üst düzeyde ağırladılar; onuruna yemekler düzenlendi. Türkiye, saygın bir bilim adamına nasıl muamele edileceğini tüm dünyaya gösterdi.
Sayın Aziz Sancar Anıtkabir ziyaretinde bulundu; bir demet çiçek sunmakla kalmadı, Gazi’ye dua etti. Başarısını Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’e borçlu olduğunu söyledi. Üniversite hayatı bir yana, çocukken Savur’da ve Mardin’de aldığı eğitimi öve öve bitiremedi. Yakasında taşıdığı Türk Bayrağı ve Atatürk rozetiyle hepimize çok anlamlı mesajlar verdi. Bu da yetmedi; ayrılırken kendinden birkaç yaş büyük ağabeyinin elini öptü; töremizi de hatırlattı. Bilim adamlığı yanında asil bir insan olduğunu gösterdi. Sormak lazım; ders verecek daha ne kaldı geride?
Sayın Sancar 19 Mayıs’ta yine gelecek. Birkaç gün de olsa medyamız ondan söz edecek; gururu bir daha yaşayacağız. Şimdi devletin yapacakları var. Sayın Cumhurbaşkanımız açıkladı; Savur ve Mardin’de iki okul ile bir kültür merkezine ismi verilecek. Böyle değerli bir insan önce doğduğu topraklarda yaşatılmalı. Özellikle o bölgedeki gençler Aziz Sancar’ın bilim adamlığını, Atatürk’e ve Cumhuriyete bağlılığını, yüksek vatanseverliğini görüp örnek almalı. Bilelim ki, onun yaptığı sadece bir madalya armağınından ibaret değil; çok daha yüce bir hareket.
Binlerce teşekkür ediyoruz. Sanki bir hayal gibi geldi geçti, şu zor günlerimizde. Allah sağlıklı ve uzun ömürler versin. Versin ki, bilime ve insanlığa daha fazla hizmet etsin.