Yaşını kendi de bilmiyor…
“70-80” diyor, aradaki 10 yılın hiç önemi yok onun için.
Kendini bildi bileli hayat mücadelesinin içinde…
Fikriye Karahasan…
Sapaca köyünden…
Sonbahar oldu mu, alıç ve erik marmeladı satan üretici kadınlarımızın saf tuttuğu Yalçın Caddesi’nin DSİ kavşağında, Ali Fuat Darende Okulu’na giden merdivenlerin başında rastladım Fikriye Hanım’a.
Rahmetle andığım Hacı Hüseyin Eroğlu’nun, “By-Pass olması gerektiği söylenenlerin damarlarını açıp, doktorları şaşırtan bir nimettir bu” diyerek aklımıza düşürdüğü, hudayinabit alıç meyvesinin marmeladını yapmış, alıcı bekliyordu…
Yanında erik marmeladı ya da pelverdesi, örtünün altında pestil, iki üç torba ayıklanmış barbunya ve elbette ipe dizilmiş alıç.
Kimselerden bir şeyler beklemeden, köyünde yetişen meyvelerden ürettiği ve şeherlinin sağlığına sunduğu ürünleri satıp, erken kaybettiği oğlunun emaneti olan iki torunu ve gelinine destek olabilmekti tek düşüncesi.
Yaşını bilmiyor, ama hiç durmadan çalışıp üretmesi gerektiğini, böylece kimselere muhtaç olmadan, el açmadan yaşayabileceğini biliyordu.
Sapaca köyünden Fikriye Karahasan.
Ekonomi dersi, hayat dersi…
Yolunuz oralardan geçer, “Üretiyorum, öyleyse varım” diyen Fikriye Hanım’ı merdiven başında tezgah açmış görürseniz, sağlığınız için bir kavanoz alıç ya da erik marmeladı alın.
Kalbinize iyi gelir.
Bu aralar hepimize lazım!
Cemil Özel