1.1939Erzincan depremi.
2.1930 Hakkâri depremi. …
3.1976 Çaldıran depremi. …
4.1999 Gölcük depremi. …
5.2011 Van depremi. …
6.1970 Gediz depremi. …
7.1999 Düzce depremi. …
8.1943 Tosya-Ladik depremi.
Sırasıyla gider. Hangisini unutmadık ki seni unutmayalım İzmir depremi. Listede sadece en büyük depremler var. Hepsini yazsak gazetede ek sayfa çıkarmak gerekir. Deprem ülkesiyiz arkadaş, deprem konuşmadığımız yıl yok. Bunu bilelim artık.
Yine aynı filmi seyrettik. Deprem oldu. Binalar yıkıldı. Kurtarma ekipleri canla başla enkaz altından insan çıkarttı. Devlet üç bin, beş bin çadır kurdu. Kızılay’a kan bağışı hücumu oldu. Ölenlere rahmet kalanlara sabır diledik.
Deprem olduktan sonra ülke olarak gerçekten iyiyiz. Arama Kurtarma Ekiplerimiz, UMKE, AFAT, İtfaiye personelimiz hepsinden Allah razı olsun.
Birazda deprem olmadan önce iyi olsak fenamı olur? Belli ki iyi değiliz. Önce bunu kabullenelim.
Deprem öncesi hazırlık için devlete de millete de iş düşüyor. Devlet açısından yapılması gerekenleri üç başlıkta toplayabiliriz.
- Kentsel Dönüşüm
- Kentsel Dönüşüm
- Kentsel Dönüşüm
Kentsel Dönüşüm ile yavaş yavaş tüm şehirlerimiz, il ve ilçe merkezlerimiz hatta köylerimiz bile yenilenmek zorunda. Ama alan bazlı Kentsel Dönüşüm tabi ki. Mecbur kalındığında ekonomik ömrünü tamamlamış bir binanın yıkılıp, yerinde yenilenmesi de güzel bir hizmettir ama yeterli değildir. Kentsel Dönüşüm bundan ibaret değildir. En az 5 ha (50 bin metrekare) alan içerisinde alt yapısı, üst yapısı, yol, park, tarihi ve doğal unsurları, sosyal ve kültürel değerleri ile yenilenme Kentsel Dönüşümdür.
Teknik olduğu kadar sosyal bir hizmettir.
Devletin bir görevi de iyi bir denetim ve ceza sistemidir.
Etrafındaki tüm binalar sağlamken yıkılan binalar tamamen kötü imalat ve yetersiz denetim sonucudur. Hiçbir fay hattı mayın gibi noktasal olarak tek bir binaya etki etmez. Tüm yıkılan binaların müteahhidi var, projecileri var, malzeme tedarikçileri var, Belediye, İl Özel İdare veya Çevre Şehircilik Müdürlükleri tarafından kontrol ve kabul işlerini yapan mühendis ve mimarları var. Bazılarının yapı denetim elemanları da var.
Hiçbir çürük bina ihmal veya art niyet olmadan bu kadar teknik adamın gözünden kaçmaz. Görevini ihmal veya art niyeti sebebi ile bu tür felakete sebep olan teknik adamlar hakkında 30 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası haberi geldiği zaman akıllanacağız ancak.(Görevini tam ve eksiksiz yapan tüm meslektaşlarımı tenzih ederim).
Millet olarak da üstümüze düşen görevler var.
Her şeyden önce yıllarca yaptığımız birikimi vererek hem kendimizin hem sevdiklerimizin canını emanet edeceğimiz binaları alırken seçici olacağız. Türk insanı olarak araba alırken elli kişi ile istişare ederiz, mobilya, beyaz eşya alırken komşulara sorarız, karpuz alırken bile en iyi manavı araştırırız. Ama ev alırken alırız gitsin.
Oysaki herkesin artık birinci, ikinci en kötüsünden üçüncü derece akrabası mimar veya mühendis. Ufak bir araştırma ile doğru zeminde doğru inşaatı yapan doğru firmayı öğrenebiliriz. Satış ofisinde, “banyo ve tuvaletler tavana kadar fayans mı?Tüm odalar kartonpiyer olacak mı?”diye sormaktansa, “Zemin etüdü nasıl çıktı? Burası bahçeydi her yağmurda su basardı onu nasıl çözdünüz”diye sorabiliriz?
İşte millet olarak bu soruları sormaya başlayınca projecisine,
‘Giriş katı işyeri olacak, kolon istemiyorum’ diyen müteahhit ile,
‘Burada insan yaşayacak aman sağlam olsun’ diyen müteahhidi ayırmış oluruz.
Neyse depremin üstünden bir hafta geçti bile unuturuz gitsin. Birde imar barışı olayı var ki, ona hiç girmiyorum bile.
Aman deprem kardeş, biz seni unuturuz, sen kendini sakın hatırlatma tamam mı?
Ya devlet ve milletçe aklımıza başımıza alıp sağlam zeminde sağlam binalar yapacağız ya da eski tas eski hamam devam edip devekuşu gibi başımızı kuma sokup üç kez içimizden geçireceğiz:
Deprem yok ki !
Deprem yok ki !
Deprem yok ki !
Feza TİRYAKİ