Kuzey komşularımız Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan kriz, bölgemizi olduğu kadar dünya barışını da tehdit ediyor. Son iki hafta içinde olaylar öylesine hızlı gelişti ki, Avrupalılar kendilerini yeniden sorgulamak zorunda kaldı.
1990 yılında Sovyetler Birliği dağılınca birçok kişi bayram etti. Komünizmin çökmesiyle dünyada yeni bir yumuşama döneminin başladığına dair düşünceler yayıldı. Ancak insanlar burada yanıldı. Yeni sisteme geçerken, Rusya on yıl kadar bir bocalama yaşadı. Gorbaçov’dan sonra Yeltsin dönemini hatırlayalım. Devlet geleneği olan milletler krizleri çabuk atlatır ve yaşadıklarından ders çıkarır. Putin’le birlikte Rusya yeni bir döneme girdi.
Rusya, geçmişte olduğu gibi bugün de emperyalist bir devlettir. Doğu ve batı yönüne doğru devamlı genişlemiş; güneye, Akdeniz’e inme arzusundan hiç vaz geçmemiştir. 1917 Bolşevik devrimi ile başlayan süreçte, komünizmi bir araç olarak kullanmıştır. Petro zamanındaki Rusya ile bugünkü Rusya arasında bir fark yoktur. Dünyanın en geniş topraklarına hâkim bir ülke. Petrol, doğalgaz ve zengin maden yatakları var. Bunun yanında nükleer teknolojiye sahip.Son otuz yılda katı devletçi sistemden ayrılmış, kısmen de olsaliberal ekonomiyi benimsemiştir.
SSCB 1989’da dağılınca iki farklı siyasi durum meydana geldi. Yarı bağımsız görünen Varşova Paktı ülkeleri Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Çekoslovakya, Polonya bağımsız kaldılar. Bununla da yetinmediler NATO ve Avrupa Birliği’ne girdiler. Doğudaki diğer ülkeler; Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Ermenistan ve Gürcistan bağımsızlıklarını kazandılar ama Rusya’nın gölgesindekaldılar.Bunlar batıdakiler gibi pakt değiştirmediler.
ABD; Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya dahil etmek istedi; konu 2008 yılındaki Münih toplantısında tartışıldı. ABD’nin ısrarına rağmen Almanya veto etti. Çünkü Almanya doğalgaz ihtiyacını Rusya’dan sağlıyordu, bu nedenle ilişkilerini bozmak istemedi. Ayrıca II. Wilhelm ve Hitler döneminde Rusya ile çatışmanın zararlarını görmüştü.
Veto olayından sonra Ukrayna,Batılılar tarafından yalnız bırakıldı, vaatler askıda kaldı. Gürcistan ise parçalandı; Abhazya ve Güney Osetya’yı kaybetti, Rusya’nın istilasına uğradı.Buna rağmen her ikisi de NATO üyeliği fikrinden vaz geçmedi.
Rusya özellikle son 20 yılda üretimini önemli ölçüde artırdı, ekonomisini düzene koydu. Diğer yanda üç asırlık sıcak denizlere inmek arzusunu ve büyük Rusya hayalini yeniden hareketlendirdi.Akdeniz’e indi, Suriye’de iki üs kurdu.Bununla da yetinmedi, Libya konusunda oyuna dâhil oldu.Türkiye ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirdi. Doğalgaz ihtiyacımızı önemli ölçüde karşılıyor.Akkuyu nükleer santralını yapıyor. Bu saydıklarımız Rusya için çok önemli kazanımlardır.
Hedefinde NATO ve AB’ye girme arzusu olan Ukrayna’nın bağımsız kalması Rusya’yı rahatsız etmiştir. Özellikle Kırım’ın Ukrayna’da kalmasını kabullenmemiş ve 2014 yılında bu bölgeyi ilhak etmiştir. Batı dünyasının ses çıkarmadığını görünce, Ukrayna üzerinde hak iddia etmeye başlamış; konuyu Çarlık dönemine kadar götürmüştür. Ukrayna’nın Rus toprağı olduğunu, her iki ulusun aynı soydan geldiğini, 1990 öncesinde birlikte olduklarını ileri sürmüştür.Bu iddialar, işgal konusunda Rusya’yı haklı çıkarmaz. Putin, Rusya’yı, 1990 öncesindeki topraklarakavuşturmak istiyor.
Ukrayna’nın zorla işgali, bağımsızlığına son verilmesi asla kabul edilemez. Ukrayna bağımsız bir devlettir ve BM üyesidir. NATO’ya ve AB’ye gireceği, bu nedenle Rusya’nın tehdit altında kalacağı gibi düşünceler Rusya’nın bahanesidir. Egemen bir devlet, istediği pakta girer veya çıkar; bu hiç kimseyi ilgilendirmez.Rusya’nın, tehdit ediliyorum algısı şimdilik bir varsayımdır. İleride böyle bir durum ortaya çıkarsa, o zaman elbette gereğini yapar.
Avrupa ve NATO yanlış yapmış, Ukrayna’yı harcamıştır. Ukrayna NATO veya AB’ye alınmayacaksa neden ümit verilmiştir? 2008’den sonra uygulanan bekle-gör siyasetinin hiçbir tutarlılığı yoktur.
Bugünkü Avrupa, kendisi için oluşan yeni Rusya tehlikesini görmekten çok uzaktır. Fransa kendi havasında, Almanya doğalgaz peşinde, İngiltere uzaktan havayı koklamakla meşgul. Avrupa bugün vurdumduymaz devletler topluluğudur. Ukrayna düşerseRusya Avrupa’nın ortasına kadar gelir. Polonya, Slovakya, Macaristan ve Romanya Rusya’nın doğrudan komşusu olur. Bulgaristan ve diğer Balkan ülkeleri yeniden tehdit altına girer. Zaten bu ülkelerde hatırı sayılır miktarda Rusya yanlıları var. Özellikle Polonya ve Romanya’nın siyasal yapıları kırılgandır. Arkalarında ciddi bir destek olmaz ise Rusya’ya karşı dayanamazlar. Rusya’nın önü bugün kesilmezse, Avrupa II. Dünya Savaşı sonrasındaki duruma yeniden düşer.
Rusya, Akdeniz ülkesi olmadığı halde bu havzada güç kazandı;şimdi Suriye’de söz sahibi, Libya’da oyun kurucu. Fransa, İtalya, İspanya, İsrail ve Mısır’dan ses çıkmıyor. Kıbrıs, Malta ve Cebelitarık’ta üs sahibi İngiltere adeta tribünde tenis maçı seyrediyor.
Arkası yani doğusu sağlam, Akdeniz’de etkin vesiyasi hedefini Polonya ileRomanya’ya yönetmiş bir Rusya var karşımızda. Bu nedenle Ukrayna’nın düşmesi hem Avrupa, hem Rusya açısından çok önemlidir. Başta ABD ve Avrupa ülkeleri bu gerçeğin farkında mı acaba?Avrupa’da, Ukrayna’nın önemini bilen devlet adamı yok.
Bugün Ukrayna’ya destek konusunda bazı adımların atıldığını görüyoruz. ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere doğrudan veya dolaylı olarak para ve silah yardımı yapıyor. Bunlardan bir sonuç çıkar mı, hiç sanmam.Kırım’ın işgalinde tepki verilseydi durum farklı olurdu. Rusya, 1956 Macaristan ve 1968 Çekoslovakya olaylarındaki sert tavrını bugün de devam ettiriyor. Avrupa’nın gafleti yüzünden, kendi adına büyük bir fırsat yakaladı, bunu değerlendirecektir.
Bu durum nereye kadar gider? ABD, Çin ve Rusya merkezli üç kutuplu bir siyasal ve ekonomik yapılanma meydana geliyor dünyada, bunu görelim. Sadece menfaat ortaklığı ile hareket eden Avrupa’nın egemenleri ciddi anlamdabocalıyor. Öyle görülüyor ki, İngiltere de bundan böyle ABD ile birlikte hareket edecektir.
Bizim durumumuz ne olacak? Rusya ile ilişkilerimizi mesafeli de olsa geliştirmeliyiz. Karadeniz, Kafkaslar ve Orta Asya’da müşterek çıkarlar söz konusu. Komşularla gerilim bize zarar verir. İkili veya bölgesel sorunlarda daima orta yolu bulmalıyız.
Bunları planlarken İsmet İnönü’nün şu sözünü unutmayalım: “Büyük devletlerle ilişkide bulunmak ayı ile yatağa girmeye benzer. Uyurken bile gözün açık olacak”.
Dünyadaki gelişmeleri zamanında görmek ve ona göre tavır almak gerekir. Lozan ve Montrögibi iki büyük anlaşmayı bize miras bırakan Atatürk’ün şu sözlerini hatırdan çıkarmayalım. 1931’de diyor ki; ”Yolunda yürüyen yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak, ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır.”
Ukrayna ve Rusya bizim komşumuz. Barış sağlansın; çocukların, kadınların göz yaşları dinsin. Silah tacirleri dışında herkes kaygılı ve üzgün.
MUSTAFA ESKİ