Uzun zamandır dışarı çıkamıyorum. Çok arzu etmeme rağmen dostlarla sohbet etme imkânım yok. Sürekli evde kalmak ruhsal dünyamı çok etkiliyor. Ayrıca kütüphaneden de uzak kaldım.
Bir ay kadar önce, İstanbul’dan Mustafa Yürekli aradı; Arif Nihat Asya ile ilgili bir belgesel hazırlıyor. Projenin diğer tarafında Kültür Bakanlığı var. Benimle bir mülâkat yapmak istediğini söyledi.
Arif Nihat Asya 1904 yılında Çatalca’da doğdu. İlkokulu İstanbul’da, ortaokulu Bolu’da, liseyi Kastamonu Sultânisi’nde yatılı okudu, 1923 yılında mezun oldu. Hayatı ve edebî kişiliği hakkında çeşitli kaynaklardan bilgi edinebilirsiniz.
2008’de, Kastamonu Eğitim Dergisi’nde, “Arif Nihat Asya’nın Kastamonu Sultânisi’ndeki Öğrencilik Yılları ve Burada Yazdığı Şiirler” başlıklı bir makalem yayımlandı. Açıksöz gazetesiyle Gençlik ve Doğu dergilerinde çıkan 20 şiirini eski yazıdan yeni yazıya çevirdim. Makale, geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı. İşin ilginci, bu şiirler o güne kadar yayımlanmamış. Arif Nihat Asya’nın okuldaki adı Mehmet Arif, numarası 65. Muhtemeldir ki isim farklılığından dolayı araştırıcıların dikkatini çekmedi.
Kendi ifadesine göre, ortaokulda şiir yazmamış. Şiirlerin Kastamonu’daki gazete ve dergilerde yayımlanmış olması çok önemlidir. Şiir kültürünün oluşmasında öğretmenler, yerel basın ve şehirdeki ortamın katkısı tartışılmaz. Ayrıca buradan gelip geçen önemli fikir adamlarının sohbetleri ve konferansları da öğrencileri etkilemiştir.
Arif Nihat Asya için Yazma Eser Kütüphanesi’ne uğramam gerekiyordu. İlkin oraya gittim. Kütüphane müdürü İsmail Duyar yeni atandı; hayırlı olsun ziyaretine gidememiştim. Kütüphane üzerine uzun bir sohbet yaptık. Bir yıldır göremediğim çalışma masasını ve üzerinde duran Kaamus-ı Türkî’yi hasretle kucakladım. İsmail Bey, masanın her zaman bana tahsisli olduğunu, bilim insanlarıyla birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyacağını nezaketle ifade etti, kendisine çok teşekkür ederim. İnşaallah en kısa zamanda hem sohbet, hem de araştırmalara devam etmem mümkün olur.
İkinci ziyaretim Kent Tarihi Müzesi’ne oldu. Vali Enis Bey’in kurduğu müzenin bugünkü halini görünce çok sevindim. Modern ve zengin bir müze olmuş. Öncelikle vilayet binasının bodrum katı boydan boya açılmış ve odalar modern bir şekilde hazırlanmış. Değerli materyallerle donatılmış. Enis Bey iki yıl daha kalsaydı aynı mekânda Basın Müzesi kurulacak ve Türkiye’ye örnek olacaktı. Şimdi bir oda basın için ayrılmış ama o zaman bizim düşündüğümüz biraz daha farklıydı.
Arkeolog Dr. Murat Karasalihoğlu kardeşimiz müzeyi gezdirdi, ayrıntılı bilgi verdi. Odalarda ilk, orta ve yakın çağlarda Kastamonu hakkındaki materyalleri görmek mümkün. Bilgisayar teknolojisi kullanılmış; görselleri hareketli veya sesli olarak izlemek mümkün. Millî Mücadele dönemine özel bir yer ayrılmış. Sanayi Mektebi’nde dokunan büyük halı ve piyano görülmeğe değer. Kastamonulu yazarlar da unutulmamış. Müzenin bu hale gelmesinde, Murat Karasalihoğlu’nun emeği büyük; kendisini yürekten kutluyorum. Ayrıca bu işe gönül veren valilerimize, İl Genel Meclisi üyelerimize teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir mekânda Arif Nihat Asya hakkında konuşmak benim için zevkli oldu.
Bu vesileyle bir temennimi tekrar dile getirmek istiyorum. Bugün küresel turizm dendiğinde kültür ve doğa ön plana çıkıyor. Müzecilik son derece önemli. Vilayet binasının tümüyle müze yapılmasını öneriyorum. Arkeoloji Müzesi yerinde bırakılsın, müzelik diğer eserler ve materyaller vilayet binasında toplansın. Yer uygun olunca daha fazla müzelik eşya da bulunur. Eminim Türkiye’ye örnek bir müze olur.
Süreci yakından izlediğim için biliyorum, Liva Paşa konağı restore edilince Etnografya Müzesi orada açıldı. Bir anlamda konak değerlendirilmiş oldu. Ahşap binalarda müze, kütüphane asla olmaz; eski eserler bu tür yerlerde sergilenmez. Yangın tehlikesi her zaman vardır.
Bir başka husus, vilayet binası 1960’dan bu tarafa, benim bildiğim dört kez restore edildi. İçeride bazı gereksiz değişikliklere de tanık olduk. Binayı fazla hırpalamayalım; günün ihtiyaçlarına uygun yeni bir vilayet binası yapalım. Van’da 50 yıl önceki binayı yıkmışlar, yenisini yapmışlar. İki yıl önce gittiğimde yeni bina yapılacağını söylediler. Demek ki oluyor bu işler. Biz hâlâ 1901 yıldan beri aynı binayı kullanıyoruz.
Son ziyaretim Abdurrahman Paşa Lisesi’ne oldu. Rektörlük tahliye ettikten sonra binanın son şeklini görmemiştim. Ayrıca yeni atanan okul müdürü Hüseyin Mısırlıoğlu’nu da ziyaret edememiştim. Güzel bir müze hazırlanmış, zamanım kısıtlı olduğu için biraz hızlıca dolaştım. Başka bir gün yine gideceğim, yapılması gerekenleri söyleyeceğim. Sergilenen her materyal lisemiz için bir zenginliktir. Yeni okul müdürü Hüseyin Bey’i gayretli ve heyecanlı gördüm. Eğitim öğretim ve müze konusunda güzel hizmetler yapacağına inanıyorum.
Ziyaretin sonunda üst katta çay sohbeti yaptık. Dilimizde, “kısa günün kârı” diye bir söz vardır. Üç saatlik ziyarette çok şey öğrendim. Yeni kurulan bu müzeleri mutlaka geziniz. Özellikle öğrenciler bu mekânları ziyaret etmeli, şehrin asıl zenginliğinin kültür olduğunu bizzat görmeli.
Yazıyı bağlarken eski valimiz Enis Bey’den söz etmek istiyorum. Son elli yıldaki valileri bizzat tanıdım, bazılarıyla yakın ilişkilerimiz oldu. Enis Bey’in kültür konularına yaklaşımı çok farklıydı. Konakların restoresiyle turizme ivme kazandırdı. Öğrencilerin tek başlarına şehri tanımaları mümkün değildi. Bunu bildiği için, rehber eşliğinde bir midibüs tahsis etti ve öğrenciler her gün şehri gezdi. Nedendir bilinmez, sonra bu işler devam etmedi. Hâlbuki insan, önce kendi bulunduğu şehri tanımalı.
MUSTAFA ESKİ