Aile büyüklerimizin masal gibi gelen anlatıları, hayat kurtaracak gibi duruyor.
Örneğin, eskilerin, günümüzde mevsim tanımadan üretilen sebze ve meyvelere bakıp da, “Nerede bunları bu mevsimde bulup da yememiz?” dedikten sonra, “Fakat o zamanki lezzetlerinden eser yok” diye kıskançlık pompalamaları ve ardından, yaz sebzelerini kışın da tüketebilmek adına girişilen turşu mesaisini ballandıra ballandıra anlatmaları.
Turşunun faziletini, faydalarını sıralamaları…
Bunu yaparken biraz eksik bırakmış, az bile söylemişler sanki.
Enflasyon tsunamisinin ardından sebze ve meyve fiyatlarında yaşanan, Elen Musk’ın SpaceX roketleriyle yarışan tırmanışlar, mevsim dışı sebze ve meyve tüketiminin sonuna geldiğimizi gösterdi.
Salatalığın 35 liradan satılıyor oluşu, bu konuda konulmuş son nokta adeta.
Salatalığa benzemeyen salatalıklara, domatese benzemeyen domateslere servet ödeyemeyeceğimize göre paşa paşa mevsiminin gelmesini bekleyeceğiz. Tarlada yetişme yerli ürün çıkıncaya kadar da bir kenara üç beş kuruş koymanın derdinde olacağız. Sonrasında ise gelsin kışa hazırlık bâbından, hızlandırılmış ve de katsayısı artırılmış, rekoltesi yükseltilmiş turşu mesaisi. Sonbaharı bile beklemeden ne kadar erken turşu kurarsanız o kadar kârdasınız. Çünkü mevsim ürünü olsa bile bir aldığınızı aynı fiyata almanız mümkün olmayabilir.
Turşu mesaisiyle birlikte aynı mantıktan hareketle tarhana mesaisinin de katlanacağını söylemeye gerek yok.
Arada “Boş baklava” gibi “boş turşu”, “boş tarhana” projesi geliştiren olursa da paylaşsın lütfen. Yayalım…
Gözde MINIK