Bir başka zamanlardı…
Yazının hüküm sürdüğü…
Şiirin…
Öykünün…
Romanın…
Sanatın baş tacı edildiği zamanlardı yani…
●●●
Bir başka zamanlardı…
Sözün hüküm sürdüğü…
Sözcüklerin…
Bu şehrin suskunluğunu bir baştan bir başa yırtabildiği zamanlardı yani…
Sahici zamanlardı!
Ve o sahici zamanları sahiden yaşayabilmiş ender insanlarımızdan biriydi Siyami Özel.
Hayata bakışını:
“Ah kardeşcağızım kötü değil bu dünya
Lâkin yaşamasını bilmeli
Kendince değil başkalarınca
Biraz kardeşlik, biraz sevgi …
Ondan sonra ölmeli …”
dizeleriyle “özet”lerken, çağının sorunlarının yükünü taşıyabildiğini göstermiş bir sahiciliğin de saygın örneklerinden biri olmuştur üstelik.
●●●
Gazeteci kimliğiyle…
Yatırımcı kamu kuruluşlarının bölge müdürlüklerinin Kastamonu’da kurulması için büyük bir mücadeleye öncülük ederken…
Sporcu kimliğiyle…
Su Spor ve Çam Spor kulüplerinin birleşmesini sağlayarak, daha sonra gerçekleşecek birleşmeyle profesyonel KSK’nın kuruluşuna giden yolu açarken…
Sendikacı kimliğiyle…
“Hak”tan yana tavır alırken…
Edebiyatçı kimliğiyle…
Bu coğrafyanın insanının daha insanca bir yaşamı talep edebilmesi için taşıdığı kaygıları estetize ederek önümüze koyarken…
Bütün bu çabalarının altında, hayatın hep paylaştıkça güzelleşebileceğini somutlaştırdığı,
“usulca bir dilim kesiyorum mutluluğumdan
uzatıp birilerine veriyorum içim içime sığmıyor”
dizelerinde yankılanan, insan sevgisiyle bezenmiş sapasağlam bir dünya görüşünün varlığı
kendini gösteriyor…
●●●
Bir yandan yakınındaki eli kalem tutan herkese, “yerel olanın peşine düş.. yerel sorunları işle” derken…
Bir yandan da ufkunu olabildiğince geniş tutup,
“Siz Brezilyasınız, Bolivyalısınız şüphe yok
Ya ben nereden düşmüşüm bu olumlu topraklara
Düşlerimde sizi sayıklıyorum durmadan
Bona sera sinyorina, bona sera ..”
dizeleriyle yeryüzüne açılması…
Ölümünden kısa bir süre önce pek çok zaman olduğu gibi yine bana bir şeyler anlattığı bir konuşmamızda:
“Bir İngiliz önce İngiliz sonra sosyalist.. bir Alman önce Alman sonra sosyalist.. bir Fransız önce Fransız sonra sosyalist… Ama bizim sosyalistlerimizin büyük çoğunluğu maalesef en son Türk!” vurgusuyla sancıları hâlâ süren bir ülke sorununa parmak basması… Hep o sapasağlam dünya görüşünden kaynaklanıyor.
●●●
Bir başka zamanlardı…
Sözün hüküm sürdüğü…
Sözcüklerin…
Bu şehrin suskunluğunu bir baştan bir başa yırtabildiği zamanlardı yani…
Sahici zamanlardı!
Ne çok şey değişti onsuz geçen yirmi dokuz yılda…
Hem dünyada, hem Kastamonu’da ne çok şey değişti.
Ama onu tasalandıran insana dair kaygılar daha da ağırlaşarak artıyor!
Yine de son şiirindeki gibi “iyimserlik”ten ayrılmamalı…
“serin gölgeli bir yalnızlık
geldi ve gitti
karıştım çağrışımlı kalabalıklara
bir yağmur ve toprak kokusu
yere göğe merhaba
yağmuru yağmurladım denizi denizledim
sonra döndüm bitip tükenmez bir kristal camlara
bir adam umut satıyordu aldım
bir çocuk gülüyordu güldüm
alanlardan caddelerden geçtim
daldım ara sokaklara
-sokaklar baştanbaşa manzara-
o gün nereye gitsem ilkyazlar peşimdeydi
türküler söyledim bitimsiz sonyazlara”
●●●
Türkülerin hâlâ sürüyor Siyami Amca…
(*) Bu yazı ilk olarak 5 Mart 2010’da “Siyami Özel eki”nde yayımlanmıştı
MEHMET YÜCEL