Tarihi Kentler Birliği kıymetli bir yayıma imza attı, “Tarihi Kentlerin Hafızası: Kent Arşivleri ve Müzeleri/21. Yıl”, alanında “referans” kıymeti taşıyan kitapta yer alan bir pasaj Kastamonu’nun mazideki vizyonunu göstermesi namına çok ama çok önemli…
Dağlara taşlara yazılsa yeri.
Çalışmanın her satırı ülkemizde “kültür korumacılığı” namına maziden geleceğe uzanan “ders” kıvamında…
Böylesi bir emek verdiği için “Tarihi Kentler Birliği” övgü ve takdiri fazlasıyla hak ediyor.
Ah Kastamonu ah…
Mazinin kıymetini bir kez daha anladım.
“Her Kente Bir Kent Müzesi” başlıklı dosyadaki pasajı okumalara doyamadım…
“Dünyada gelişmiş örnekleri de dikkate alarak kentlerin anılarla yüklü geçmişini, bugününü ve geleceğini doğru yansıtacak, kentlinin kendisinden kopmaz bir parça olarak göreceği ortamları yaratmak ortak bir görev olarak karşımızda duruyor. Kendini korumaya çalışan kentler, el yordamıyla da olsa ilk örnekleri verdiler. Bu konudaki ilk adım, 1999 yılında Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde belediye, kaymakamlık ve ÇEKÜL gönüllülerinin girişimiyle atıldı. Kısa süre sonra, 2002 yılında, Kastamonu Valiliği’nin çabasıyla, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk usta mimarlarından Vedat Tek’in eseri olan Hükümet Konağı’nda halkın bağışladığı belge ve objelerle Kastamonu Kent Tarihi Müzesi kuruldu. Onları, 2004 yılında İzmir’de onarılan eski İtfaiye binasında oluşturulan, ileri teknolojiyle desteklenmiş Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) izledi. Aynı yıl Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursalıların yoğun desteğiyle, yine eski bir yapı olan Adliye binasında Bursa Kent Tarihi Müzesi’ni hayata geçirdi.”
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya…” başta olmak üzere 80 ilden önce…
“İl” bazında ilk “kent müzesi” Kastamonu’da kuruldu.
Böylesi bir övünç Kastamonu’nun…
Farkına varalım.
Kastamonu’nun referans değeridir “Kent Müzesi”…
“Kimliğidir”.
Ve daha da sevindirici olan…
2002 yılında başlayan yolculuğu Kastamonu Kent Tarihi Müzesi’nin, geride kalan 20 yılda hep üstüne yeni kıymetler koyarak bugüne geldi ve geleceğe yürüyor, güneş misali ışık saçıyor.
Umut veriyor kapısından içeri girdiğinizde…
Kültür var ikliminde, tarih var, layığı ile bilim ve bilim insanı var.
Not: Ülkemizde geçim sıkıntısı had safhada…
Yaşam alışkanlıkları değişmediği takdirde geliri kısıtlı her vatandaşı çok daha zor günler bekliyor.
Ülkemize özgü değil mevcut “sıkışıklık”…
Her ülke benzer darboğaza gömülmüş durumda.
Emperyalist ülkelerdeki “bir” puan enflasyon artışı bile yurttaşlarının dengesini değiştirmeye yetiyor…
Milletimiz, diğer milletlere bakıldığında -kahraman”.
Pazartesi sabahı “BBC NEWS” (Türkçe) sosyal medya hesabında yer alan haberden alıntı yaptım…
“İngiltere’de 2 milyondan fazla yetişkin geçen ayın bir gününü yemek yemeden geçirdi”, “Yedi yetişkinden birinin (7.3 milyon kişi) gıdaya ulaşım güvencesi bulunmuyor”, “İngiltere’de gıda kısıtlamasına giden ya da öğün atlamak zorunda kalanların sayısı da yılın ilk üç ayında yüzde 57 arttı”, “İngiltere’de 2.6 milyon çocuk eskisine oranla daha küçük öğünler yediklerini ya da öğün atlamak zorunda kaldıklarını ifade ediyor”, “Ülkede ‘gıda bankası’ olarak anılan merkezler, kendilerine başvuran kişilerin, buzdolabı kullanımı ya da pişirme gerektirmeyen besinlere yöneldiğini işaret ediyor. Bu da enerji fiyatlarının baskısına bağlanıyor”, “Londra İtfaiye Departmanı, ısınmak için evinde ateş yakan bir adamın evini yakması sonrası bir uyarı mesajı yayımlamak zorunda kaldı”, “Merkez Bankası, ülkede son 30 yılın en yüksek enflasyon oranının görülmesinden sonra faiz oranını yüzde 0.75’yen yüzde 1’e çıkardı”.
Avrupalının hali bu…
Krize karşı reçeteler hayata geçirdik geçirdik, aksi halde elin İngiliz’inden beter oluruz.
MUSTAFA AFACAN