Uluslararası siyasette yaşanan gelişmeler, eski dilde kalan bazı sözcüklerin güncellenmesine vesile oluyor. Son birkaç aydan beri; sözlükteki anlamı “devam, sebat, evvelki hal üzere kalma, bâkilik” olan “beka” kelimesi çok kullanır oldu. Önce bu sözcüğün telaffuzuna bakalım, zira farklı biçimlerde söyleniyor. Bugün kullandığımız Latin alfabesindeki “k” harfinin, eski yazımızda “kef” ve “kaf” olmak üzere iki karşılığı var. Söz gelimi kâtip, kül, kekeleme, kürek, dükkân gibi kelimelerin yazılış ve söylenişinde“kef” harfi kullanılır. Buna karşın kafa, kabak, tokat, okka beka gibi sözcüklerde geçen “k” harfi “kaf” ile yazılır ve söylenir.
Şimdi asıl konuya gelelim. Bir asır önce, Osmanlı Devleti parçalanırken Orta Doğu haritası yeniden şekillendi ve sınırlar adeta cetvelle çizildi. İngiltere liderliğinde yapılan bu düzenleme maalesef bazı sıkıntıları da beraberinde getirdi. Araplar parçalandı, araya bir de İsrail yerleştirildi. Süveyş gerginliği, Arap-İsrail savaşları ve diğer yerel çatışmalar bölgenin huzurunu bozdu, barış sağlanamadı. 1970’lere kadar İngiltere liderliğinde yürüyen Orta Doğu siyasetindeki ağırlık, bu tarihten sonra ABD’ye geçti.
İkinci Dünya Savaşı sonrası gelişen olaylar neticesinde Ruslar; özellikle Nâsır zamanında Mısır, Suriye ve Irak üzerinde BAAS partisi vasıtasıyla etkili olmaya çalıştılarsa da Enver Sedat dönemi ve sonrasında Mısır üzerindeki etkileri kayboldu. Buna karşılık Suriye ve Irak ile ilişkilerini devam ettirdiler. ABD’nin ve AB’nin aymazlığı yüzünden Rusya,Orta Doğu’da tarihte olmadığı kadar güç kazandı.
Orta Doğu ile ilgili Batılı devletlerin değişmez bir amacı vardır. Birincisi, İngiltere öncülüğünde ABD, Fransa ve İtalya’nın desteği ile kurulan İsrail Devleti’nin güvenliğidir. İkinci olarak da bölgede bir Kürt devleti kurma düşüncesidir. Kürtler; Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında parçalanmış vaziyettedir. 1991’de ABD’nin başlattığı Birinci Körfez harekâtı ile Irak’ın kuzeyinde özerk bir Kürt bölgesi meydana gelmiştir. Her ne kadar toprak bütünlüğünden söz edilse de bugün Irak etnik ve mezhep temelli üç bölgeye ayrılmıştır. Güneyi şii, ortasıbiraz karışıktır, kuzeyinde homojen bir yapı vardır. İkinci Körfez savaşı ve son otuz yıldan beri yapılanlar kuzeyi daha güçlendirmiş, bağımsızlık referandumuna kadar getirmiştir. Kuzey Irak’ta başlatılan bu gelişmenin Suriye ve daha sonra İran ile Türkiye tarafına genişletilmesi başta ABDve Batılı emperyal devletlerinamacıdır.
Suriye’de meydana gelen olaylarla ülke parçalanmış, birliği bozulmuştur. Batısında Nuseyri ağırlıklı bir siyasi yapı özellikle Rusya tarafından himaye edilmektedir. Ortası karışıktır. Buna mukabil Fırat’ın doğusunda kalan ve Kürt nüfusun yoğun olduğu petrol bölgesi ABD’nin kontrolü altındadır. ABD burada özerk bir yapı oluşturup kuzey Irak ile birleştirmek istiyor. Bunu yaparken, tasarladığı devletin Akdeniz’e ulaşması için bir koridora ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle ABD, çekilme konusunda samimi değildir, ayak sürümektedir. Sınırımıza paralel tampon bölge şu an için biraz cazipgörünse de uzun vadede pek işe yaramaz. ABD’nin çekilmesi ile amaçlarından vazgeçmesi aynı anlamı taşımıyor.
İleride, Irak ve Suriye’deki sınırlar kuzeye doğru genişletilmek istenirse Türkiye’nin tavrı ne olacaktır? Aynı şekilde İran. İşte bu durum, ülkemiz için bir beka meselesiyaratmaktadır.ABD’nin niyetine göre bugünden önlem alınmalı, oyun bozulmalıdır.Aksi halde ileride telafisi mümkün olmayan durumlarla karşılaşabiliriz. Geçen hafta ABD makamlarınca yeni bir haritanın servis edilmesi asla bir tesadüf değildir. Arap Baharı ile başlatılan sözde mülayim hareket, etnik ve mezhep temelli haritaların yeniden çizilmesininilk adımlarıdır. Çok dillendirilen Büyük Orta Doğu Projesi kime ve neye göre büyüktür?
1916’da, Fransız ve İngiliz devlet adamları Sykes-Picot,bölgenin haritasını hazırlarken ABD masada yoktu. ABD ve Rusya ileOrta Doğu coğrafyası bugün karmaşık bir satranç tablosu halini almıştır. Bu bölge, Doğu Akdeniz ile birlikte daha da sıkıntılı hale gelecektir. Asıl soru şudur:21. Yüzyılda, bu bölgedeki sınırlar nasıl olacaktır?Türkiye, tasarlanan bu oyunu önce diplomasi ile gerektiğinde de güç kullanarak bozmalıdır. Önümüzde zor günler vardır, Batı’nın hesabı uzun vâdelidir. Siyasette etkin olmak için önce ekonomimizi güçlendirelim; ordumuzu kendi ürettiğimiz millî silahlarla donatalım. Unutmayalım, en önemli silah, milletimizin birliği, beraberliği ve kardeşliğidir.
MUSTAFA ESKİ