TÜRKAV Kastamonu Şubesi, Kutlu Bilgi Derneği ve Kastamonu Belediyesi’nin katkılarıyla hazırlanan 32. vefat yıldönümündeMehmet Feyzi Efendi’yianma programı,salgın hastalık sebebiyle bu yıl katılım olmadan, ancak,TÜRKAV Kastamonu Facebook sosyal medya hesabı üzerinden canlı yayın yapılara gerçekleştirildi.
Türkav Kastamonu Şube Başkanı Hamdi Özden’in konuşmasıyla başlayıp, Yasin-i Şerif’le süren anma programı Kastamonu Müftülüğünden Vaiz İbrahim Kurt tarafından yapılan hatim duasıyla sona erdi.
Hamdi Özden programdaki konuşmasında şöyle dedi:
“Kıymetli dostlar,
Büyük milletler büyük insanlar yetiştirirler, o büyük insanlar da milletlerine yol gösterirler, yön veririler. Toplumlarının değer verdiği o kişiler mensubu olduğu milletinin değer yargılarını benimseyen, yaşayan ve onlara katkıda bulunan kişilerdir. O insanlar inandıkları kutlu davalarında her türlü zorluğa rağmen istikametten sapmadan milletlerinin sosyal problemlerine çözüm bulurlar ve gelecek nesiller için fikir üretirler.
Şanlı Türk Milletinin yetiştirdiği o büyük insanlardan biri de; Kitabı, kainatı, kendini okuyabilen öncü şahsiyet, şehrimizin son dönem yetiştirdiği medarı iftiharı, Türk Milliyetçiliği fikir sisteminin manevi mimarı, büyük mütefekkir ve alim Mehmet Feyzi Efendi’dir.
Mehmet Feyzi Efendi’nin, günümüzde önemi daha da iyi anlaşılan fikir ve görüşlerinin, şanlı milletimiz, İslam alemi ve tüm insanlık için ortaya koyduğu reçetelerin Kastamonu’yu aşarak tüm Türk-İslâm alemine anlatılmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
‘Kemal-i iman Rasululla’ha muhabbetle hasıl olur, muhabbetullahın alameti ise Rasul-i Ekreme itaattir’ buyuran M.Feyzi Efendi nebevi dili konuşan, nebevi dille konuşan, nebevi hayatla yaşayan, inancını hayat haline, hakikat haline dönüştürerek yaşamış numune-i imtisal yani örnek şahsiyetlerden biridir. Hayatı ve fikirleri her dem taze, her dem yeni, her dem yenilenen ve her dem yenileyen taptaze bir ruh üflemektedir yüreklerimize. O, çağın bilgesi ve yeniden dirilişin önderi olmuş bir hakikat eri ve kanaat önderidir. Kınayanın kınamasından korkmadan insanlığı hakikatin hayat ve ruh bahşeden gemisine çağıran, metanetle kutlu yolda mücadele eden, Allah’ı, peygamberini ve mensup olduğu şanlı Türk Milleti’ni samimiyetle seven bir dava adamıdır.
Kan ve göz yaşının oluk gibi aktığı, zulüm ve haksızlığın kol gezdiği, İslam aleminin ve insanlığın içinde bulunduğu şu buhranlı günlerde O’nun ortaya koyduğu teşhis ne kadar isabetlidir: “İlme, ulemaya hürmet edilmeye edilmeye bu hale geldik. İlimden, ulemadan uzak kalanlara Allah şu belaları musallat eder:Başlarına bir zalimi musallat eder, adı bilinmedik hastalıklar verir, işlerinde bereketsizlik olur, en kötüsü ve dehşetlisi de şek üzere ölürler’, ‘Bu mevsimdeki hastalık, Kur’an’ın irşadından uzaklaşmaktan ileri geldi‘, ‘İnsan bozulmadıkça alemin nizamı bozulmaz’, ‘Kur’an kainatın ruhudur. Kur’an çıkıp gitse küre-i arz vefat edecek’. Mehmet Feyzi Efendi, insanlığın içine düştüğü bu maddi ve manevi hastalıklardan tedavi yöntemlerini de açıklayarak,‘Asıl mesele Kur’an’ın irşadı altında meleği-şeytanı, nikahı-sifahı, helali-haramı tefrik ederek yaşamaktır’, ‘Kur’an’ın irşadından, EhadisiNebeviyyenin irşadından, ulemanın irşadından başka çare yoktur’, ‘Tedavi tevekküle mani değildir, esbabı hiçe saymak doğru değildir, yalnız hakiki müessir görmemeli; şifayı Hak’tan beklemeliyiz’, ‘Allah temiz olanları sever’diyerek insanlığa çözüm yollarını da göstermiştir.
İslam’a asırlardır bayraktarlık yapmış Şanlı Türk Milleti’ne de muhabbetle ve sadakatle bağlı olan Mehmet Feyzi Efendi ülkemizin sosyal ve siyasi problemlerini de teşhis ederek,‘Bir milletin parçalanması, birbiriyle uğraşması afettir. Bütün bu parçalanmalar münazaa tartışmalar neticesindedir. Kur’an’ın irşadından uzaklaşma neticesindedir’. Çözüm yolu olarak bugün hakiki Türk Milliyetçilerinin ve merhum Alparslan Türkeş’in ‘İslam ahlak ve fazileti, Türklük gurur ve şuuru’ olarakifade ettikleri fikrin temellerini atarak ‘İslamiyet ruhumuz, milliyetimiz de bedenimizdir. Beden sağlıklı olursa ruhumuz da sağlıklı olur. Ruh ile beden, et ile tırnak gibidir. Biri diğerinden ayrılmaz.’ diyerek din ile milliyetçiliği birbirinden ayırmadan yaşamamız gerektiğini beyan etmiştir. ‘Vatan şarttır. Vatanı korumak; ırzını, namusunu ve dinini muhafaza etmektir. Çünkü bunlar, vatanla muhafaza olunur. Vatana hürmet, şehitlere ve atalara hürmettir. Her günah, her suç bağışlanabilir; ama vatana ihânet suçu başka! Vatana ihânet, nesilden nesle, batından batına intikâl eder.’ diyerek vatana sadakatin önemini vurgulamıştır. Vatana hizmet ederken iki gün önce şehit olan komutan ve askerlerimize de Allah’tan rahmet, ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.
‘Her millet evvela kendi milli bünyesini ıslah etmeli, sonra İslam milletleri el ele vermeli’,‘Milli bünye ferdi bünyeden daha mühimdir’ diyerek dünyaya nizamı alemi getirmek için uygulanması gereken yöntemi de beyan eden M. Feyzi Efendi; ‘Mefâhir-i milliyye (Milli değerler), mefâhir-i dîniyye (Dini değerler) ve sadâkat-i vataniyye (Vatana sadakat) yani din, vatan, millet sevgisi ve mefkûresi; bir arada olduğu zaman onulmayacak hiçbir yara kalmaz.’ diyerek sosyal, kültürel meselelerimize çözüm üreten bu büyük alimi anmak ve anlamak hepimizin üzerine düşen görevdir.
Ayrıca Mehmet Feyzi Efendi ile ilgili sağlıklı bilgilere ulaşmak için Türkav ve Kutlu Bilgi internet sayfalarını takip etmenizi, daha geniş okumalar yapmak için Musa Özdağ hocamızın M. Feyzi Efendi’den Feyizler ve Muzaffer Ertaş hocalarımızın yazmış oldukları hatıra kitaplarından yararlanabilirsiniz.
Yüce rabbim ruhunu şad, bizler de şefaatlerine nail eylesin. M. Feyzi Efendi’yi seven siz gönül dostlarımıza Türkav olarak şükranlarımızı sunar, salgın hastalıklardan kurtulmuş olarak, geniş katılımlı programlarda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.”