Dönüp dolaşıp biz de, Afacan ve Dr. Eski de Kastamonu’daki müze eksikliğinden söz ediyoruz. Bazı okuyucularımız fabrika dururken bu adamlar niye akıllarını müzeye takmış diye düşünüyorlardır mutlaka. Tekrar tekrar anlatacağız müzelerin yararlarını. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı arkeoloji ve etnografya müzelerine, Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki (şimdi KTB’ye bağlı) halı, kilim, hat eserleri gibi bazı müzelere bakarak olumsuz değer yargısının oluştuğu kişiler bulunabilir. Bu kuruluşlar Türkiye’nin müzelik değerlerini koruma altına almak, bunları tanıtmakla görevlidir. Koruma, birinci amaçtır. Yine de KTB Döner Sermayesi, müzelerden çok önemli bir gelir elde etmektedir. Özellikle; Topkapı Sarayı, Ayasofya, İstanbul Arkeoloji, Mevlana, Efes, Truva, Ankara Arkeoloji, Zeugma, Kapadokya, Antalya Arkeoloji, Aspendos, Noel Baba, Sumela Manastırı ve benzeri müzeler ziyaretçi rekorları kırmakta, bulundukları il, ilçe belediyelerine de gelir sağlamaktadır. Çanakkale Savaşı alanındaki açık hava ve bina şeklindeki müzeleri, dinî mekân (cami, dergâh, türbe) müzelerini de bunlara ekleyebilirsiniz. Koç, Sabancı, Eczacıbaşı ailelerinin kurdukları özel müzeler, halkın deyişiyle para basıyor. Yakın yıllarda belediyelerden, bazı ekonomik kuruluşlardan ilginç müze atakları yapıldığını gördük. Bursa’da 1326 Fetih Müzesi, Konya’da Kelebek Müzesi, Kahramanmaraş’ta Edebiyat Müzesi, Eskişehir’de Türk Bilim Tarihi Müzesi, Ankara Beypazarı’nda Folklor Açık Hava Müzesi (aileye ait), Şair Sunay Akın’ın öncülük ettiği Oyuncak Müzeleri, Ordu’da Yaşayan Müze, Gaziantep’te Mutfak Müzesi, Ankara Ulucanlar’da Cezaevi Müzesi, Ankara Altındağ’da Altınköy Müzesi, Bursa’da Araba Müzesi gibi…
Müzecilikte üç konu çok önemlidir. Bunlara dikkat edildiği takdirde çevreye zarar vermeden bir fabrika kadar bulunduğu ile, ilçeye ekonomik yarar sağlar. Kültürel değerini ise paraya vurmak mümkün değildir. Devletin asıl görevi dolayısıyla kurmaya mecbur olduğu klasik müzeler döneminin artık sonuna gelinmiştir. Bundan sonra kim kurarsa kursun; benzeri olmayan, bir ihtiyacı karşılayan müzelere öncelik vermek gerekir. Kastamonu’da Şapka Müzesinin Türkiye Şapka Müzesine dönüşmesini, Sepet Müzesi, Eğitim Müzesi, İstiklal Yolu Müzesinin öncelikle kurulmasını bu ilke doğrultusunda savunuyoruz. İkinci olarak, kurulacak müzelerde çağdaş müzecilik teknolojileri uygulanmalıdır. Üçüncü olarak binasının, mekânının sel, deprem gibi âfetlere karşı korunaklı, yüksek güvenlikli, kaynağını yerel mimariden alan bir sanat yapısı olmasıdır. Gümüşhane’deki dağ başındaki Prof.Dr. Hüsamettin Koçan’ın “BaksıMüzesi”ni gözünüzün önüne getiriniz lütfen.
Müzeler başlangıçta, bir para harcamayı gerektirir ama inanınız bir Kastamonu Entegre için harcanan paranın yüzde biriyle müze kurarsınız. Parasını da bilet gelirleriyle 15-25 yılda kazanırsınız. Sonra kâra geçersiniz. İstihdam isterseniz en küçük müzede bile on kişi çalışmak zorundadır. Türkiye Sepet Müzesi, Türkiye Şapka Müzesi en az elli personelle hizmet vermek zorundadır.
Elimizde tezimizi destekleyecek yeni bir örnek daha var. 29 Ağustos 2021 Pazar günü Ankara’da Etimesgut Belediyesinin kurduğu“Türk Tarih Müzesi ve Parkı” hizmete açıldı. İşte sözünü ettiğimiz benzeri olmayan, cazibe merkezi bir müze. 60.000m2 alanda kurulan müzede Türk tarihi heykel, panoramik resim,kompozisyon, rölyef ve bilgi panolarıyla anlatılıyor. Müze ve parkta 206 heykel, 7 kompozisyon, 8 Türk yazıtı replikası, 4 dev panoramik resim, 3 Frig kabartması, 40.000 kitaplık kütüphane, 650 kişilik çok amaçlı salon, 1.500 kişilik anftiyatro ve 120 m2’lik otağ bulunuyor. Müzeyi gezenler Büyük Hunlardan günümüze Türk tarihini önemli olaylarla öğrenmiş olacaklar. Etimesgut Belediyesi, eminim beş yıl sonra Türkiye’nin en zengin belediyesi olacaktır. Bu müze sayesinde…
29 Ağustos2021’de hizmete giren Türk Tarih Müzesi ve Parkı bize bir olayı hatırlattı. Türk Tarih Müzesinin 2006 yılında KTB, Genelkurmay Başkanlığı ve Ankara BB’nin iş birliğiyle Ankara’da Hipodrom alanda kurulması kararlaştırıldı. KTB Bakanı Atillâ Koç, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt ve Ankara BB Başkanı Melih Gökçek’ti. İlgili bakanlık, kurum ve üniversite temsilcilerinden oluşan bir planlama kurulu oluşturuldu. Biz de Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi (Anıtkabir’de) kuruluşundaki tecrübemiz dolayısıyla kurula dâhil edildik. Üç ay Askerî Tarih Dairesi binasında çalışıldı. Büyük Hunlar’dan günümüz Türk Cumhuriyetlerine kadar, Türk tarihi siyasi, kültürel, ekonomik yönleriyle sergilenecek şekilde kâğıda döküldü. Binalar, açık hava düzenlemeleri, heykel ve anıtlar hepsi planlandı. Bu plana göre, Hipodrom alanının düzenlenmesi, projelendirilmesi için üç kuruluş KTB, MSB Genelkurmay Başkanlığı, Ankara BB arasında bir protokol hazırlanıp imzaya açıldı. Protokole göre, inşaatı Ankara BB üstlendi. KTB ve Genelkurmay Başkanlığı iç düzenleme, sergilemeyi yapacak, müzeyi KTB işletecek, gelirden Ankara BB de pay alacaktı. Proje ihalesinin yapılacağı bir dönemde hükûmette değişiklik oldu. Ertuğrul Günay Kültür ve Turizm Bakanı oldu. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünce konu kendisine açıldığında “Ben böyle bir projeyi desteklemiyorum, Hipodroma Anadolu Medeniyetleri Müzesi açacağım.” dediği basında yer aldı. Tabii ki de yapmadı, yaptıramadı. Şimdi Hipodrom alanı Millet Bahçesi olarak yeni bir çehreye kavuştu. Bu macerayı yaşadığımız için şunu rahatlıkla söylüyorum. Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel ve ekibine onu destekleyen siyasi partisi MHP yöneticilerine teşekkür borçluyuz. Bakanlığın yapamadığını, eksik de olsa Etimesgut Belediyesi yaptığı için…
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonlarının zenginleştirilmesi için Genel Müdür Yardımcılığı yaptığım (1984-1988) yıllara dönüyorum biraz da. Bu müzedeki 5.000 civarındaki resim ve heykel müzayedeye çıkarılsa beş çimento fabrikasını rahatlıkla yapar. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara’nın bir semtini satın alır. İşte müze bu demektir. Vatan toprağı gibi değerlidir… Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki eşyaların değerini takdir edebilene ise bravo!
NAİL TAN