Bir önceki yazımızda Türk Dil Kurumunun (TDK) 1953-1960yılları arasında gönüllü derleyiciler vasıtasıyla Türkiye’nin bütün illerinden yaptığı derlemelerden, Kastamonu’dan derlenip seçilen atasözlerini yayımlamıştık. Derleme fişlerini Cevdet Bezirci, Ahmet Tulu, Osman Güçer ve Lütfü Bal göndermişlerdi. Bu yazımızda da TDK’nin Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler (Ankara 2016, 494 s.) sözlüğüne girmiş, Kastamonu’dan derlenmiş deyimleri sıralayacağız:
Alnından esmek(birinin): (Taşköprü, s.246).
April apıştı, keçiler yere yapıştı: (Küre, s.251). Bizce atasözüdür.
Aşağı gelmek: (Küre, s.255).
Ateş yok, ıldırık yok: (Peşman/Daday, s.256). Soğuk, karanlık yer için.
Balık yutmak: (Küre, s.265).
Boğaz kargası: (Küre, s.277).
Bulanık sular durulmak: (Küre, s.280).
Çürük kavunlu: (Küre, s.292).
Eli beratlı: (Küre, s.313).
Ene, gümüşlü zurna senin nene? : (Küre, s.318).
Ensesinden duman çıkarmak: (Küre, s.319).
Erişine argacına yetmek: (Peşman/Daday, s.319).
Eşek öldüren güneş: (Peşman/Daday, s.321). Kışın güneşli ancak, çok soğuk hava.
Fiğ yemiş güvercin gibi düşünmek: (Peşman/Daday, s.327).
Gen araziyi koca öküze söktürürler:Bizce atasözüdür. (Oğul, Aşağıkayı/Tosya, s.331).
Gıcırın bükmesi: (Peşman/Daday, s.332). Zoraki anlamında. Gıcırı bükme.
İğne üstünde oturmak: (Küre, s.352).
İmamın kayığına binmek: (Küre, s.353).
Mart martladı, tavuk yumurtladı: (Küre, s.384). Bizce atasözüdür.
Odu ocağı sönmek: (Küre, s.391).
Ölmüş yılanın başına basmak: (Küre, s.396).
Deyimlerin listesi ne yazık ki bu kadar: 21 adet. Bir il için ne hazin bir tablo. Tabii Kastamonu’nun bir kusuru yok. O tarihlerde, bir köyde çok değil, 15 gün derleme yapılsaydı bile bunun iki katı; üstü açılmadık, güneş yüzü görmedik deyim derlenebilirdi. TDK’nin anılan sözlüğünde Mersin-Silifke, Afyon-Emirdağ, Burdur-Yeşilova, Bolu-Mudurnu, Rize-İkizdere, Tokat- Zile, Niğde-Bor, Sivas-Suşehri, Malatya-Yeşilyurt, Ordu-Mesudiye, Giresun-Bulancak ve Kayseri- Pınarbaşı ilçelerinden gönderilmiş, Kastamonu’nun 3-4 katı atasözü ve deyim var.
Keşke TDK’nin o dönemdeki “Derleme Tarama Kolu” görevlileri ara denetimler yapıp az fiş gelen iller için tedbir alsalardı. Keşke, TDK’nin Kastamonu’daki üyelerinden lise edebiyat-Türkçe öğretmenleri Cevdet Bezirci ve Ahmet Tulu, ildeki derlemeleri planlayıp her ilçe için 2-3 öğretmen, gönüllü derleyici ayarlasalardı. Ölünün arkasından kötü şeyler söylenmez. Biz sadece yapılanı, yapılmayanı ortaya koyuyoruz. Kastamonu derleyicilerinden, Küre’den fiş gönderen Osman Güçer ve Daday’dan fiş gönderen Lütfü Bal’ın derlemeleri olmasa sözlüğe girecek söz bile kalmadığı açık seçik görülüyor. Demek ki, iki üye sözlüklere girmiş atasözü ve deyimler çerçevesinde kalmışlardır. Bu arada, eski Halkevi dönemi olsaydı, Kastamonu derlemeleri böyle eksik olmazdı demekten de kendimizi alamıyoruz doğrusu.
TDK’nin atasözü deyim sözlüğünün büyük bir eksiği var. Sözlerin ne yazık ki anlamları verilmemiştir. Sadece az sayıdaki bazı deyimin kısa açıklaması yapılmıştır. Oysa, derleme fişlerinde her sözün anlamının yazılması istenmiştir. Demek ki, derleyicilerin bir bölümü sözlerin anlamını sormamış veya sözlere her yörede farklı anlam verildiğinden, TDK’de kitabı baskıya hazırlayanlar bu şekilde yayımı mahzurlu görmüşler.
“Gıcırım bükme” veya “gıcırı bükme” deyiminin KTB Millî Folklor Enstitüsündeki Kastamonulu müdürüm (1970-1971), Bursa Eğitim Enstitüsünden öğretmenim (1961-1962) H. Avni Özbenli sık sık ancak, farklı bir anlamda kullanırdı. Bir kitabı veya makaleyi okuduğu zaman beğenirse derdi ki: “Nail! Bizim Kastamonu deyişiyle gıcırım bükme değil. İyi araştırmış. Çırpıştırmamış. Emek vermiş. Cavalacuz değil.”
Manevi öğretmenim, ağabeyim Orhan Şaik Gökyay da aynı anlamda, yazdığı kitapların “Kastamonucagıcırım bükme işler olmadığını” söylerdi.
Bu deyim, TDK’nin Türkçe Sözlük’ünün son baskısında dört anlamıyla yer almıştır.
Gıcırı bükme: 1. Hemen yetiştirilen, iletilen:Gıcırı bükme bir laf. 2. Zoraki: Gıcırı bükme bir iltifat. 3. Yersiz, anlamsız.4. Zorla ve çabucak: Bu parayı senden gıcırı bükme alırım.
TDK’nin atasözü, deyim derlemeleri dolayısıyla Ömer Asım Aksoy, Cem Dilçin, Cevdet Bezirci, Ahmet Tulu, Osman Güçer, Lütfü Bal, Orhan Şaik Gökyay ve H. Avni Özbenli’yi saygıyla anıyoruz.
NAİL TAN