Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu yüce Atatürk’ün 1932 yılında Ankara’da kurduğu Türk Dil Kurumunun yaptığı değerli hizmetlerden biri de dilin kilit taşlarından atasözü ve deyimleri derleyip sözlüklerini yayımlamasıdır. Kurum, derlediği sözlerden yaygın olanları genel atasözü ve deyim sözlüklerinde; mahallî, yaygınlaşmamış olanları da Bölge Ağızlarında Atasözü ve Deyimler sözlüğü ile halkın, öğretmen ve öğrencilerin kullanımına sunmuştur.
Kurum,1953-1960 yılları arasında gönüllü derleyiciler vasıtasıyla geniş çapta dil ürünleri derlemiştir. Bunların içinde atasözü ve deyimler de vardır. Derlenen atasözü ve deyimler TDK’de Ömer Asım Aksoy’un başkanlığında bir kurul tarafından değerlendirilmiş, uygun bulunanlar ise iki cilt hâlinde yayımlanmıştır:
Bölge Ağızlarında Atasözü ve Deyimler I,haz: Ö.A.Aksoy, Cem Dilçin, Kevser Acarlar, Maral Tolluoğlu, Perihan Kutlar, Yurdanur Püsküllüoğlu, Nebahat Şener, Ankara 1969, 406 s., TDK Yayınları:279.
Bu ciltte 4.248 atasözü, 4624 deyim bulunmaktadır.
Bölge Ağızlarında Atasözü ve Deyimler II,haz: Ö.A.Aksoy, Cem Dilçin, Ankara 1971, 175 s., TDK Yayınları:331.
Bu ciltte ise 1.642 atasözü ve 1.501 deyim yer almıştır.
İki ciltteki sözler, tekrar alfabetik olarak sıralanmış ve mükerrer sözler teke indirilmiş olarak 2016 yılında TDK Başkanı Prof.Dr. Mustafa Kaçalin (Kastamonu damadıdır.) tarafından tek cilt hâlinde yayımlanmıştır (Ankara 2016, 494 s.).
TDK’nin halk kültürüne dayalı söz derleme seferberliğinde, Kastamonu’dan atasözü ve deyim fişi gönderen şahıslar aşağıda belirtilmiştir:
Cevdet Bezirci (Kastamonu Lisesi Türkçe Öğretmeni):200 fiş,
Ahmet Tulu (Kastamonu Lisesi Türkçe Öğretmeni): 7 fiş (Çorum, Zonguldak da var.),
Osman Güçer (Küre): 240 fiş
Lütfü Bal (Daday): 24 fiş
Ne yazık ki birçok ile göre Kastamonu’dan çok az fiş gönderilmiştir. Cevdet Bezirci TDK üyesidir (156). Ahmet Tulu da Türk Dil Kurumunun 880 numaralı üyesidir. Onun 7 fiş göndermesi şaşırtıcıdır. Yine de, söz konusu derlemeler sayesinde Kastamonu’nun kalıplaşmış söz varlığının bir bölümü TDK sözlüğüne girmiştir. Hiç yoktan iyidir. Tamamı rahmetli olmuş bu dört kişiyi saygıyla anıyoruz.
Kastamonu’dan gönderilen fişlerden kurulca atasözü, deyim olduğu onaylanıp sözlüğe alınanlar şunlardır (Sayfa numaraları, 2016 birleştirilmiş baskıya aittir.):
- Atasözleri:
Aç yatmak, borç ile karın doyurmaktan yeğdir (Küre, s.28).
Ağaç kapı kapanırsa altın kapı açılır (Ersizler/Küre, s.30).
Aklınla gör, elinle yap (Küre, s.34).
Anasının kucağında uyuyan çocuğun yüreği yağlanır (Peşman/Daday, s.41).
Ata yolu doğru yoldur (Küre, s.47).
At üstünde odun kırılmaz (Küre, s.50).
Bak bana bir gözle, bakayım sana iki gözle (Ersizler/Küre, s.57).
Baykuş çıkarabileceği kemiği yutar (Küre, s.59).
Bilerek yapan aldanmaz (Küre, s.62).
Bir ağacın dibinde bir sürü barınır (Küre, s.62).
Bir arıklıya bir çarıklı bulunur (Peşman/Daday, s.63).
Biri ölmeyince biri onmaz (Peşman/Daday, s.65).
Bugün ye, yarına şükret (Küre, s.70).
Büyük söz, büyük lokma yutturur (Küre, s.71).
Büyük yerde küçülmeden, küçük yerde büyülmek iyidir (Kastamonu, s.72).
Çalışanın yatanda hakkı var (Küre, s.75).
Çocuğu okutan babanın akçesi, ananın bohçası (Kastamonu, s.79).
Çok çocuk anayı şaşkın, babayı düşkün eder (Kastamonu, s.80).
Dağ deyip dangırdama, dağın sahibi vardır (Küre, s.83).
Değirmende yoğurt öğünmez (Küre, s.86).
Doğruluk dost kapısı (Küre, s.94).
Elindeki kuşu sıkı tut, kuş arama (Küre, s.107).
Fena insan kömüre benzer; ya yanar ya kararır (Ersizler/Küre, s.120).
Göcük (gücük/şubat) güç yüzer, mart gön yüzer (Küre, s.125).
Gök ağlamayınca yer gülmez (Küre, s.125).
Gönlün pasını gözyaşı siler (Küre, s.126).
Gurbette taşa yaslanmayan evdeki hasırın kıymetini bilmez (Küre, s.128).
Gücük güç üzer, mart gön yüzer (Daday, Devrekânî, Taşköprü, Küre, s.128).
Hoyrat deve, girmez eve (Küre, s.140).
Kar yaprağın mayasıdır (Küre, s.155).
Kazanmayınca kazan kaynamaz (Küre, s.160).
Martın dokuzu, dondurur havuzu (Kastamonu, s.180).
Okumayı öğrenmeyen çuval taşımayı öğrenir (Küre, s.186).
Orman yağmurun yularıdır (Ağlı/Küre, s.187).
Paranın anası iştir (Küre, s.193).
Para şıkırdarsa yüz güler (Küre, s.193).
Peynir suyu buldurur (Peşman/Daday, s.194).
Sahibinin gözü tarlaya gübredir (Ağlı/Küre, s.197).
Sen işi bırakma, iş seni bıraksın (Küre, s.199).
Sevdik gitmeyince, sevdik gelmez (Kastamonu, s.200).
Tarlada izi olmayanın yemekte yüzü olmaz (Ersizler/Küre, s.207).
Taş ol da baş yar (Küre, s.208).
Tatlı söz dinletir, tatsız söz inletir (Küre, s.209).
Tavsız ekme, tatsız yeme (Küre, s.209).
Tavşanı tazı tutar, çalımı avcı satar (Küre, s.209).
Vurgunluğun sonu durgunluktur (Peşman/Daday, s.218).
Yatanın yürüyene borcu vardır (Küre, s.221).
İkinci yazımızda deyimleri sıralayacağız.
NAİL TAN