- Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER), Türkiye çapında eş zamanlı olarak “Geçinemiyoruz”eylemi düzenledi. İl il yapılan basın açıklamalarında hayat pahalılığına karşı “İnsanca yaşamak istiyoruz” denildi; yaşanan sorunların çözümü için talep edilenler sıralandı.
- Tüketicilerin kiraları, faturaları ödeyemez, sağlıklı gıdaya ulaşamaz, pazara çıkamaz duruma geldiğine dikkat çeken TÜKODER’in açıklamasında, “Tüketici marketlerden gramla alışveriş yapmaya başlamıştır. Ulaşıma gelen zamlar ise vatandaşı evde hapsolma durumuna getirmiştir. Kısacası; mutfak yanıyor, vatandaş tükeniyor, aç ve yoksul sayısı her gün yükseliyor, tüketici tüketemeden tükeniyor” ifadelerinde bulundu.
Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER), Türkiye çapında eş zamanlı olarak ‘Geçinemiyoruz’ eylemi düzenledi. İl il yapılan basın açıklamalarında hayat pahalılığına karşı “İnsanca yaşamak istiyoruz” denildi.
TÜKODER’in diğer illerle birlikte Kastamonu’da da yaptığı basın açıklaması şöyle:
“Biz bu ülkenin geçinemeyen, tüketemeyen, insanca yaşamak isteyen tüketicileriyiz. Yapılan fahiş zamlar karşısında tüketiciler olarak geçinemez olduk, tükendik. Evrensel haklarımızdan olan temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk.
Yılın ilk üç ayında asgari ücret ile açlık sınırı arasında fark son yıllarda görülmemiş bir şekilde artmıştır. Asgari ücretli açlığa, emekli ölüme mahkûm edilmiştir. Tüketici kiraları, faturaları ödeyemez, sağlıklı gıdaya ulaşamaz, pazara çıkamaz olmuştur. Marketlerden gramla alışveriş yapmaya başlamıştır. Ulaşıma gelen zamlar ise vatandaşı evde hapsolma durumuna getirmiştir. Kısacası; mutfak yanıyor, vatandaş tükeniyor, aç ve yoksul sayısı her gün yükseliyor tüketici tüketemeden tükeniyor.
Ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın %30’u açlık sınırının altında, %60’ı yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Tüketiciler aleyhine olan ekonomik politikalar ve ekonomik kriz devam ettikçe açlık ve yoksulluk da artmaya devam etmektedir.
Özelleştirmeler, tüketime dayalı ekonomi politikaları, yanlış enerji politikaları, plansızlık, liyakatsizlik, olmayan tarım politikaları sonucu bu noktaya gelinmiştir.
Yılbaşından bugüne söylüyoruz; elektrik, doğalgaz ve akaryakıta yapılan zamlar tüm temel ihtiyaçlarımıza zam olarak yansımaktadır. Raflarda gıda etiketleri günlük değişmeye başlamıştır. Devlet fiyatını kendi belirlediği, elektrik, doğalgaz, akaryakıta sürekli zam yapıyor, bu zamların raf fiyatlarına yansıdığını bildiği halde sorumluyu başka yerlerde arıyor. Artarak devam eden zamlar nedeniyle yaşanan kriz derinleşerek büyümeye devam etmektedir.
Hatalı tarım politikaları ve çiftçinin tarladan uzaklaştırılması, verimli arazilerin betonlaştırmaya yönelik projeler nedeniyle ülkemiz kıtlık tehlikesi ile karşı karşıyadır. Tarımda esas kıtlığını yaşadığımız akıl ve sürdürülebilir tarım politikalarıdır. Kıtlığını hiç yaşamadığımız şey ise üretim gücü potansiyeli ve verimli topraklarımızdır.
Kendi kendine yeten yedi ülkeden biri iken, ulus ötesi şirketlerin talebine boyun eğilmiş, uygulanan neoliberal ekonomik politikalar nedeniyle yedi ürün üreten ülke haline geldik. Artık üreten kendi kendine yeten bir ülke olmak istiyoruz. Ülkenin gıda egemenliğinin ulus ötesi şirketlere teslim edilmesine izin vermeyeceğiz.
Sürekli yükselen enflasyona, yapılan zamlara dünyada yaşanan savaş ve ekonomik krizler bahane gösterilemez. Dünyadaki yükselişler ile Türkiye’deki yükselişler arasında dağlar kadar fark vardır. Dünyada yaşanan krizlerden ülkenin etkilenmemesi için önlemini alacak doğru politikalar üretecek olan devlettir.
Adı ne olur ise olsun savaş; işsizlik, açlık ve yoksulluk, Savaş; kazanılmış evrensel hakların gaspı, barınamamak, sağlıklı beslenememek demektir. Savaş; ekonomik etkilerinin yanında, halkların yaşam hakkının elinden alınmasıdır. Ulaşım hakkı diğer haklara erişmeye aracılık eden temel bir insan hakkıdır.
Ulaşım hizmeti herkes tarafından ulaşılabilir güvenli konforlu eşit bir nitelikte sunulması gerekir. Ulaşım tüketicinin yaşamını kolaylaştıracak yaşam kalitesini yükseltecek biçimde ücretlendirilmelidir. Savaşın, dövizin ve dünyadaki krizlerin faturasını ödemek istemiyoruz, insanca yaşamak istiyoruz.
Krizin faturasının halkın sırtına yıkılmasından vazgeçilsin. Halkın cebinden alınıp şirketlerin kasalarına aktarılmasından vazgeçilsin. Bu ülkenin kaynakları kime aktarıldı ise, kimlerin vergileri silindi ise, kimlere geri dönüşümsüz krediler teşvikler verildi ise krizin faturasını onlar ödesin.
Vatandaş açlık ve yoksullukla yaşam mücadelesi vererek, yaşama tutunmaya çalışırken, kimler cebini doldurmaya çalışıyor ise krizin faturasını onlar ödesin. Halkın yaşam kalitesini yükseltmek kamunun görevidir.”
TÜKODER, açıklamasında taleplerini ise şu şekilde sıraladı:
“- Vatandaşın gündeminden açlık ve yoksulluk sorunu çıkarılmalıdır.
– Zamlara bir son verilsin, yapılan zamlar geri alınmalıdır.
– Elektrik temel ihtiyaçtır, kamu hizmeti olarak verilmesi sağlanmalıdır.
– Açlıkla yoksullukla yaşam mücadelesi verenler için ücret ve maaşlar güncellenmeli, insanca yaşam sınırı olan yoksulluk sınırı seviyesine getirilmelidir.
– Yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş emeklilerimizi bir kenara atıp ölüme terk edilmemelidir, bayram ikramiyeleri ve maaşları güncellenmeli insanca yaşayabilecekleri bir maaş uyarlaması yapılmalıdır.
– Tarım arazilerine göz dikilerek ranta kurban edilmemelidir. Küresel şirketler ve doların yeşili değil, halk düşünülmeli, onların çıkarlarına göre değil halkın çıkarlarına göre politika oluşturulmalıdır.
– Çiftçilere indirimli akaryakıt, gübre ve tohum desteği sağlanmalıdır. Ulaşımda ücretler aşağıya çekilmelidir, bunun için; ulaşım hizmetlerinde kullanılan akaryakıtlarda ÖTV ve KDV’yi kaldırılmalıdır.
– Köprüleri, otoyolları, havaalanlarını işleten şirketleri hibe para yardımı etmek yerine halkı halka para yardımı edilmelidir.
– Açlığı ve yoksulluğu ortadan kaldıracak ekonomik ve sosyal politikalar ivedilikle uygulamaya konulmalıdır.
– Tek asgari ücretli çalışan ailelere kira yardımı yapılmalıdır.”