Selamlar, güzel bir haftasonu diliyorum. Kendime de diliyorum çünkü kişisel tarihimdeki tuhaflıklar listesinde ilk üçü zorlar bu hafta.
TUHAHLIK #01 “ARAÇTA DÖRTLÜLÜLERİ YAKINCA HER ŞEY MUBAHTIR”
Hafta içindebirtakım işlerimi halletmek için şehre gitmek durumunda kaldım. Malumunuz köyde yaşadığımızdan bazı şeyleri medeniyette(!) halletmemiz gerekiyor. Araçla tek yön ve aslında sağ tarafına park yasağı olan ufak bir caddeye girdim. Önümdeki araç bir anda durmaya karar verdi. Hatta karar vermekle kalmayıp “dörtlülerini yakmak” sureti ile aracından indi. Gayet sakin bir şekilde. Gram acelesi yoktu sayın ağabeyimizin. Arka koltuktan bir kutu aldı. Hemen önünde durduğu dükkâna girdi. Güzel yurdumdun bir mensubu olarak bu dörtlü yakma(!) kuralına uymam gerektiğini bildiğim için sabırla beklemeye başladım. Ancak bu güzel ağabeyim dükkâna sadece kutu vermek için değil de sohbet maksadı ile girmiş beklememin ikinci dakikasında bu acı gerçeği fark ettim. Diyeceksiniz ki uyarsana ya da kornaya bassana. “Sıkıysa siz basın” derim dostlar. Tuhaf şiddet olaylarının nereden ve nasıl çıkacağını bilmediğim bir cinnet döneminde gerekirse o ağabeyimin bir saat beni bekletmesini göze alırım, hatta gerekirse geri geri gidip yolumu değiştiririm ki o güzelim dörtlülerini yakan ağabeyimizin konforunu bozmam. Hayır, kornaya basarım basmasına hatta dayak yemeyi de göze alırım da kimden silah çıkacağı da hiç belli değil. O yüzden en güzeli sakince beklemek. Hatta bu düsturla ben sakince bekliyordum sırf dörtlü yakan ağabeyimin konforu bozulmasın diye ancak kendi aracındakilerin canları sıkılmış olacak ki onlar kornaya bastılar. Basmakla da kalmayıp kornayı acı acı inlettiler. İşte o an ağabeyimin sadece kuralsız değil aynı zamanda kulaksız olduğunu da öğrenmiş oldum. Çünkü bu güzel ağabeyim kendi arabasının kornasının sesini de tanımıyordu. Büyük bir hışımla dükkândan çıktı ve bana bayramlık ağzını açmak sureti ile bana doğru yürümeye başladı. Hayır,ağabey yeminle ben basmadım kornaya diyeceğim ama ağabeyimin dinleme becerisi olmadığına kesin eminim. O sırada harika bir mucize gerçekleşti ve kendi aracındakiler bir kez daha kornaya bastılar. O zaman bu güzel ve güzide ağabeyim anladı ki onun rahatını bozan terbiyesiz ben değilim. Hiçbir şey olmamış gibi aracına binmek için geri döndü. Hani her normal insan gibi en azından pardon der mi diye içimden safça düşünceler geçiriyordum ki ağabeyim ne kadar saf olduğumu hatırlatmak maksadı ile son fırçasını da at, “az bekle dörtlüler yanıyor görmüyor musun?” dedi. Kesinlikle haklıydı, sonuçtadörtlüler yanıyordu. Kendisinden özür dilememe fırsat kalmadan arabasına binip uzaklaştı…
TUHAFLIK #02 “SIRAYA GİRERSENİZ EKSTRA TEŞEKKÜR ALIRSINIZ”
Aynı günün devamında ATM’den para çekmek için bir bankanın önüne park ettim. Gayet normal park ettim, hiç şüpheniz olmasın. İki tane bankamatik var ancak bir tanesinin önünde bir sıra var. Bu işte bir tuhaflık var diyerekten sıradaki bir beyefendiye “Sıra buradan mı ilerliyor?” diye soracak oldum. Beyefendi büyük bir heyecanla “Sen ne yakışıklı bir abimizsin!” dedi. Hayır, kendime göre yakışıklı olduğumu biliyorum da bu iltifatı sırayı sorduğum için alacağım kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Önce aldığım iltifatı anlamlandıramamış olduğum maskeme rağmen yüzümden belli olmuş olacak ki sıradaki beyefendinin hemen arkasındaki hanımefendi durumu izah etti. Birinde sıra olan ve diğerinde sıra olmadığını gören herkes “diğer şaşkınlar sıra bekleyedursun” deyip hemen sırası olmayan ATM’ye demir atmak için manevra yapmaya başlıyormuş. Doğal olarak sıranın muhafızları olanbeyefendi ile hanımefendi de sıra konusunda hızlıca uyarıyormuş gelenleri. Lafı fazla uzatmadan devam edeyim. Ben de bu tek sıraya girdim ve bir sağa bir sola şeklinde sıramız ilerliyor ancak emekli maaşlarının günü olacak ki sıra oldukça uzun. Sıranın muhafızlığı görevinde doğal bir gönüllü olarak ben de kestirmeden gidenleri uyarmaya başladım. Bu sefer sopa yeme ihtimalim düşük sonuçta biz üç kişiyiz. Gerçi birimiz kadın ama olsun sonuçta kimse kadına vuracak(!) değil ya. Sıramız ilerlerken bu muhafızlık vazifemizden dolayı sohbet etmeye de başladık. Sıra bu şekilde gidiyor mu diye benden başka hiçbir safın sormadığını o zaman öğrendim. Sonunda sıra önümdeki muhafız dostlarıma geldi. Onlar paralarını çektiler ve sırayı benim koruyacağımdan emin bir şekilde huzurla oradan ayrılırken ben de hemen arkamdaki delikanlıyı yeni muhafız olarak yetiştirmekle meşguldüm. Ben de paramı çektim ve bir başka muhafız yetiştirmenin huzuru ile oradan ayrılırken, o delikanlının da bir başka muhafıza görevini devredeceğinden emindim. Sonuçta bu sıra muhafızlığı önemli bir vazife dostlar.
İşte böyle dostlar. Bu hafta bu iki eğlenceli olayıma benzer vakalarla geçti. O günü kazasız belasız bitirip küçük köyüme ulaştığımda yakında tekrar şehre gitmek zorunda kalmam diye dua ediyordum…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU