Emek Partisi Kastamonu İl Temsilcisi Fikret Tufanyazıcı, yaptığı açıklamada, iktidara, “İşçiye kaşıkla asgari ücret, sermayeye torbayla teşvik” eleştirisinde bulundu.
Tufanyazıcı’nın açıklaması şöyle:
“İktidar; asgari ücret görüşmelerine 1 Aralık’ta başlanacağını ilan ederken, torba yasa ilgili komisyonlarda görüşmeler tamamlanarak meclis genel kurula sunma aşamasına getirildi.
İktidarın seçimlerden hemen sonra iktisadi ve siyasi yol haritasını çizdiği OVP, 12. Kalkınma Planı ve 2024 Bütçe programları açıklanmıştı. Bu kısa vadeli, birbiriyle uyumlu yol haritalarında işçiler, emekçiler, üretici köylü, emekli, küçük esnaf, işsizler için daha çok sömürü yer aldı. Bu üç program da ekonomik sorunların faturasını yoksul halkın sırtına yüklüyor. Ayrıca depremin yarattığı yıkımı fırsata çevirerek şimdi Hatay, Antakya ve Defne örneğinde olduğu gibi evlere çökme planı da ihmal edilmedi ve bunun için Rezerv Alan planı çıkarıldı. Siyasi iktidarın ekonomik planlamasında yine emekçilerin haklarına, cebine çökme ve soygun var.
Ama sermaye için alabildiğine teşvikler, destekler, ayrıcalıklar; maden yatakları, enerji kaynakları başta olmak üzere yer altı ve yer üstü zenginliklerinin talan edilmesinin zeminini güçlendirecek hedefler belirlenmiş durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Maliye Bakanı Şimşek başta olmak üzere 67. Hükümetin önde gelen yüzlerinin ilk icraatı yine uluslararası sermayeye, ülkenin kaynaklarını açmak, işçilerin emeğini ucuza pazarlamak için düzenledikleri geziler oldu. ABD, Almanya, Hollanda, İngiltere, Körfez ülkelerinde yatırımcılarla yapılan görüşme turlarında sağlanan anlaşmalara göre adım atmaya başladılar. Bu anlaşmaların temel maddesi Türkiye’yi ucuz emek cehennemine dönüştürmek ve kamu kaynaklarının yağmalanmasıdır.
Bugünlerde görüşmeleri başlanan asgari ücret için açlık sınırının temel alınması da bu iki nedene dayanmaktadır: sermayeyi güçlendirmek, uluslararası tekellere talep ettiği ucuz emeği sağlamak.
Bugün emekçiler sürekli artan enflasyon karşısında her gün biraz daha ezilirken izlenen politika işçi sınıfı ve emekçilerin bulundukları zor durumu telafi etmek değildir. Kendi çıkarları için hiçbir noktayı açıkta bırakmadan, ince ince dönemsel planlar yapan sermaye iktidarı seyyanen zamlarla tepkileri yatıştırmaya çalışıyor ve ücreti neredeyse bir iktidar lütfuna indirgiyor. Çalışan emeklilere 100 yıl ikramiyesinin esirgenmesinde olduğu gibi, emekçiler için her kuruşun hesabı yapılırken sermaye için kasa ardına kadar açılmış durumda.
Şimdi gündemdeki torba yasanın içeriği de budur. Kamu kaynaklarını halktan alınan dolaylı dolaysız vergilerle, büyüyen artı değerle oluşturan iktidar şimdi de döviz girişini teşvik etme mazeretiyle yurtdışı kar paylarından, yurtdışına verilen sağlık, mühendislik, mimarlık, yazılım hizmetlerinden, ihracat kazançlarından vergi indirimini artırmayı hedefliyor.
Özetle; torba yasadaki 80 madde sermayeye vergi istisnaları, muafiyet ve vergi indirimi içermektedir. Finans, banka, inşaat ve ihracat sektörleri için %80’lere varan vergi muafiyetleri ve istisnalar planlanmıştır. Bunun yanı sıra Erdoğan’a KDV iadelerini kısmen veya tamamen silme hakkı verildiği görülüyor.
İktidarın ekonomi programının uygulanabilme koşulu halk için baskı, yasak, engellemelerin artmasıdır. Şanlıurfa Özak Tekstil işçilerinin çalışırken yaşadığı zulüm, direnişte uygulanan baskı ve tehditler, güvenlik güçlerinin haksız, hukuksuz bir şekilde fütursuzca uyguladığı şiddet ve tehdit, hak ihlallerine karşı ortaya çıkan mücadelelere nasıl muamele edileceğinin göstergesidir.
Sermayeye kaynak, işçi ve emekçilere saldırı niteliğindeki torba yasaya, torba yasanın dayandığı OVP, 12. Kalkınma Planı ve 2024 Bütçesi gibi programlara karşı insanca yaşanacak ücret ve çalışma koşulları, vergide adalet talepleriyle mücadelemizi yükselteceğiz.
Her koşulda sermayenin çıkarlarını gözetmek üzere örgütlenmiş bu düzen ve onun siyaseti değişmelidir. Bu değişimi sağlayacak güç işçi sınıfı ve tüm emekçi sınıfların, emek ve demokrasi güçlerinin birleşik mücadelesidir. Bu sermaye düzenini ancak böyle yeneceğiz.”