19 Şubat 1956…
İstanbul Mithatpaşa (İnönü) Stadı tarihi günlerinden birini yaşıyordu, atletizm pistine dahi yapılan portatif tribünler yetmemişti, stat çevresi hınca hınçtı.
Öyle bir Macaristan Milli Takımı vardı ki, ne Brezilya ne Almanya, son 41 maçın sadece birinde mağlubiyet yüzü görmüştü…
Türkiye Futbol Federasyonu “bedeli mukabili” Macaristan Milli Takımı’nı ülkemize getirdi, üç büyük şehrinde il karmaları ile karşılaşmasını ve milli maç ile taçlandırmayı sağladı, Macaristan takımı soğuk ve karlı bir Şubat günü İstanbul’a indi, öyle bir kar vardı ki tahsis edilen otobüsü bile zaman zaman itmek zorunda kaldı futbolcular.
Türkiye Milli Takımı sahaya çıktı…
“Turgay Şeren (G.Saray), Ali Beratlıgil (G.Saray), Ahmet Berman (Beşiktaş), Mustafa Ertan (Ank.Karagücü), Saim Tayşengil (G.Saray), Naci Erdem (F.Bahçe), Nüsret Ülük (Beşiktaş), İsfendiyar Açıksöz (G.Saray), Coşkun Özarı (G.Saray), Metin Oktay (G.Saray), Lefter Küçükandonyadis (Fenerbahçe).”
Spor yazarı Pertev Tunaseli’nin satırlarından okuyalım…
“Uzun degaj. Sağ açıkta İsfendiyar var. Önünde Lantoş. İsfendiyar yakaladı topu. İyi stop etti. Lantoş kendinden emin geliyor üzerine, aman. Çaktı çalımı İsfendiyar, rüzgar gibi gidiyor sağ açıktan. Ceza sahasına doğru tek başına gidiyor. Kotasz yetişecek, ceza sahasının köşesinde yakalayacak gibi onu. Birden attı ortasını İsfendiyar. Top penaltı noktasına doğru süzülüyor. Szojka çıkacak kafaya. Geçti üzerinden. Sol iç yerinde Lefter.. çaktı voleyi. Sol köşe.. Golll… Golll… Golll… Farago uçtu fakat top girdi içeriye”.
1929 yılında Kastamonu’da doğdu…
İstiklal Harbi’nin sembol ismi Hüsnü Açıksöz İsfendiyar dağlarının adını koydu oğluna, dağın rüzgarını da aldı besbelli, oynadığı “sağ açık” pozisyonunda namı “Rüzgarın oğlu” oldu.
Galatasaray Lisesi öğrencisiydi, okulun iftihar listesinin gediklisiydi, ekonomi alanında yüksel öğrenim yaptı, Galatasaray A takımına transfer olduğunda henüz 17 yaşındaydı, “1946-56” ve “1958-60” döneminde “Sarı-Kırmızı” formayı giydi…
“Kırmızı-Beyaz” forma ile tüm ülkenin sevgilisi oldu.
Çabuk ve hızlı olması yanı sıra, dripling ustasıydı, topu ayağı ile değil de sanki eli ile hedefe gönderirdi, ver-kaç ustasıydı…
Tekmeye kafa sokardı.
Galatasaray’ın sembol isimlerinden biri oldu…
Anısı kalplerde.
12 Aralık 2006’da İstanbul’da edebi dünyaya göçtü, cenaze namazı Fatih Camisi’nde kılındı, Feriköy Mezarlığı’nda defnedildi…
Şad olsun.
Not: Ziraat Türkiye Kupası’nda Galatasaray ile İstanbul’da karşılaşacağız…
GMG Kastamonuspor forması altında yekun Kastamonu sahaya çıkacak bir bakıma.
Maçın favorisi elbette “diğer” İstanbul ekibi…
Bizim derdimiz sahaya irade koymak, mücadelemizle “hikaye” yazmak, taraftarımız ile kucaklaşmak.
“Oyun” olarak olmasa da “kültür” olarak Kastamonu’nun birikimini yabana atmamak lazım…
20’nci yüzyıldaki futbol tarihimizi ne yazmalara ne de okumalara doyabiliyoruz.
Somut koşullar nedeniyle “Süper Lig” takımı olamadık bu vakte kadar…
Bundan sonra olmayacağımız anlamına gelmez, planlama ve iradeye bakar, somut koşulların ayarı değiştiğinde lig de değişir.
(Galatasaray ile Kastamonu arasındaki “hukuka” yarın “Mehmet Özgül” (Çilli Mehmet) ile devam edeceğiz…
Başlıkta dedim ya “Galatasaray’a merakımız ezelden”.)
MUSTAFA AFACAN