Kastamonu’ya ekonomi, spor ve sosyal alanlarda senelerce emek veren, girdiği her işin altından alnının akı ile çıkan, “Kendimi Kastamonululardan çok daha fazla Kastamonulu olarak görüyorum” diyecek kadar ilimize meftun Uğur Barut…
Selamı var.
Nasip…
Kastamonu Sanayi ve Ticaret Odası (KATSO) yöneticileriyle Ankara’da Cuma namazı çıkışında karşılaşan Uğur Barut, kimseyi bırakmıyor, kollarına girdiği gibi illa yemek ikram edecek.
E beri tarafta bekleyen randevular var, TBMM’de Hakkı Köylü ile görüşülecek, öğle yemeği yenilecek…
“Olsun, orada da yersiniz” diyor.
Vakit dar…
“Tüm arkadaşlarımıza haber edin, tüm heyetle hasret gidermek istiyorum” diye de ekliyor.
Uğur Barut kırılacak insan değil elbette, farklı camilere dağılan tüm KATSO temsilcileri verilen adreste toplandı, hepsiyle tek tek kucaklaştı, hal hatır sordu…
Heyecanı gözlerinden okunuyordu.
Uğur Barut’un sandalyelerine tek tek oturttuğu Kastamonulu hemşerileri başlarına gelecekten habersizdiler ne var ki, birazdan başlayacak ve kalkana kadar dinmeyecek yemek ikramı kapıdaydı, “perte çıkacaklardı”…
İkramlıklar es geçilseydi keşke.
Kastamonu hikayesinin nasıl başladığını sordum…
“Nasip” dedi.
1980’lerin hemen başında Çankırı’da iş yaparken, bir günlük bir ziyaret için yolu Kastamonu’ya düşüyor, geliş o geliş…
1984’ten itibaren “Kastamonulu” olup çıkıyor.
O günleri isim isim, an an, ilçe ilçe hatırlıyor…
“Kastamonu bizim için aziz şehir” diyor.
“Kastamonuspor” günleri başlıyor hemen…
Yönetim kuruluna üye olarak yazılıyor önce, 2 yıl görev yapıyor, ardından başkanlık, tam 10 sene.
Kastamonuspor’u ayağına çakıl taşı dokundurtmadan idare etti doğruya doğru…
Borçsuz dertsiz.
Sağlık sorunları baş göstermese hikaye daha da uzar giderdi kesin…
Mecburen ara verdi.
İş yaptığı başka şehirler peşine düştü bu sefer…
Kendi ifadesi ile “Ancak benim ismim Kastamonuspor ile özdeşleştiği için ben bu görevi kabul etmedim… Çünkü ben Kastamonulu olmasam da kendimi Kastamonululardan çok daha fazla Kastamonulu olarak görüyorum… Kastamonu’ya geldiğim zaman nereye gitsem beni başkan olarak tanıdı ve öyle gördü. Bu benim için çok önemli” diyerek diğer kulüplerden gelen başkanlık tekliflerini nezaketle geri çevirdi.
Öğle yemeğine dönelim…
Lokantanın tüm menüsünü misafirlerine ikram etmek için kendini yedi bitirdi, kaçamak yapanların başına dikildi, eliyle ikram etti, tabaklar boşalana kadar her masayı kontrol etti, gözünden hiçbir şey kaçmadığına şahidim.
Mide spazmı geçirdik mi geçirdik…
Gönüller şenlendi ama.
Yüzler güldü…
Ahde vefa bu olsa gerek.
Efsane başkandan selam var…
“Aziz Kastamonu’suna”.
MUSTAFA AFACAN