Ilgaz Dağları’nın kuzey yamaçlarında, Devrez Vadisine bakan yamaçlarda seçilmeyen ve aynı zamanda engel de olunamayan bir yalnızlığın bekçiliği yapılmaktadır. Aslında bu bekçinin gözetlediği ormanlarda çıkabilecek bir yangın olsa da beklediği ise nereye varacağını bilmediği bir yalnızlığın kendisidir.
Nihat (Olgun Şimşek), aslından kendinden kaçmakta ama yazgısının avucunda aynı çizgileri de takip etmektedir. Kendisini sorumluğu tuttuğu trajik geçmişinden kendini bir orman yalnızlığına atsa da, o ormanın karanlıklarından kendi yazgısına benzer yaşamların gölgeleri sıyrılıp gelir. Ve işte yaşam, elinde olmayan kaderin trajedisini deneyimleyenlerin bu kader çizgisinde yine seçemedikleri bir yazgıyı sürdürmeye mahkûm olurlar bir benzerleri ile karşılaştıklarında bile.
***
Gözetleme Kulesi 16 Kasım 2012’de vizyona girmiş bir sinema filmidir. Sinema filminin platosu Kastamonu’da ana merkez olarak Tosya olup Şenpazar ve Cide’de de çekimler yapılmıştır.
Filmin yönetmeni Pelin Esmer, ana oyuncuları ise Olgun Şimşek, Nilay Erdönmez ve Menderes Samancılar’dır. Film, galasını Kanada Toronto’da Eylül ayında yaptıktan sonra 2012’nin Kasım ayında ülkemizde seyirci ile buluşmuştur. Türk, Alman ve Fransız ortak yapımı olan film 19. Adana Altın Koza Film Festivali’nde, en iyi yönetmen, en iyi görüntü yönetmeni, en iyi kadın oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu ve en iyi yardımcı kadın oyuncu ödüllerini almıştır.
Filmin ana odak noktası kahır dolu yaşamlarından kaçan iki karakterin kendi yalnızlıklarında bir yol üstü kasabası ve orman gözetleme kulübesinde buluşması, kendilerini yargılamaları, itirafları ve seçmedikleri bir yaşamı paylaşmak zorunluluğu üzerine kuruludur.
Nihat (Olgun Şimşek), aslında marangoz ve Amasya’da yaşayan biri iken, kendini sorumlu tuttuğu bir kazadan dolayı eşi ve çocuğunu kaybetmiştir. Nihat, suçluluk duygusu içinde kendisini Amasya’dan atar ve Tosya Ilgazlarında orman gözetleme memuru olarak çalışmaya başlar. Nihat, her ne kadar geçirdikleri kazadan dolayı kendisini suçlasa da bu gerçeği sesli kelimelerle kendine itiraf edemediği için insansız ve yalnızlık dolu bir yaşamı seçmiştir.
Seher (Nilay Erdönmez), Bolu’da üniversitesi öğrencisi iken yanında kaldığı akrabasının tacizine uğrayıp hamile kalmış bir karakterdir. Ailesi Kastamonu’nun Şenpazar ilçesinde yaşamaktadır. Seher, hamileliğini saklamak için bir otobüs firmasında hoşluk yapmaktadır. Ancak günler geçtikçe hamileliği ilerler ve kaldığı Tosya’daki yol üstü tesislerinde dramatik bir doğum yapmak zorunda kalır. Ancak Seher, istemediği bu bebeği ölüme terk eder ve işte bu sahneden sonra benzer kaçışları yaşayan iki karakter Nihat ve Seher aynı çizgide buluşurlar.
***
Konusu oldukça dramatik ve kişinin yaşamında seçtikleri, seçemedikleri ve yaşamın engel tanımaz akışındaki sürüklenişindeki irade rolünü sorgulayan filmin platosunun Kastamonu olması çok güzel. Çünkü bir kaçışın ve yalnızlığın mekânı olan ormanlar, bir yangın gözetleme bekçisi olarak kuleye sıkıştırılmış bir yaşam; istemsiz hamileliğini saklamak için duraksız bir yolculuğu seçimi, yol üstünde kimsenin sormayacağı bir istasyon odası filmin karakterlerinin psikolojileri için tamamlayıcı mekânlar olmuş.
Filmde merkez Tosya Ilgazları ve Dipsizgöl… Nihat, yaşam kaçışını buraya sığdırmıştır. Ilgaz Dağlarının dramatik ama başdöndüren aurası birçok sahnede vurgulanmış durumda. Bu aoura, Seher rolünü oynayan Nilay Erdönmez’in bir röportajında “ Dipsizgöl’ün sessiz ama korkutucu atmosferinin verdiği büyüyü hiç unutmadım” cümlesi ile seyirciler kadar oyuncuları da etkilediğinin tanımıdır. Nihat’ın Seherle kader kesişmesi yaşadığı yer ise D-80 Karayolu üzerindeki Tosya yakınlarında bulunan Civelekoğulları Dinleme Tesisidir. Filmin yönetmeni Pelin Esmer, filmi çekeceği bölgeyi iyi tahlil etmiş ki birçok yöre unsuru film sahnelerine yedirilmiş durumda.
Öncelikle özellikle dinleme tesisinde çalışanlar yöre insanları olup, o Tosya’ya özgü ağızları ile çeşitli sahnelerde boy gösteriyorlar. Öte yandan Seher’in hostes olarak çalıştığı otobüs firması da Tosya Seyahat’e ait bir otobüs olup, otobüs içi sahnelerde yine Tosya yöresine ait “Tiridine Bandım” türküsü duyulabilmekte. Film sahnelerinde Seher’in ailesinin yanına gittiği sahnede Şenpazar’ın panoramik ancak küçük bir taşra olarak görüldüğü sahnelerde fakir ve küçük bir dünyaya hapsedilmiş yaşamları aktarması açısından oldukça yerinde olmuş. Bir önemli Kastamonu motifi de asıl işi marangozluk olan Nihat’ın kulede, elinde Tosya Çakısı ile bir ahşaba şekil vermeye çalıştığı birkaç sahnede tekrarlanır.
Film her ne kadar iki karakterin kaderlerinden kaçışının ve yine benzer kadere istemsiz teslim oluşunun öyküsü olsa da özellikle Gözetleme Kulesinde orman bekçilerinin telsiz konuşmalarındaki kelime ve tonlamalarla zorunlu yalnızlıklara mahkûm olmuş insanları da bir payda da buluşturuyor.
MURAT KARASALİHOĞLU