Bürokrasi, halkın birbiriyle çatışan talepleri ve hayatın gerçekleri arasında sıkıştığında konu çözülmüş gibi hareket edeceğine burada ciddi bir sorun var diyebilmeli. Halk da her istediği olmadığında kızıp küsüp saf değiştireceğine bu işin doğrusu nedir diye düşünebilmeli.
“Bu noktada sorun var, tıkandık” demek bir özgüvendir, iyi niyettir. Başarının temel ilkelerindendir.
Üşenmeden, faydacı kesimlerin ahı vahı yerine hak olan aranmalı.
İdealist ve hayalleri olan kişiler kurumlarda istihdâm edilmeli. Ardından da aldıkları kararları uygulayabilmeleri için onlara imkânlar verilmeli.
Bu yazıyı neden kaleme aldım?
Metropollerde belirgin olarak fark edilmeyen bir gerçeklik var.
Anadolu’da köpek ve kediler yok oluyor.
Hayvan üretim çiftlikleri kapatılamıyor.
Köylerde köpekler rastgele ürediğindençoğu ilçe, kent merkezlerine ya da uzak yerlere atılıyor özellikle dişiler ölüme terk ediliyor.
İnsanlar hayvanlarını bilinçsizce çiftleştiriyor.
Kısırlaştırma merkezleri sembolik.
Peluş oyuncak olduğu sanılan hayvanların canlı olduklarını ve 10-15 yıllık ömürlerinin olduğunu onları evlerine aldıklarında anlayan insanlar hayvan edinememeli.
Hayvanlar devlet eliyle sahiplendirilmeli.
Tabii ki çoğunun sonu sokaklar oluyor.
Barınakların çözüm olduğu söylemi, gerçeği örtenzalim bir perde.
Doluyorlar, doluyorlar; nasıl boşalıyorlar?
Bir an önce kısırlaştırma merkezleri kurulup üretim denetimi oluşturulmalı.
Gerçeklerden kaçmadan yüzleşerek ilerleyelim.
Sorunun kökenine inelim.
5199 Sayılı Kanun’u uygulanabilir niteliğe getirelim.
Dr. Özlem Kutkan