“Kendir başkentiyiz, ama bunun gereğini yapmamız lazım”
KATAR:Artık hatırla, makam sahibi olmuş hemşeri desteği ile şehre katkı sunmak dönemi bitti. Memleketin büyümesi, gelişmesi, uzun vadeli tarım, sanayi ve turizm yatırımları ile oluyor. Yani kalkınma bu salonda bulunan kitlenin harekete geçmesiyle elde ediliyor.
ASLAN: Bugün bizler üniversite-sanayi-kamu işbirliğine de önem vermeliyiz. Yapacağımız teknokentlerde AR-GE faaliyetlerini arttırıp katma değerli ürünlere yönelmeliyiz. Ülkemizin ihtiyacı olan ileri teknoloji ürünleri üretmeliyiz.
VİDİNLİ: İşin konuşma kısmında çok iyiyiz, ama ne yazık ki yol alma konusunda zayıfız. Şimdi bir an önce ve ivedilikle yapmamız gereken faaliyete geçmektir. Kendirin başkentiyiz ama başkent olmanın gereğini yapmamız lazım.
BALTACI: Önce ne üreteceğimizi, bunun sanayisini nasıl kazandıracağımızı planlamalıyız. Ekim işi kolay. Çünkü Kastamonu’da kendir ekimi ile ilgili çok büyük kültür, önemli bir gelenek var. Önemli olan neyi üreteceğimizi planlamamız ve adımlarımızı somut şekilde atmamız.
ÇELİK: Geçen yıl 40 dekar olan kendir ekim alanı, bu ateşlemeyle 97 dekara çıktı. Şu anda çok az. Artması için bu işin endüstrisi lazım. Üreticinin kendiri satabileceği fabrikalar, üretim alanları lazım. Bunun için müteşebbislere iş düşüyor. Bu işin önünü birlikte açmamız lazım.
EMİRALİOĞLU: Dünyada en çok ekimi yapılan ürünlerle bizim kendi geleneksel tohumumuzun adaptasyon denemesini yaptık. Gördük ki bizim tohum hem lif kalitesi hem de tohum verimi bakımından en yakın rakibinin iki kat daha üstü performans gösterdi.
KOÇAK: Bunun adı Türk keneviridir. Bu Hint keneviri değildir. Malımıza sahip çıkalım, bunun başkenti burasıdır, Kastamonu’dur. Türkiye, ekilebilir tarım alanlarının yüzde 12’sine endüstriyel kenevir ektiği gün, sırf bunun yağından 100 milyar dolar enerji gelir elde etmiş olacak.
YILDIRIM: Taşköprü’de sigara kağıdı fabrikası var. Bu fabrika çalıştırılmalı. Kastamonu ölü toprağını üzerinden atmalı. Ya alan fabrikayı çalıştırır ya da iktidar özelleştirdiği gibi bu fabrikayı geri alır millete verir. O zaman kendir ekiliyor mu bakalım. Eker miyiz? Ekeriz.
Kastamonu Sanayici ve İşadamları Derneği (KASİAD) Kastamonu Şubesi tarafından düzenlenen “2. Kastamonu İş Dünyası Zirvesi”nde kendir konusu masaya yatırıldı.
Rüya Düğün ve Kongre Merkezi Salonu’nda yapılan “Kendir Başkenti Kastamonu” konulu panelin yer aldığı zirvenin açılış konuşmasını KASİAD Kastamonu Şube başkanı Ahmet Katar yaptı. Ardından da KASİAD Genel Sekreteri Cemal Şenol, KASİAD Genel Başkanı Ayhan Aslan, Belediye Başkanı Opr. Dr. R. Galip Vidinlioğlu, CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, AK Parti Kastamonu Milletvekili Metin Çelik birer konuşma yaptı.
Ahmet Katar
- Kastamonu İş Dünyası Zirvesi’nin açılış konuşmasını gerçekleştiren Ahmet Katar şunları söyledi:
“Öncelikle ifade etmek isterim ki, bu zirve bu salonda geçirilen birkaç saatten, konuşulan birkaç meseleden ibaret bir organizasyon asla değildir. Bizim amacımız da burada toplanıp, konuşup, kucaklaşıp vedalaşmak kesinlikle değildir.
KASİAD Kastamonu Şubesi olarak, İş Dünyası Zirvesi’ndeki en temel amacımız Kastamonu’yu unutturmamak, Kastamonu’nun doğal ve kültürel zenginliklerini unutturmamak, Kastamonu’nun sahip olduğu potansiyellerini unutturmamak, Kastamonu’nun manevi iklimini unutturmamaktır. Tabir-i caizse biz Kastamonulu olup şehir dışında ikamet eden işadamı ve sanayicilerimize, kıymetli hemşerilerimize Kastamonu’nun havasını unutturmamak istiyoruz. Bakınız bugün birçok arkadaşımız sabah saatlerinde veya önceki gün geldiler. Şeyh Şaban-ı Veli hazretlerini ziyaret ettiler, Nasrullah Meydanı’nda soluk aldılar, suyunu içtiler… Bazılarımız ilçelerinde, köylerinde bulunan aile kabristanlıklarını ziyaret ettiler, sıla-i rahim yaptılar. En basitinden karayoluyla gelen arkadaşlarımız bir Ilgaz havası alalım diyerek, Anadolu’nun yüce dağı Ilgaz’ı aşarak Kastamonu’ya geldiler. Tüm bunların sonunda inanıyorum ki iyi ki geldik, zirve vesile oldu memleketi görmüş olduk dediler. Aslında bunların hepsi bizim hedeflerimizin birer parçasıdır. Bugün aramızda olarak amaçlarımıza destek olduğunuz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”
Kastamonu’nun herkesin ortak değeri ve mirası olduğunu söyleyen Katar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kastamonu, bizim için bir memleketten her zaman daha fazlası oldu. Kastamonu’ya, doğup büyüdüğümüz, hayatımızı sürdürdüğümüz bir şehir olmanın ötesinde hep daha güçlü duygularla bağlı olduk. Kastamonu, hepimizin ortak değeri ve mirası oldu. Zaman zaman ifade ettiğim gibi böylesine güçlü bir kitlenin, sınırları dışında da çok güçlü bir lobiye sahip olan memleketin daha çok gelişmesi, daha çok büyümesi ve adından daha çok söz ettirmesi gerektiğini düşünüyorum. İnancım o ki; bu amaca ulaşmanın en büyük yolu bu salonda bulunan ruhun, sahip olduğumuz heyecanın sürekli diri tutulmasıdır. Kastamonu için ortak aklın hakim olduğu, şehrin tüm dinamiklerinin gönüllülük esasına dayalı olarak bir araya geldiği bir platform kurulması talebimizde bu yüzden oldu. Hepimiz bu toplumun, bu memleketin bir parçası olarak ortaya koyacağımız irade, gerektiğinde alacağımız risklerle, memleket sorunlarının çözümünde sürece dahil olmak zorundayız. Artık hatırla, makam sahibi olmuş hemşeri desteği ile şehre katkı sunmak dönemi bitti. Memleketin büyümesi, gelişmesi, uzun vadeli tarım, sanayi ve turizm yatırımları ile oluyor. Yani kalkınma bu salonda bulunan kitlenin harekete geçmesiyle elde ediliyor.
Kastamonu bir tarım şehri. Bugün, bunun bir parçası olan kendiri konuşacağız. Bakınız bizim Kastamonu olarak 11 adet coğrafi işaretli ürünümüz var. Bunların başında tarım ürünleri olarak Taşköprü sarımsağı, Tosya pirinci, İhsangazi siyez bulguru geliyor. Peki biz bu ürünleri yeteri kadar profesyonel şekilde üretip, pazarlayabiliyor muyuz? İfade etmek istediğim nokta, Kastamonu sahip olduğu ürünlerde lider ve marka il olabilecek konumda ama bu konuda tarımsal ürünlerin sanayi koluna dönüştürülmesi noktasında ciddi sorunlarımız var. Bakın bugün Türkiye’nin ilk ve tek sarımsak fabrikası olan, organize sanayi bölgemizde bulunan tesis kapanma tehdidiyle karşı karşıyadır. Elbette her şirketin ekonomik sorunları olabilir. Ama bunlar çözülebilecek problemlerse ve ortaya konan ürünler şehrin marka kimliği açısından değerliyse bizim bu şirketlerimize sahip çıkmamız gerekmektedir.”
Katar, konuşmasını kendir odaklı olarak şöyle sürdürdü:
“Bugün özellikle üzerinde durmak istediğimiz ve çok değerli panelistlerimizle konuyu enine boyuna tartışacağımız meselemiz kendirdir. Elbette bizim kendir ve kenevirden kastımız hint keneviri değil endüstriyel olarak birçok sanayi kolunda hammadde olarak kullanılan endüstriyel kenevirdir. Osmanlı döneminden itibaren topraklarımızda kenevir üretimi yapılmaktadır. 1970’li yıllara kadar ilimizde en önemli sanayi bitkisiydi. Yılda 600 bin ton üretimle Türkiye ihtiyacının yüzde 63’ünü Kastamonu karşılamaktaydı. Aynı şekilde ilimizde 2 bin 500 adet urgan işliği vardı. Yılda 380 bin ton urgan işliği üretilirken bu ürünler Kastamonu’da urgan hanlarında ve kendir hanlarında pazarlanıyordu. Bu hanlar yapı olarak günümüzde de varlığını korumaktadır. Liflerinden iplik, dokuma ve kumaş, hamurlu kısmından kağıt yapılan; yapraklarından ise ilaç ve kozmetik sektöründe yararlanılan kenevir, bir dönümlük alanda yetiştirildiğinde dört dönümlük ağaca denk kağıt hamuru elde edilebilen mucize bir sanayi bitkisidir. Kenevir dört ayda yetişirken, bir ağaç kırk ile elli yıl arasında yetişebilmektedir. Yine bir dönümlük kenevir, yirmi beş dönümlük ağaç kadar oksijen sağlayabilmektedir. Faydaları saymakla bitmeyen bu mucize bitki hakkında değerli panelistlerimiz bizleri aydınlatacaktır. Ben o yüzden çok fazla detaya girmek istemiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın Ocak ayında, kenevir ekim sürecinin tekrar başlamasıyla ilgili Tarım Bakanlığı’na talimat verdiğini açıklaması ile bu konuda birçok il kendir üssü olmaya talip oldu. Kastamonu’da da bu konu farklı platformlarda konuşuldu, tartışıldı. Ama biz bunu Kastamonu dışına taşıyamadık, kendir üretimi ile ilgili sürekli başka illerin isimleri telaffuz edildi. O yüzden basın mensuplarını zirve ile ilgili bilgilendirdiğim açıklamamda da ‘bu treni bari kaçırmayalım’ dedim. Kastamonu kenevire yabancı bir şehir değil. Daha önce birçok aile kendir üretimi ile geçimini sağladı. Birçok evimizde Taşköprü Kendir Fabrikası’nın ürünleri hala kullanılıyor. Şu an az da olsa Hanönü’nde kendir üretimi yapılmaktadır. Sahip olduğumuz tohumları muhafaza ederek, üretim alanını genişletmek çiftçimizin elindedir. Ama çiftçiyi bu konuya teşvik etmek, kendiri rol model bir tarım ürünü yapmak ise yetkililere düşmektedir. Kastamonu’nun kendir konusundaki potansiyelini üretim süreci sonunda endüstriyel alanda çeşitlendirmek ise sanayici ve iş adamlarımıza düşmektedir. Biz bugün bu salonda konuya duyarlılık oluşturmak, yanlış bilgileri düzeltmek, kendiri Kastamonu’da tekrar canlandırmak için bir tohum attığımıza inanıyoruz. Bu tohumu hayata tutundurmak sadece bizim gayretlerimizle olacak bir iş değil, buradaki bütün paydaşlarımızın konuya hassasiyetle yaklaşması gerekiyor”
Cemal Şenol
KASİAD Genel Sekreteri Cemal Şenol, Kastamonu’yu hiçbir zaman unutmadıklarını söyleyerek “Bugün buraya 70 tane işadamıyla katılım sağladık. Unutmadık Kastamonu’yu. Düşüncelerimiz her zaman Kastamonu’ya yakındı. Bu toplantı ses getirdi. Beni 2 tane holdingin genel müdür yardımcısı aradı. 1 tanesinde genel müdürü aradı. 1 tanesi kağıt üzerine, biri araba parçası kompozit üzerine aradı. Kastamonu’ya ciddi olarak yatırım yapmayı düşünüyorlar. Bu hareket bu panel olmasaydı, olmazdı. Bu hareket getirdi” dedi.
Ayhan Aslan
KASİAD Genel Başkanı Ayhan Aslan ithalatın azaltılıp, ihracatın arttırılması gerektiğini söyleyerek başladığı konuşmasında şunları söyledi:
“Bugünlerde dünyada yaşanan ekonomik siyasi ve toplumsal olaylar insanlar üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Suriye’de terörist unsurlarla yaptığımız savaş takdire şayandır. Türkiye ekonomisinin gelişmesi için sadece devletin desteği yeterli değildir. Özel sektörün katma değerli fizibl sektörlere yatırım uygulanması esastır. Türkiye’nin ihtiyacı olan malları Türkiye’de üreterek ithalatı azaltıp, ihracatı arttırmalıyız. Kendir ekildiğinde sanayide inşaat malzemesinde tekstilde ve diğer alanlarda önemli yatırımlar yapılacaktır. Bugün bizler üniversite-sanayi-kamu işbirliğine de önem vermeliyiz. Yapacağımız teknokentlerde AR-GE faaliyetlerini arttırıp katma değerli ürünlere yönelmeliyiz. Ülkemizin ihtiyacı olan ileri teknoloji ürünleri üretmeliyiz. Türkiye’nin ekonomisini güçlendirmek konularında AR-GE ve geliştirici faaliyetleri artırmalıyız. Tarımda bugün Hollanda ve Amerika ekonomisini örnek almalıyız.”
Galip Vidinlioğlu
Kendirin Kastamonu için önemini vurgulayan Belediye Başkanı R. Galip Vidinlioğlu ise konuşmasında şu görüşlerini dile getirdi:
“İşin konuşma kısmında çok iyiyiz, ama ne yazık ki yol alma konusunda zayıfız. Şimdi bir an önce ve ivedilikle yapmamız gereken faaliyete geçmektir. Kendirin başkentiyiz ama başkent olmanın gereğini yapmamız lazım. Başkentim demekle kimse bize başkentlik vermiyor. Kendirin en önemli havzası Taşköprü havzasıdır. Eski Taşköprü dediğimiz Zımbıllı’dan eski SEKA’ya kadar uzanan bir havzadır. Kendir o kadar önemliydi ki, Sümerbank ve SEKA Taşköprü’de kuruldu. Kendir yeni yeni tekrar gündemimize girdi. Gündemimize girmişken, en önemli eksiğimiz şu aşamada, tohum eksiğimiz. Onun için ivedilikle tohum miktarımızı arttırıp, ekim yapacağımız alanı genişletmemiz lazım. Bu konuda mutlaka AR-GE oluşturmalıyız. Vatandaş ‘Kendiri ekelim de, biz bunu ne yapacağız?’ diye soruyor. Dolayısıyla bu konuda özellikle iyi bir çalışma yapmamız lazım. Bu konuda ekim yapacak insanlarımız ikna etmemiz lazım. Kendir konusunda duayen bir hocamız var. Ondan bu konuda değerli bilgiler alabiliriz. Bu işlerin sözde kalmayıp, mutlaka eyleme yansıması lazım. İvedilikle bu konuda toplantılar yapıp, yatırımı nereye yönlendirebiliriz noktasında düşünmemiz lazım. En azından 2 tane yan sanayiyi Kastamonu’ya kazandıralım. Bunlardan bir tanesi naylon poşetler artık yasaklandı. Bu hayatımızdan bir süre sonra çıkacak. Bu noktada poşet noktasında bizim kendirden ürettiğimiz poşete dönme konusunu gündeme getirebiliriz. Bununla ilgili mutlaka AR-GE oluşturup, çalışmamız lazım. Çünkü önümüzde yaklaşık 2-3 yıllık bir süreç var. Şu anda ürettiğimizin buna yetmesi mümkün değil. Tohum biriktirirken, bununla ilgili de altyapı çalışmalarımızı bir an önce hızlandırmamız lazım. Kendirden tuğla yapabilsek keşke. 700 dereceye dayanıklı bir hammadde. 700 dereceye dayanıklı binalarımız olduğunu düşünün, yangın tehlikesini de hemen hemen bertaraf edebiliyoruz. Bir depremde altında kalsanız, burnunuz kanamadan çıkarsınız, çünkü çok hafif madde. Çok dayanıklı bir madde. Ciddi bir yalıtım malzemesi. Bu konuda bütün dünyaya satışını yapabiliriz. Burası gerçekten anavatanı. İplik sanayinde de kullanabiliriz. Tekstil konusunda Kastamonu belli bir aşamaya geldi. Tekstil konusunda kendirin liflerini ne kadar inceltebiliriz? Bence öncelikle bu iki konu üzerinde düşünmemiz gerekir. Birçok sektörü var. Hemen hemen her yerde kullanabiliriz. Taşköprü’de eskiden sarımsak ekilen tarlaya ertesi yıl kendir ekilirdi. Bu dönüşümlü olarak yapılırdı. Kendirin kökleri selenyumu yukarıya çektiği için çok daha sağlıklı, çok daha aromalı sarımsak elde edebiliyorsunuz. Dolayısıyla kendirin havayı temizleme özelliği var. Lütfen bu güzide topluluğun bir araya gelmesi, sadece toplanma, yeme içme, ayrılma faslına dönmesin. Gerisini mutlaka getirelim. Ben Belediye Başkanı olarak bu işin arkasındayım. İşadamlarımıza her türlü desteği vereceğime, köylümüze her türlü desteği vereceğime söz veriyorum. Her türlü çabanın arkasında olacağım. Kendir bizim olmazsa, olmazımız. Kendirin bu kadar atıl durumda kalması doğru değil. Yapacağımız girişimle, MOPAK ile ciddi bir pazarlıkla SEKA’yı tekrardan Kastamonu’ya kazandırabiliriz. Bu konuda üzerime düşeni yapacağımıza söz veriyorum. Yeter ki yol alalım. Çünkü başka çıkışımız yok.”
Hasan Baltacı
CHP Milletvekili Hasan Baltacı, kendir ile ne üretileceğine karar verilmesi gerektiğini vurgulayarak başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sonucunu planlamadan, başını planlayamayacağımız bir süreç olduğunu kabul etmemiz lazım. Kravat üreteceksek ona göre planlama yapmamız lazım, kağıt üreteceksek, otomotiv sanayinde kullanacaksak, kozmetik sanayinde kullanacaksak buna uygun üretim planı yapmamız lazım. 2000’li yılların başlarında bile kendir ekiliyordu. 2002 yılında bile Kastamonu’da 800-900 çiftçi yaklaşık 3 bin dönümlük bir arazide kendir ekiyordu. 2004 yılında kendir üretimi 184 dönüme düştü. Bugün sadece bir üretici 40 dönümlük arazide kendir üretiyor. 2004 yılında kendir üretiminin bıçak gibi kesilmesinin bir tek sebebi var. Kastamonu SEKA Fabrikası’nın kapatılması. Sen önce ne üreteceğini planla, bunun sanayisini Kastamonu’ya nasıl kazandıracağını planla, ekim işi kolay. Çünkü Kastamonu’da kendir ekimi ile ilgili çok büyük kültür var. Çok önemli bir gelenek var. Bence önemli olan neyi üreteceğimizi planlayarak, adımlarımızı somut şekilde atmamız gerekiyor. Hamaset yapmak kolay. Somut adımları atacak, gerçekçi yaklaşıma ihtiyacımız var. Kastamonu TR82 Bölgesi’nde yer alan, Çankırı ve Sinop illeri gibi öncelikle 5’inci teşvik bölgesinde olmalı. Yani burada yatırım yapacak biri, destek alacağına inanması lazım. Batı Karadeniz İdare Başkanlığı’nın, BAKAP Projesi’nin acilen Kastamonu’ya kurulması gerekiyor. Bu konuyla ilgili kanun teklifimi meclise sundum. Herkesten de destek bekliyorum. Bu kadar insanız, bir sonuç çıkması gerektiğini düşünüyorum. Bir an önce somut adımlar atılması gerektiğini düşünüyorum. Kastamonu’ya da kendirin sanayisinin kurulması gerekiyor. Bunu ıskalamamak lazım. Ben her türlü desteğe hazırım. Somut adımlarda attım, desteklerinizi bekliyorum.”
Metin Çelik
Toplantının hayırlı olmasını söyleyerek son konuşmayı yapan AK Parti Milletvekili Metin Çelik de şunları söyledi:
“Kendirin hepimizin hayatında bir yeri var. 1990 yılların başından itibaren kendirde bir gerileme başladı. Bunun birçok sebebi var. Kendirin kullanıldığı alanlarda rekabetçi ürünlerin öne çıkması, daha az maliyetli ürünlerin hayatımızdan çıkması, kendiri hayatımızdan yavaş yavaş çıkardı. Yıllar içerisinde İnebolu’ya gemilerle çuvallar geldi, SEKA’ya getirildi. O çuvallardan kendirin hammaddesi kağıt üretilmeye başlandı. Bu ekonomik hayatta olabilecek bir şey. Zaman içerisinde alternatif ürünler, daha ucuz maliyetli ürünler öne çıkıyor. Bunu yaşadık. Bu süreç içerisinde SEKA köylünün ürettiği ürünü almakta çekinceli davrandı. Bu konu meclise taşındı. 1998 yılında o dönemin hükümeti tarafından SEKA özelleştirme kapsamına alındı. 1990’lı yılların sonuna geldiğinde, öncesi karşılaştırılamayacak kadar, kendir üretimi hem ilimizde hem de Türkiye’de azaldı. Bu özelleştirme süreci Taşköprü’deki SEKA Fabrikası ile birlikte diğer fabrikalarda da yaşandı. 2003 yılında SEKA özelleştirildi. SEKA kapandığı için mi kendir üretimi bitmiştir? Buna kesinlikle katılmıyorum. Çünkü bunu il olarak da yaşadık, ülke olarak da yaşadık. Aradan 15 yıl geçtikten sonra, doğal ürünlere yönelimin arttığı bir dönemdeyiz. Bu konudaki farkındalığın arttığını görüyoruz. Geçen yıl hükümetimizin poşet kullanımıyla almış olduğu kararla, eşzamanlı bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız en doğal ürün diyebileceğimiz, kendiri öne çıkardı. Bu konuşma yapıldığında Türkiye’de Hanönü’nde 3-4 yıldır kendir eken kardeşimiz var. Fakat kendir üretimini bitirmemiş bir Vezirköprü ilçesi var. Onun adını Sayın Cumhurbaşkanımız zikretti ama bu konu 20 il ile birlikte hayata geçecek. Kastamonu’muz da bundan 5 yıl önce kendir üretebilecek iller arasına dahil edildi. O ilçe zikredildiği için maalesef sanki Kastamonu bu işin içinde yokmuş gibi bir anlam çıkarılmaya çalışılıyor. Halbuki şu anda Kastamonu’muzun kendir üretimi anlamında diğer illerden herhangi bir eksiği söz konusu değildir. Fakat çiftçimiz başka ürünlere yönelmiş. Ekim alışkanlık işi. Alışkanlıklardan kolay kurtulamıyorsunuz. Bu ateşleme ile birlikte, geçen yıl 40 dekar olan kendir ekim alanı, 97 dekara çıktı. Şu anda çok az. Bunun artması için bu işin endüstrisi lazım. Kendiri satabileceği fabrikalar lazım, üretim alanları lazım. Bunun için müteşebbislere iş düşüyor. Bu işin önünü hep birlikte açmamız lazım. Poşet kullanımı 10 ayda yüzde 70 düştü. Bunun yerini kendir alsın istiyoruz. El birliğiyle hareket etmemiz lazım. Bizim Kastamonu olarak hiçbir eksiğimiz yok. Sadece birkaç adım atmamız lazım. Bu toplantılarının sonuçlarını mutlaka almamız lazım”.
PANEL
Protokol konuşmalarının ardından “Kendir Başkenti Kastamonu” konulu panel yapıldı. Panelin moderatörlüğünü gazetemiz yazarı Mustafa Afacan yaparken, TAGEM Genel Müdür Yardımcısı İhsan Emiralioğlu, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Kenevir Enstitüsü Kurucusu Dr. Yalçın Koçak, Karadeniz Teknik Üniversitesi Lif ve Kağıt Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Usta kendir konusundaki görüşlerini katılımcılara aktardı.
İhsan Emiralioğlu
Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar (TAGEM) Genel Müdür Yardımcısı İhsan Emiralioğlu, görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Kastamonu geçmişte kendirin başkentiydi. Kastamonu tekrar kendirin başkenti olmalı. Kendirin kullanım alanlarının hepsinin ekonomik olduğunu düşünmek mümkün değil. Birçok farklı kullanım alanı var ancak bunların hepsi ekonomik olarak kullanıma müsait değil. Bizim burada almamız gereken yol bunların en ekonomik olanlarını tespit edip bunların üzerinde yürümek gerekiyor. Ülkemizde kenevirle ilgili kamu yatırımlarını baktığımızda ilk yatırım 1946 yılında Kastamonu’da kurulan kendir fabrikasıyla başlamış. Yani Türkiye’de ilk kamu yatırımı bizim şehrimize Taşköprü ilçemize yapılmış.
1961 yılında yaklaşık 10 bin ton yapılan kenevir lif üretiminin en yüksek rakama 1970’li yıllarda çıktı. 1990’lı yıllardan itibaren henüz daha SEKA kağıt fabrikası kapanmadan ülkemizdeki kendir üretimi azalmaya başlamış. Bunun en temel sebebi kenevirin kullanım alanlarının yerine plastik gibi alternatif ürünlerin almasıyla beraber yavaş yavaş kendirden yapılan ürünlerin kullanım alanları azalmış. 19 ilde kenevir üretimiyle ilgili liflerinden ve tohum elde edilmesiyle ilgili yasal hiç bir problem yok. Aslında geçmişten beri de hiç olmamış. Ülkemizde 19 ilde bu sayı bazen 20 olmuş ülkemizde kenevir üretimi aslında hiç yasaklanmamış. Sanki 2016 yılında çıkan yönetmelikle tekrar serbest bırakılmış gibi bir algı var. Bu böyle değil. Ama alıcının olmaması ve sektörün yavaş yavaş geriye gitmesiyle birlikte bir takım sınırlamaların çok üst seviyeye çıkartılmasıyla beraber kenevir üretimi giderek azalmış.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kenevir konusuna tekrar işaret etmesiyle birlikte Türkiye genelinde yeniden bir farkındalık ve duyarlılık oluştu. Hem üreticilerimizi hem sanayicilerimizi bu konu heyecanlandırdı. Şuan tescil edilmiş 69 tane kenevir çeşidi var dünya genelinde. Biz, dünyada en çok ekimi yapılan en çok kullanılan ürünlerle bizim kendi geleneksel tohumumuzun adaptasyon denemesini yaptık. Avrupa’da en çok ekilen en çok kullanılan 5 tane çeşitle bizim Kastamonu’da kullanılan popülasyonu karşılaştırdık. Gördük ki bizim elimizdeki tohum çok kıymetli, çok değerli. Hem lif kalitesi bakımından hem de tohum verimi bakımından en yakın rakibinin iki kat daha üstü performans gösterdi. Bu bizim açımızdan çok büyük bir zenginlik. Kenevirdeki ata tohumu hem kalite hem de verimlilik açısından son derece yüksek ve değerli bir tohum. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak kenevir konusunda ithal tohum getirilmesini istememekteyiz.”
Dr. Yalçın Koçak
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Kenevir Enstitüsü Kurucusu Dr. Yalçın Koçak, çarpıcı bilgiler içeren konuşmasında şunları söyledi:
“Kenevir’e ne jandarma ne de tarım bürokrasisi taksonomi gözüyle bakıyor. Taksonomi uyuşturucu demek. Niye bugün uyuşturucu yakalandı dedikleri zaman bilmem kaç gram çarpı şu kadarla şu kadar yakalandı, kim yakalayanlar şu kadar ücret. Ya bu acaba endüstriyel olan mıdır yoksa uyuşturucu olan mıdır? İnanın bilen yok, bilecek organ da yok. Niye bunun bir kanunu yok, bir sözlüğü yok, bir tarifi de yok. Yapraklarında psiko aktif madde olmayan kenevir endüstriyel kenevirdir. Buradaki bütün kenevirler endüstriyeldir. Dolayısıyla bizim bütün tarlalarımızda jandarmanın gelip yan gözle bile bakmasından Allah için söylüyorum ben rahatsız oluyorum, ama bu ülkede yukarıdan baktığınız zaman hangi tarlada neyin olduğunu bilen sistem var. Maalesef bu sisteminde şalterini Tarım Bakanlığı’na indirip kapatanlar var. Ben oturduğum yerden hangi tarlada ne varmış görebiliyorum TARBİL vasıtası ile. TARBİL’i kapattılar. Niçin? Güneydoğudaki tarlalar gözükmesin diye. Ben böyle söylediğim zaman bürokratların ağırına gidiyor. Gitmesin kardeşim, vazifenizi yapın.
Kenevir tohumunun bir kilosundan yüzde 20 yağ çıkar. Yani 5 kilo kenevir tohumundan 1 kilogram yağ çıkar. Dünyada bunun fiyatı bellidir 6 dolardır. Amerikan baskısıyla biz köylümüze zulüm yaptık, entrika çevirdik özelleştirmeyi de yanlış yaptık ve tohumu yok ettik. Samsun’a elimizi versek kolumuzu alamıyoruz. Yarısını peşin versek, yarısını alamıyoruz. Ben şimdi buraya bir torba esrar bırakacağım bu gece. Bakın burada kaç kişi içici çıkacaktır? Samsun’da çöpünü bulamazsın, çuvalı bulamazsınız. Şimdi neresiymiş bunun başkenti, kusura bakmayın kenevirin başkenti Kastamonu’dur. Samsun da bunun kaçakçılığının başkentidir.
Bunun adı Türk keneviridir. Bu hint keneviri değildir. Malımıza sahip çıkalım, bunun başkenti burasıdır. Dünyada artık her şey sertifikaya gitti, lisansa gitti, iki tane kenevir için Samsun kendi adıyla yapıyordu, bağırdık çağırdık birini üniversite adına bir tanesi de oradaki enstitü adına sertifikaları yapıldı. Ama daha 67 tane sertifika yapılacak kenevir tohumumuz var.
Kastamonu merkezde yaşayan bir kendir müzesi açılmalıdır. Vali Bey’in yapması gereken bir iştir. Ivır zıvır müzelerle uğraşacağına bir kendir müzesi açmalıdır. Yaşayan çalışan kadınların halı yaptığı, üst baş yaptığı, bir taraftan da televizyondan Amerika’ya kadar okyanus ötesine satış yapılabilen ürünlere ait bir müze, yaşayan ve çalışan bir müze kurulmalıdır.
Biz bunu yıllarca, uzun yüzyıllar önce, petrolden önce bunun yağını yaptık. Bugün evlerimizde kullandığımız gaz lambalarının fitilleri tamamen kenevirdendir ve İngiliz malıdır.Dikkat edin kendi fitilimizi dahi yapamıyoruz. Kullandığımız camilerimizdeki kandillerde yanan bizim kenevir yağıdır. Kenevir yağını sıcak motora koyun dizel arabada olduğu gibi alıp yürür. Rafine edin, rafine ettiğinizi koyun, yine sizi götürür. Türkiye kötü günlere doğru gidiyor. Bizi darboğaza sokmak isteyecekler. İyi gelişiyoruz, hasımlarımızın gözüne batıyoruz. Ne yapacak bizi engelleyecek. Akdeniz’in altı gaz, üstü ateş. 68 parça ecnebi donanması Akdeniz’de geziyor. Bunlar Rusya’yı kovalamıyor, bizleri kovalıyor.
F-35’lerden çıkarıldık, S-400’leri aldık diye. Bir taraftan yaptırımlar imzalanıyor. Enerjimizi yüz milyar dolara çıkarmaya çalışıyoruz. Ebedi dostlukların olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Yarın öbür gün bizim limanlarımızdan bize petrol gelmezse ne yapacağız. Nasıl tarım yapacağız. Akaryakıtsız tarım yapalım dedim. Akaryakıtsız tarımı başarırsa bu toplum daha dik duracak. Akaryakıtsız tarımın yolu buradan geçiyor. İşte akaryakıtımızda burada. Türkiye ekilebilir tarım alanlarının yüzde 12’sine endüstriyel kenevir ektiği gün sırf bunun yağından enerji geliri olarak 100 milyar dolar geliri var. Bizim bunun ithalatını kesmemiz, ısınma ve aydınlatma giderlerimizi yok ettiğimiz zaman 100 milyar kârımız bulunuyor. Buda bize çok büyük rant ve gelir sağlayacaktır. Akaryakıtsız tarımın yolu da kenevirden geçmektedir.”
Mehmet Yıldırım
Panelde soru cevap bölümünde söz alan 22. Dönem Milletvekili Mehmet Yıldırımise,şunları söyledi:
“Kastamonu kendirin başkenti diyoruz, ama bu başkenti bizim elimizden aldılar. Nasıl aldılar? Yıllar yılı 1946’larda 1949’larda Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet Paşa’ların Kastamonu’nun kırsal bölgesinin kalkınması için Taşköprü’ye kurdukları fabrikayla, onu satarak o makineleri yok ederek aldılar. İkincisi Ecevit’leri ve Kastamonu siyasetçilerinirahmetle anıyorum. Sabri Tığlı’nın ve diğer o dönem milletvekillerimizin İzmit’te Aziz Gümüşle mücadele ederek Kastamonu’dan üretim için 10 bin ton İzmit’te giden kendir elyafının merkezinde üretimini gerçekleştirebilmek için Taşköprü’ye sigara kağıdı fabrikası kurdurdular. Bunu ne yaptık?Hammadde vardı, tohum vardı, insan vardı, tarlada çalışan vardı.Özelleştirme adına önce 4 milyon dolara, sonra 8 milyon dolara ben TBMM’de o 2003 satışında kürsüye elimde kendir elyafı ve sigara kâğıdı ile beraber çıktım. ‘Allah’tan korkun, kuldan utanın’ dedim.Ne Allah’tan korktular, ne de kuldan utandılar;fabrikayı sattılar. Kime sattılar, MOPAK’a sattılar. MOPAK kim? Türkiye’nin en büyük sigara kağıt ithalatçısı.Ne uğraşacak işçiyle, çiftçiyle, aldı fabrikayı âtıl duruma getirdi. 8 milyon dolara aldı, şimdi ise burası bugünün değerlerinde 48 milyon lira, eski para ile 48 trilyon lira. Taşköprü’de bugün bununla o parayla oranın arsasını alamazsın.Böyle bir değer, böyle bir olay var. Çiftçi var, üretici var biz bugün tohumunu tartışıyoruz, sanayi tesisini konuşuyoruz. Avusturya’ya Hollanda’ya oraya buraya gitmeye gerek yok.Sayın tarım müdürümüz, sayın genel müdür yardımcısı bir zahmet Taşköprü’ye gidelim. Taşköprü’de sigara kağıdı fabrikası var. Bu fabrika çalıştırılmalı. Kastamonu ölü toprağını üzerinden atmalı. Ya fabrikayı çalıştırırsın ya da siyasi iktidar özelleştirdiği gibi bu fabrikayı ya alır kurtarır millete verir. Başka çare olmaz, o zaman kendir ekiliyor mu bakalım. Eker miyiz?Ekeriz.Ben kendir ticareti yapan Germeçli bir ailenin çocuğuyum. Biz kendir tohumunu bu bölgede kendimiz yetiştirmezdik. Biz Laçin’den, Merzifon’dan, Osmancık’tan ve Gümüşhacı köyden alırdık.Onlar kendir tohumunu yetiştirirlerdi. Yıllanmış tohumlardan kendir bitmez, biz bu sene ektik, iki üç senedir de ekiyoruz. Sadece ben Taşköprü’de ekiyorum, eken arkadaşlarımız da var ama kendir bitmedi. Biterken dolu vurdu yok oldu. Benim tarlama jandarma ayda üç kere geliyor.Ben milletvekiliği yapmış kişiyim, ben esrar üretmiyorum. Ben endüstriyel kendire öncülük ediyorum. Ürettiğim ürünleri sizin sayenizde üniversitelere gönderdim. Hocamız burada 111 milyon dolarlık sigara kâğıdı ithal ettiğimizi söylüyor. Hangi firma yapıyor bunu, bunun bilgisi var mı? Bununla ilgili Sayın Milletvekilim Metin Bey lütfen soru önergesi verin. Türkiye’de kâğıt ithalatını yapan sigara kâğıdı ithalatçı firmasını öğrenmek istiyorum. Siz vermezseniz de ben verdiririm. Fabrika var, işçi var, tarla var ama rakibi sarımsak 40 lira oldu. Kendir üretiminin rekabeti sarımsak, bir dönüm yerden 200 kilo elyaf alıyoruz. Eski dönemlerde biz kendiri dolara bağlatmıştık. İstanbul’dakilerle Kastamonu’daki işadamlarıyla kendir fabrikalarımıza sahip çıkacağız.”
Panel sonunda moderatör ve konuşmacılara Ahmet Katar, Ayhan Aslan, Metin Çelik ve Vali Yardımcısı Vekili ve Taşköprü Kaymakamı İbrahim Çenet tarafından plaket verildi.
Cengiz MUHZİROĞLU