Bu konuyu birkaç kez yazmama rağmen anlatamıyoruz anlamıyorlar, maalesef hâlâ sokaklarda gördüklerim bizlere asla yakışmayan, ama bazı insanlar tarafından bizlere yakıştırılan ve yaşatılan çevre kirliliği.
Kastamonu’nun tarihi ara sokaklarını biraz dolaşırsanız sağlığa zararlı olmasına rağmen yerlerde izmaritler, boş kutular, poşetler, kâğıtlar, torbalar vb. materyaller birde rüzgâr olursa adeta birbirleri ile dans edercesine sürükleniyorlar.
Son yılın trendi ise pandemi ile kullanmaya başladığımız maskeler hatırı sayılır sıklıkta yerlerde sürünüyorlar.
Bütün bunlar bazı kendini bilmezlerin çevre konusunu benimseyememiş olmasından kaynaklanıyor. Kimse bu atıklarınızı görmek zorunda değil.
Bu çeşit insanlar evini elbiselerini temiz tutarlar belki ancak çevreyi kirletmekten çekinmezler.
G.Hauptmann’ın güzel bir lafı var; “Kirletmemek, temizlemekten daha ucuzdur.”
Temizlemek belediyelerin görevi olsa da kirletmemek bizim vazifemiz olmalıdır. Neticede temizlik görevlileri de insan ve biraz empati yaparak çevre kirliliğini biraz olsun insan olduğumuzu düşünerek azaltmamız ahlaki yönden bize çok şey kazandıracaktır.
İşin bir başka boyutu da şu lanet virüsle haşır neşir olduğumuz günlerde belki de hiç rahatsızlık duymadan taşıdığınız virüsü attığınız izmaritlerle sokaklara taşıyorsunuz.
Madalyonun bir yüzünde çevre kirliliği yaratan bazı ruh hastaları olsa da madalyonun bir de diğer yüzü var.
Öncelikle Kastamonu,Karaçomak deresi etrafı yani çayboyu dediğimiz bölge ve Kuzeykent’ten ibaret değil.
Tarihi ara sokaklarımızın hali içler acısı, eskiden herkes kendi evinin önünü süpürür böylece sokaklar temiz kalırdı, artık ne bu evlerde yaşayan insanlar, ne de evinin önünü süpürecek insanlar kaldı.
Evlerin duvarların yanında çıkan ve büyüyen otlar keşke inek beslemiş olsaydım hergün buralarda otlatırdım nasılsa bol bol var cinsinden her tarafı sarmış ve büyümüşler.
Sokak aralarına konan çöp konteynerleri olmasına rağmen çoğunluk bu çeşit yerlere basketteki gibi üçlük atış yapmak isteyip beceremediğimizden genelde çöpler konteynerlerde değil etrafında sıra olup gelip geçen hayvanlar tarafından da dağıtılıp etrafa saçılmaktadır.
Bu çöpleri karıştıran kedi köpekler sayesinde de hastalık tehlikesi olarak bizlere yansıyabilir.
Dedik ya, Kastamonu sadece çayboyundan ibaret değil, ama ara sokakları da görecek gözler gezecek ayaklar gerekiyor.
Sadece çevre kirliliği yok ki canım memleketimde, bir de gürültü kirliliği var ki patlamış veya özel olarak yapılmış egzoz sesinden, direksiyonda yan gelip sonuna kadar açılan müziğin sesi on sokak öteden duyulmasına rağmen hiçbir yetkili kişi bunları görmüyor ve duymuyor.
Bütün bunlar olacak önce sağlık demek lazım da insanı ayakta tutan da ruh sağlığı, zaten sinirler harap olmuş durumda.
Maalesef göz görünce gönül katlanamıyor.
“Görmezden gelin, ses etmeyin, cevap vermeyin. Susmak ve sessizlik herkesi mahveder. Darwin”
Bülend Çadırcıoğlu