İşyerim yaklaşık 5 yıldır Kuzeykent Bizim Çarşı’da. 20 işyeri olan çarşımızın yarısı bile dolu değil.
Birçoğu ‘Harita Mühendisliği’ bürosu olarak kullanılan çarşıda çalışma hayatı büyük iş merkezlerinin karmaşası olmadan huzur içinde sürmekte.
Çarşımızın tam ortasındaki park ise bir yeşillik, bir huzur kaynağı olmaktaydı… Dalları yola kadar eğilen söğüt ağacının altından geçerken arabanın dallara sürtünme sesi tatlı bir anı olarak hafızamda kalacak.Çünkü artık parktaki ağaçlarımız yok. Kesildi.
Bakımsız ve âtıl durumda olan parkta bir temizlik, bir düzenleme yapılmasına karar alınmış. İlk akla gelende 30-40 yıllık söğüt ağacı başta olmak üzere ağaçlarının kesilmesi olmuş.
Elbette park bakımlı ve temiz olmalı. Mutlaka bir düzenleme yapılacak ve park daha kullanışlı hale gelecek, ama ağaçları koruyarak bunu yapamaz mıydık?
Belki ağaç da dikilecek, ama dikilmişini, büyümüşünü kesmeye gerek var mıydı?
Basit bir peyzaj çalışması ile mevcut ağaçları koruyarak (zaten 3-5 tane ağaç mevcuttu) bir düzenleme yapabilecekken kestik ağaçları dümdüz ettik parkı. Tabii ki kim uğraşacak peyzajla falan?!İnsanoğlu olarak yine yıkmanın kolaylığını yapmanın zorluğuna tercih ettik.
Milli şair Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi:
Gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen iki kazma kürek, iki de ırgat gerek.
Hadi gel yapalım geri şunu desen bir Sinan gerek, birde Süleyman gerek.
Yapmak için meziyet, emek, sabır bazen para, ama en önemlisi niyet gerekir.
Yıkmak için hiçbir şey gerekmez, yıkarsın gider.
Çarşımızın parkı böylece temizlenmiş oldu. Şimdi yapmamız gereken parkı bir güzel parke ile kaplayıp bir meydan haline getirmek.
Tabii ki ağaçta dikmeliyiz, ki 30 yıl sonra tekrar düzenleme yapmak isteyen olursa kesecek ağaç bulsun.
Gelecek nesilleri düşünmek lazım!
FEZA TİRYAKİ