1990’lı yılların sonuyla birlikte şehrimizde “kültür turizmi” hareketliliği başladı, kaba hatlarıyla “tarihi mimari, müze, inanç alanları, gastronomi” eksenli sunulan “arz” karşılığında “talep” patladı, emsallerinin önüne geçme eğilimi yakalayan bir il profili ortaya konuldu…
Günümüzde Merkez İlçe özelinde “kültür turizmi” ne alemde?
(Pandeminin de araya girmesiyle “gözden kaçan” bir durum bu…
Kastamonu, “kültür turizmi” cephesinden çekiliyor mu?
Niyetlerden evvel sonuca odaklanıldığında…
Son yıllarda “kültür turisti” şehrimize geliyor mu?
Cevap kağıdında “gelmedi” kutucuğunu işaretleyenlerdenim…
Keza “bu gidişle de gelmez” kötümserliği içindeyim ayrıyeten.)
Şehrin “kadim kültürel dokusunu” ortaya çıkarmak için idarecilerin altyapısal alanda ortaya koydukları “niyetler, projeler, hedefler, hayaller” baş üstüne…
Altyapı namına “kısa, orta, uzun” vadeli hedeflerin bir gün gerçek olmasının evvelinde sanırım “işlev” mevzusunu ıskalıyoruz.
Halihazırdaki “altyapı” ne oranda turizm pastasına eklendi?…
Pansiyonculuktan tutun da yeme-içme mekanlarına kadar “vites” durumumuz ne?
(Konaklar misal…
Dernek lokali.)
“Beden” var…
“Hayat” yok.
Kültürel doku illa turizm aracı mı olmalı?…
Gelirin tabana yayılması ve bu sayede dokunun korunması için “sürdürülebilir” başka seçenek var mı?
“Yerel kalkınma” adına bulunmaz kumaştır “turizm”, tanelerinden güç alan “nar” misali bir turizm stratejisi niyet edildiğinde illa ki…
“Yatırımcı” rotası tutturulduğunda yerli halka düşen ise “emekçi” rolü.
“Üstyapı” minvalinde “iddiamız” kalmadı mı?…
Şehrin kültür dokusunu “tanıtma” noktasında çok sesimiz çıkmıyor, oysa, sadece “kapı tokmağı” görmek için turist gelir dünyanın dört bir ucundan.
Şehrimizin “kültür turizmi” kartının “sinek 2’li” seviyesine düşmesinde elbette ilimizin diğer ilçelerine ilişkin farklı turizm seçeneklerinin ortaya çıkması da etkili…
Yüz küsur bin nüfuslu şehrin kendi turizm rotasını göz ardı etmemesi lazım ne var ki.
“Kültür turizmi” namına yeniden “söz” söylemek lazım…
“Harekete geçmek” devamında da.
(“Yerel yönetim, meslek odaları, sivil toplum örgütleri, işletmeciler, girişimciler” birlikteliğinde yürünecek bir yolculuk bu…
Çorba içecekler tekkeyi beklemeli.
Şehrimizin kalkınmasında “turizm” başat dayanaklardan biri…
Halk, sahip çıkmalı ekmeğine.)
Not: “Kitlesel turizm” yolunun yolcusu olmaya namzet bir gidişatımız var il olarak…
“Sürdürülebilir” ve “geliri paylaşımcı” değil bu yol.
Defalarca kayda geçirildiği üzere “Kastamonu İl Turizm Master Planı” lazım…
Halkın, doğanın, turistin yararına “strateji” gerek.
MUSTAFA AFACAN