Bütün tatillerin ortak özelliğidir.
“Ne kadar çabuk geçti” ortak sızlanmasına sahip olmaları.
Bu sömestr de öyle oldu işte.
Öğrenci kardeşlerim hafta sonunu bu sızlanmayla geçirecektir, eminim.
Arkadaşlar özlenmiştir de, aynı şeyi sınav stresli günler için söylemek pek mümkün değildir onlar için.
“Dünya beşten büyüktür” diyen bir ülkenin hayatı ve öğrenmeyi beş şıkka sıkıştırmış, ezberci bir eğitim düzeniyle gidiyor olması epeyce bir tuhaf değil mi?
Üzerlerine “beş şıklı sınavlarda başarılı olma” yükü ve sorumluluğu yüklenmiş, test manyağına, yarış atına dönüştürülmüş, kardeşlerim, bilgiye bu kadar kolay ulaşılabilen günümüzde öğrenme sevgisini törpüleyen bir sisteme mahkum ediliyorlar ya, ona yanıyor insan.
Öğrenmenin en doğal ve kolay yolu “merak”tır oysa.
“Neden, niçin, nasıl” sorularına cevap arayarak öğrenmek.
Ezberlemek değil yani.
Güzel Kastamonucamızın “Kuyma akıl üç adım gider” sözü tam da bunu anlatıyor işte.
Hoş, olması gereken yöntemi, merak etmeyi “dersler dışında” başarıyla uyguluyor günümüz çocukları.
Öğrenmek istedikleri konuları, artık her cebe girmiş internet üzerinden sonuna kadar araştırıyor.
İlgi duydukları konularda şaşırtıcı biçimde bilgi sahibi olmaları bundan.
Üstelik üç adımda onları terk etmeyen bilgi bu.
Yararlı ya da yararsız…
Çocukluğumda bir kanalda “Neden neden televizyonu” diye bir program vardı. Hep istemişimdir keşke tüm derslerimiz de bu program gibi olsa, “öğretmenlerimiz dersi böyle anlatsa”, öğretmeye çalıştıkları konuların nedenini niçinini, hangi ihtiyaçtan doğduğunu daha bir geniş izah etse diye.
•••
Öğrenci kardeşlerime önerim, merak duygularını taşıyabiliyorlarsa ders konularına da taşımaları, “mecburiyet öğrenmesi”ni “merak öğrenmesi”ne dönüştürmeye çalışmalarıdır.
Üç adım sonra kendilerini terk edecek “kuyma akıl”a bel bağlayıp da hayal kırıklığına uğramamak için, yaşam boyu gerekli bu onlara.
Elbette, ülkeye de…
•••
Tüm öğrencilere merak dolu bir ikinci yarı yıl ve yaşam dilerim.