Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, konferans verdiği İnebolu’daki izlenimlerini Hürriyet gazetesindeki köşesine taşıdı.
Ortaylı, Hürriyet’in pazar sayısında yer alan “Tarihimizin kilit noktası: İnebolu” başlıklı yazısında şunları yazdı:
•••
“TARİHİMİZİN KİLİT NOKTASI: İNEBOLU”
“İnebolu Türkiye’nin tarihi için önemli bir yer. Zirai İsfendiyaroğulları Beyliği’nin Karadeniz’le bağlantı kurduğu bir limandı, diğeri de Sinop. İstiklal Savaşı tarihimizde burası İç Anadolu ile bağlantı kurulabilen bir yer olduğu için önemi arttı.
EĞİTİM DÜZEYİ YÜKSEK
Kastamonu coğrafyasının ve özellikle Kastamonuluların kendine özgün bir kesimi burada yaşar. İlçede eğitim düzeyi yüksektir. Toplumun yaşam biçimi, mütevazı olduğu ölçüde israftan da uzaktır. Şehirde tarihle meşgul olanlar çok. Bir tanesi diş hekimi Mustafa Fakazlı, mahalli tetkikleriyle tanınır. Onunla geçen pazar gerçekleşen toplantıda daha çok görüşebildik.
Kastamonu, İstiklal Yolu’nun önemli bir parçası ama Anadolu ile temasının eskiliğinden dolayı yerli yabancı seyyahların iyi tarif ettiği bir yer. En sonuncusu Kızılordu’nun entelektüel generali Mihail Frunze’nin Türkiye’deki anılarının başladığı yer olması. Generalin değerlendirmeleri önemli.
İnebolu’da bir şehir müzesi de var. Müzenin küratörlerinden Nurhayat Ergün Hanım bize şapka devrimiyle ilgili bir gösteri yaptı. Belli ki şehirde tiyatro sanatıyla, edebiyatla, musikiyle ilgilenen bir grup var. Bu grubun üyeleriyle de tanıştık. Şehir müzesini beğendim. Fakat galiba tarihi eser ve kütüphane konusunda şehrin açlığını daha çok doyurmak gerekiyor. Güzel bir şehir. Güzelliği, etrafındaki tabiat kadar İneboluluların istisnai durumu. Dedelerinden kalma evleri yıkıp yerine kârlı gördükleri betonarmeler yapmaya değil, eskisini tamir edip ananeleri sürdürmeye gayret ediyorlar. Dolayısıyla İnebolu her zaman şirin bir kasaba. 1960’larda başlayan Karadeniz kıyılarındaki eski eser ve bina tahribatının burada pek yayılmadığı anlaşılıyor.
HALK ÇOK RAHATSIZ
Dağda açılacak mermer ocağından İnebolulular fevkalade rahatsız. Türkiye’de her yerde maden ocağı açılabilir. Bunların ne kadar zengin, verimli ve sürekli olacağı çok tartışılır. Bitki örtüsünü ve çevrenin profilini yok eden bu gibi girişimlere merkezi hükümet teşkilatının mütemadiyen cevaz vermesi bence ayıplanacak bir tavırdır. Bürokrasinin bundan vazgeçmesi gerekiyor ve bu mermer ocağının yaratacağı tahribattan da vazgeçmek lazım. Zira bu gibi ocaklar bölgeye zenginlik de getirmiyor, sadece tahribat ve çirkin manzara bırakıyor.”