2020 yılı tam bir keşke böyle bir yıl hiç olmasaydı şeklinde geçen ve hatıralarımızdan hiç çıkmayacak bir yıl olarak geride kalıyor.
Aklımıza gelebilecek tüm felaketler sanki 2020 yılını bekler gibi başından sonuna kadar hergün kötü haberlere sahne oldu ve maalesef bu felaketler yüzünden birçok insanımız sevdiğimiz aramızdan ayrıldı.
Bu uğursuz yıl içinde bizleri en çok etkileyen olayların başında pandemi geldi, yılın başından itibaren tüm alışkanlıklarımız birdenbire tersine döndü.
Dünyanın şimdiye kadar karşı karşıya pandemilerin atlatıldığı gibi bu Covid-19 denilen hastalıkta yakın bir zamanda dünyayı terk edecektir.
Eski alışkanlıklarımızı tümden elimizden alan bu pandemi bittiğinde ise inanıyorum ki insanlar eskisinden daha çok gezecekler, daha çok yerleri görmek isteyecekler ve karşılaştığı insanlar ile daha çok empati kurabilecekler.
Umarım ve dilerim ki 2021 yılı geçmiş tüm yıllardan daha güzel, tüm dünya yaşayanları için sağlıklı ve mutlu geçecek yılların başlangıcı olur.
Özellikle tarih şehri Kastamonu’muzun geçmiş yıllara nazaran daha çok dışarıdan gezmeye gelen insanları misafir edeceğine ve turizm açısından hak ettiği yere kısa zamanda ulaşacağı konusunda hiçbir endişem yok, 2019 yılının bitimi ile kesintiye uğrayan turizm pandeminin bitmesi ile çok farklı bir şekilde konuşulur ve yazılır hale gelecektir.
Peki, bu geçici durumdan kurtulacağımıza inanıp kendimizi şehrimizi geleceğe hazırlayabiliyor muyuz?
Hazırlayamıyoruz zira geleceğin turizmine bir hazırlık hiç yok, bu pandemi yüzünden sanki tüm yaşam sona erdi.
Şimdiye kadar şehrimizi gezmeye gelen misafirlerin özellikle Nasrullah Meydanı ve civarını gezdiklerine şahit olduk ve biliyoruz.
Peki, bu meydan çevresi ile yanındaki yakınındaki tarihi miraslarımız ile görücülerini kendini göstermeye hazır mı? Hazırlanıyor mu? Gerekli restorasyonlar yapılıyor mu? Yapılmaya başlananlar devam ediyor mu?
Eh işte! Bazılarına başladık ama bu pandemi bizi durdurdu, ödenek yok, evet çok güzel tarihi miraslarımız var ancak bunların bazıları şahıs malı veya özel vakıf malı diyerek yine bir kaplumbağadan bile daha ağır hareket ederek treni kaçıracağız.
Biz zaten alışmışız tam insanlar geldiği zaman tadilat yapmaya, toz, toprak, çekiç sesleri arasında gezen insanlara sanki Bursa kılıç kalkan ekibi ile karşılar gibi o karışıklıkta insanların inşaatların arasında gezmesine ve tadilat nedeniyle kapanarak bu tarihi miraslarımızda “tadilat nedeniyle kapalıyız” yazısını göstermeye.
Dedik ya Nasrullah Meydanı yanında veya yakınındaki yerler diye, Nasrullah Cami duvarını yaptık ta yanında veya yakınındaki yerleri mi sıra geldi, yok gelmedi zaten yıllardır el sürüldüğü yok her sene biraz daha yıllara yenik düşerek kendini yok ediyor zaten bu değerler. Şahıs malı Özel Vakıf malı ne fark eder bunların yenilenmesi gelecek nesillere aktarılması konusunda yetkili birimlerin birilerinin olması gerekir. İsim yazmama gerek yok sanırım.
Aşirefendi Hanı ve Kendir Hanı, bu iki tarih kaybolmak üzere, Kendir hanı özel mülkiyet, Aşirefendi Hanı ise özel vakıf idaresinde ve mülkiyetinde deniliyor, Münire Medresesi de bu vakfa aitmiş. Vakıf anlıyoruz ki birçok burs veriyormuş iyi de gelirlerinin bir kısmını da bildiğim kadarı ile tamirat tadilata ayırması gerekir.
Aşirefendi hanının çatısı göçmek üzere, dükkanların çoğu boş ve bakımsız Kendir hanı bu kışı çıkarabilir mi belli değil, film yapımcıları talip olurlarsa tam bir korku filmi seti olabilirler.
Peki şehrimizde bulunan Vakıflar Bölge Müdürlüğü bu konularda bir şeyler yapabilir mi? Yapabilir belki ancak önce şu Nasrullah Camii yanında bulunan ve dükkanların yıkıldığı yerde ortaya çıkan duvarın onarılması lazım, zira işin boyutu çok büyük!
Misafirleri ağırlamaya her zaman her sene olduğu gibi hazırlanırız acelesi yok önce şu pandemi bitsin gerisini sonra düşünürüz.
Gelen gideni aratır demişler büyüklerimiz, bazı yerlerde arıyoruz doğrusu.
Daha önce restorasyonu yapılan, müthiş bir mimari zeka ile tam bir modern sera görüntüsü verilerek içi, etrafı ve terk edilmişliği ile tarihi Çiftehamam ise ziyaretçilerini bekliyor. (bkz.Fotoğraf)
Tarihi mirasların önemini algılayabilmek anlayabilmek onlara gerekli hassasiyet gösterilerek korunması, muhafazası ve dolayısı ile teşhiri ile gelecek kuşaklara aktarılması bir insanlık görevidir.
Bülend Çadırcıoğlu