Başlıktaki ifade size tuhaf gelebilir ama benim için son derece normal. İl Halk Kütüphanesi’nden söz etmek istiyorum bugün. Daha önce de bu konuyu gündeme getirdim ama ilgilenen olmadı. Kütüphaneler, bir yerin en değerli varlığıdır. Korunmalı, geliştirilmeli, yeni kitaplarla donatılmalı.
İlk çağlarda, Mezopotamya ve Mısır’da dünyanın en önemli kütüphaneleri kurulmuş. Bergama, Efes ve İskenderiye kütüphaneleri en meşhurları. Efes’teki kütüphanenin harabesi bile çok heybetli. Bunlara Yunan ve Roma kütüphanelerini de eklemek gerekir.
Rönesans’la birlikte Avrupa’da kütüphaneler gelişmiş ve özellikle 18. Asırdan itibaren araştırma kütüphaneleri meydana gelmiş. Bunlar zamanla “Milli Kütüphane “ adını almış. Söz gelimi Fransa’da BibliothequeNationale de France, İngiltere’de BritishLibrary, Almanya’da Deutsche Nationalbibliothek ile ABD Kongre Kütüphanesi bu gruptadır. Ayrıca Oxford ve Harvard kütüphaneleri deköklü üniversite kütüphaneleri olarak kabul edilir. Harvard’daki kitap sayısının 16 milyondan fazla olduğunu söyleyelim. Diğer belge ve dokümanlarla birlikte bu sayı 30 milyondan fazla.
Türklerde ilk medrese Karahanlılar zamanında kurulmuş. Ancak en önemlisi Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’dir ve kütüphanesi de dönemine göre zengindir.
Anadolu Selçukluları zamanında, her beylik merkezinde medrese ve kütüphaneler bulunuyordu. Söz gelimi, Kastamonu’da Atabey Gazi, İsmail Bey ve Muzaffereddin Gazi medreselerinin kütüphanesi olduğunu biliyoruz. Osmanlılar döneminde ilk medrese Balıkesir ve Bolu’da, sonra Bursa ve Edirne’de kurulmuştur. İstanbul’un alınmasıyla medrese ve kütüphane sayısı artmıştır. Diğer şehirlerde de önemli medreseler yapılmış, kütüphaneler inşa edilmiş.
1901 tarihli Kastamonu Vilayet Salnamesinde 10 kütüphane ve 17 medreseden söz ediliyor.1907 tarihli Kastamonu Vilayet Gazetesi’nde, şehir merkezinde bulunan 14 kütüphanede beş bin cilt kitap olduğuna dair önemli bir yazı okudum.
Kastamonu’da modern bir kütüphane kurulması fikri, 1916 yılında Vali Atıf Bey tarafından gündeme getirilmiş. Bu amaçla, bugünkü Yazma Eser Kütüphanesi’nin bulunduğu yerde, 324 metre karelik sahada çalışmalar başlamış. Ancak savaş nedeniyle inşaat yarım kalmış. 1922 yılı Nisan ayında, vali Refet Bey yapım işini yeniden başlatmış. Memleket Kütüphanesi 2 Ocak 1925 günü açılmış. Aynı yıl, Atatürk, Kastamonu’ya gelince 24 Ağustos günü burayı ziyaret etmiş, kitap alınması için 500 lira bağışlamış. Bu hususta Fransa elçiliğimizle ilişki kurulduğuna dair bir bilgiye rastladığımı da söylemeyim.
Memleket Kütüphanesi, daha sonra İl Halk Kütüphanesi adını aldı ve 1963 yılına kadar burada hizmet verdi.Mevcut bina lojman yapılmak üzere restore edildi, mimarî kimliği de bozuldu. Kütüphaneİl Özel İdare binasının giriş katına yerleşti. Otuz yıl kadar burada kaldı. Dumlupınar Caddesi üzerine yeni bir bina yapıldı ve Ocak 1994’de buraya taşındı.Kısa süre sonra Çocuk Kütüphanesi deburaya katıldı.Bina 23 yıl hizmetten sonra 2017 yılında depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkıldı, şimdi yeri boş.
Doksan yıllık yerel gazete ve dergilerle birlikte, 67 bin dolayında kitap, kenar mahalledeki ahşap bir eve yerleştirildi. Gidip gelmesi zor olması bir yana yerini tarif etmekte bile zorlandık. Öğrenciler de buraya rağbet göstermedi. Görülüyor ki, bizim kütüphane dört kez yer değiştirdi, bunun üçü mecburî sürgündür.
Yenisi yapılmayacaksa mevcut bina niye yıkıldı? Planı, projesi, ödeneği hazırlanır, ondan sonra yıkım gerçekleşirdi. Şu an kütüphane yapımı ile ilgili bir çalışma yok. Madem bina çürüktü,yıktınız; aynı yere yenisini yapmak gerekmez miydi?Bu kadar sürüncemede kalmasının asıl sebebi bana göre para yokluğu.
Bildiğim kadarıyla, kütüphane yıkılmadan önce okuyucu sayısı çok iyi durumdaydı. Merkezî bir yerde, ana cadde üzerindeolması itibarıyla herkes kolayca ulaşabiliyordu. Bazı öğrenciler kitap okumaya, bazıları da ders çalışmaya geliyordu. Kafeteryalara veya internet kafelere gitmek istemeyen gençler, çocuklar şimdi sokakta kaldı.
Kütüphane beş ay kadar önce, 1925 yılında hizmete sunulmuş eski belediye binasına taşındı. Burası birkaç yıldan beri otel olarak hizmet veriyordu.Bina mimarî açıdan kütüphaneye hiç elverişli değil, üstelik ahşap. Allah korusun bir yangın olursa binlerce kitap ve memleketin hafızası olan gazeteler yanar, kül olur. İlçelerde bile modern kütüphane binaları yapılmışken, il merkezinde olmayışı çok garip. Görüyorsunuz kitaplar ambar malı gibi kolilere dolduruluyor, sığınacak yer arıyor.Kitapların derlenip toparlanması, kolilere yerleştirilmesi, tekrar servise konması kolay mı?
Kütüphane bir beldenin yüz akıdır, hâfızasıdır. Aradığımız bilgileri orada buluruz. Yaşadığımız bu durum, bizim okumaya, kültüre ve bilgiye değer vermediğimizin en güzel örneğidir. Yıllardır Kültür ve Turizm Bakanlığı var ama kültür kısmı unutulmuş. Kültür, turizmin kuyruğuna takılmış eski bir yük vagonu gibi yol almaya çabalıyor. Kültür bir milletin temel varlığıdır. Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyor. Kastamonu gibi eski bir vilayet merkezinde modern bir kütüphane binasının olmayışı esefle karşılanacak bir husustur. İşin ilginci, şehirde bunu pek önemseyen de yok.
Yüksek miktarda para harcadık, yıllar önce, eski hapishaneden kültür merkezi yaptık. Bir tarafına tiyatro salonu diye acayip bir şey sıkıştırdık, koğuşlargaleri oldu. Yapılan masrafa değdi mi derseniz, bana göre bir hayır. Tiyatro oynanacak, konser verilecek modern bir salon yok bizim memlekette. Seksen beş yıllık Halk Evi binasından medet umuluyor.O da çok amaçlı bir salon ama iyi ki yapmışlar, diyorum.
Başta Kültür ve Turizm Bakanı olmak üzere,tüm ilgililerden önemle rica ediyorum, kütüphane binası, eski yerinde bir an önce yapılsın. Yıkılan bina, fizikî yapısı ve kapladığı alan itibarıyla yeterliydi. Yazma eserler kısmı da ayrıldıktan sonra daha da ferahlamıştı. Eski binanın kenarlarında odunluk, kömürlük gibi boş alanlar vardı. Şimdiki halde bunlara gerek yok. Boş kısımlar da inşaata dâhil edilirse güzel bir kütüphane olacağına inanıyorum. Yukarıda da ifade etmeye çalıştım;büyük, küçük herkesin ayağının alıştığı, kolay ulaşılabilen merkezî bir özelliği var burasının.
MUSTAFA ESKİ