Türkiye turizmi geliştikçe Kastamonu’nun bu piyasadan daha fazla yararlanma amacına yönelik çeşitli girişimlerde bulundukları gerçeğinden yola çıkarak 2018 Türk Dünyası Başkenti seçilmemiz şehre ayrı bir hava ayrı bir motivasyon oluşturmuştur.
Çeşitli etkinlikler, tanıtım günleri, anma haftaları vb. girişimler turizm olayına farklı bir bakış açısı getirmiştir.
Bu girişimlerden en önemlisi de daha fazla tanıtım yapmak ve gelen turistler nezdinde olumlu imaj yaratmaktır.
Burada oluşabilecek olan olası başarısızlık yöre halkının işin içine çekilememesi olarak görülebilir.
Turistlerin bir yöreyi seçmelerinin en önemli nedenleri o yörenin tanıtım faaliyetleri ve gelenlerin memnuniyetidir.
Gelmeyi düşünenlerin yöre hakkında bilgi toplama ve değerlendirme yapması en tabi hakkıdır.
Bilgi toplamalar sırasında ya internet paylaşımlarından ya da medyadan en sonunda da yöreye daha önce gelmiş kişilerden bilgi alabilirler.
Tanıtım için olmazsa olmazlardan birisi de yöredeki kurum ve kuruluşların tüm birimleri ile uyumlu çalışarak yörenin tam olarak tanıtımı ve bilgilendirilmesi için doğru bir stratejiyi birlikte ortaya koymalarıdır.
Buna saçayak da diyebiliriz yani üçayaklı çember veya üçgen biçiminde yapılan ateş üstüne oturtulan bir demir destek. Bu ayaklardan biri eksik olduğunda saçayak durmaz devrilir ve üzerinde yaptığınız herhangi bir yemek te özelliğini yitirir çabalarınız boşa gitmiş olur.
Bu benzetmenin bir ilde oluşturulması gereken ve uyum içinde çalışmasını sağlayacak ve çalışacak grubu ise Valilik, Belediye ve Üniversite’dir.
Şayet bu saydıklarımızdan biri işin içinde olmaz elini taşın altına koymaz ise Kastamonu’nun turizm adına geleceğinden bahsetmek hayalden öteye geçmez.
Bu birlikteliğin en güzelini zaten komşumuz Karabük yapıyor ve başarısının gözardı edilmesi mümkün değil bir diğer il olarak da Eskişehir’i sayabiliriz.
Sonrasında ise Ticaret odaları ve üyeleri, Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifi ve üyeleri, diğer STK. lar ve üyeleri bu üçlü grubun birlikteliğine ayak uydurmak zorundadır.
STK. lar yani Sivil Toplum Kuruluşları aynen şu şekilde tarif ediliyor.
-Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum, resmi kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan örgütlerdir.
-Politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi faaliyetleri, ikna ve eylemlerle çalışırlar.
-Üyeleri ve çalışanları gönüllülük usulüyle olan, kar amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleriyle sağlayan kuruluşlardır.
Görevleri nelerdir?
-Siyasi, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçlar doğrultusunda çalışmalar yapmak.
-Devletin gücünün yetersiz kaldığı konularda araştırma, tesis ve hizmet sağlayarak açığın ve gecikmenin kapanmasına yardımcı olmak.
-Toplumsal anlamda bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapmak.
-Toplumun zararına olan etkenlerin ortadan kaldırılması için mücadele etmek.
-Halkın çıkarlarını ve haklarını korumak için çalışmalar yapmak.
Vay be! Sivil toplum kuruluşlarının da ne önemli görevleri varmış da haberimiz yokmuş, haberimiz olmamasının suçu bizde mi yoksa bu amaçlarla kurulan ancak bir müddet sonra adı bile unutulan derneği kur sonra başkanının ismi basında yer bulsun sonra da ilimizde kurulan onlarca derneklerden biri olarak koy sepete dursun.
Sivil toplum kuruluşları bu şekilde değil kuruluş amaçlarında yazılanlar gibi yöreye olan katkıları ile anılmalı ve benimsenmelidir.
Hele ki bir yörenin tanıtılması, tanınması ve kalkınması için Valilik, Belediye ve Üniversite üçgeni hiç unutulmamalıdır.
Bülend Çadırcıoğlu