Şu aralarbirçok gencimizin olduğu evde tatlı bir telaş var. Bir kısmı üniversite tercihi yapacak bir kısmı lise. Özellikle Üniversite sınavına girenlerin tüm gelecekleri sınav derecelerine bağlı.Bazı meslekleri istiyorsan ilk 50 binde olacaksın, iyi kötü bir yere kapak atayım dersenilk 350 binde olsanda zarar yok. Bir de şehir faktörü var İstanbul Ankara gibi büyük şehirlerde okuyacaksan küçük illere göre 100 bin kişi daha geçmelisin. İki milyondan fazla kişi giriyor sınava 100 bin kişi nedirki?!
Ya sıralamanın en altındakiler, mesela sonuncu olan kesin başarısız mı? Yani tek kriter rakamlar mı? Herkes eşit şartlarda mı yarışıyor? Göreceli bir başarı kriteri olamaz mı? Ebeveynlerinin üzerine titrediği genç ile gün boyu tarlada, sanayide çalışmak zorunda olan genç eşit şartlarda mı? Özel eğitim alan ile 40 kişilik sınıfta olan veya aile huzuru olan ile şiddet gören genç eşit mi? Yada üniversiteyi kazanırsa nasıl okuturuz diye endişe eden bir babanın çocuğu kim ile eşit şartlarda olabilir?
Ayrıca bir ömür yapacakları meslekleri hakkında ne derece rehberlik eğitimi alıyorlar? İdeallerinin peşinden koşabiliyorlar mı?
Bu sınavda ayrı kategorilerde mi yapılsa acaba? Mesela süperler kategorisi, tuzu kurular kategorisi, idare edenler kategorisi, ne okul olsa gideriz abi kategorisi, v.b. Birinin sonuncusu diğerinin birincisinden makbul olmaz mı sizce?
Sonunculuk ve kategori demişken sizi katıldığım bir yarışa götürmek istiyorum. Bu yıl şehrimizin güzide kuruluşlarından Kastamonu Entegre’nin 50’nci kuruluş yıldönümü ve içinde bisiklet yarışı da olan çeşitli etkinlikler ile kutlanacak. 3 yıl önce bu bisiklet yarışının ilki yapıldı ve bendeniz de katılmış bulundum. 10 kilometre menzilli; profesyoneller, amatörler ve bayanlar olarak 3 farklı kategoride düzenlenen yarışta amatörler arasında yerimi almıştım ki, federasyon yetkilisi bisikletim profesyonel olduğu için beni profesyonellere dâhil etti. Bisiklet profesyonel ama ben amatörüm desem de fayda etmedi. Önce profesyonellerin, 2 dakika sonra amatörlerin ve en son bayanların start alarak yarışa başlayacağı bildirildi.
Start çizgisine geldim ve bir baktım ki hepsi 20-25 yaşlarında ulusal yarışçılar, derece sahibi şampiyonlar ve ben. Start ile herkes ok gibi fırladı… Ben hariç. Basıyorum pedallara ama rakiplerimin hepsi birden uzadı gitti. Hemen moralimi bozmadım önemli olan yarışı bitirmek zaten hepsi yarı yaşımda diye avunarak 5 kilometre kadar gittim ki, iki kişi daha beni sollamaz mı? “Zaten sonuncuyum, ne ara birilerini geçtim ki?” diye düşünürken anladım 2 dakika sonra başlayan amatörler beni yakalamış geçiyorlar. İman kuvveti ile tüm gücümle tekrar pedallara, bastım ki son start verilen bayanlara bari geçilmeyim.
Finişe ulaştım ve 10 kilometrelik yarışı alnımın akı ile tamamladım,fakat işler karıştı. Önce beni amatörlerin üçüncüsü yazmışlar sağ olsunlar. Tabi hesaplar tutmayınca sildiler zaten hak etmediğim madalyayı bende kabul etmezdim fakat profesyonellerin de kaydını kapatmışlar açıkta kaldık iyimi? Bitirmişim yarışı, bitirmedi de yazamıyorlar. En son nasıl düzeldi bilmiyorum, ama ben yarışı bitirdim onu bilirim.12 kişilik yarışta 14’üncü oldum.
Yani, rakamlara takılmayın sevgili gençler, önünüzde daha çok uzun bir hayat var. Gerekirse bu sınava seneye tekrar girersiniz. Bir yıl geç olsun, ama istediğiniz bölüm olsun.
Onurlu bir mücadelede sonunculuk bile başarıdır,halinize şükredin. Bencileyin sonuncu bile olamayanlar var unutmayın.
Feza TİRYAKİ