Severek üzmek ya da üzerek sevmek nasıl bir duygu?..
Bu duygu üzerine yaşanmış çok olaylarla her kişi karşılaşmıştır mutlaka…
Kişiyi seversiniz, sevdiğiniz için de en küçük yanlışında/hatasında da eleştiri yapmaktan kendinizi alamazsınız.
Bu durumda siz; karşınızdaki sevdiğiniz kişiye iyilik yaptığınız kanısıyla rahatlar, mutlu olursunuz.
Ya karşı taraf? Yani, sevdiğiniz, dost bildiğiniz kişi nasıl bir duygu dünyası yaşar?
İşte burası önemli…
***
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruculuğuna imza atmış bir parti olan CHP’de yaşanan kurultaydan sonra yukarıdaki duyguları yaşayan kişiler/partililer gördüm.
Kurultayın olgun bir havada geçmesi elbette demokrasimizde örnek gösterilebilecek bir davranış/tutum bizce…
Ama bu yeterli mi?
Yetmediğini kurultayda gördük. Kendini ifade özgürlüğünü en açık/belirgin şekilde kullanan genel Başkan adayları vardı salonda…
Buna karşın, belli kişi için kararını vermiş, koşullanmış , sanki bir “fanatik taraftarlık havası”nda olan delegelerin varlığı…
Yani, “benim adayım, senin adayın…” anlayışı…
Oysa, ülkenin içinde bulunduğu zor koşullarda….
En çok da işlerlik kazanması gereken bir dönemde bir siyasal partide demokrasinin işlerliğinin bütünleşerek güç kazandığını görmek gerekmez miydi?
Evet, bir ayrılma/kopma yok…
Ama kırılma/üzülme?..
Yukarıda sözünü ettiğimiz “severek üzmek, üzerek sevmek” durumu işte bu…
***
CHP yine tarihi bir fırsatı kaçırdı.
Ne demek aday olmak, tabii ki rakip adaylar da olacak.
Amaa..
Bir büyük mutabakatla/anlaşmayla genel başkan adayları bir araya gelemez miydi?
Kıyamet kopmazdı herhalde…
Üstelik ülkenin bu zor döneminde…
Ortak bir birliktelikle ulusa; CHP’nin sorunlara çözüm beyannamesi açıklanamaz mıydı?
Ortak bir kararla genel Başkan seçimine gidilemez miydi?
Şimdi durum ortada…
Sevenlerin bir bölümünde kaybetmenin üzüntüsü var.
Kazanan grup; şimdi kırık kalpleri mi kazanmaya çalışacak, yoksa iktidar olmanın yollarını mı arayacak?
Ah sevdalı kırık kalpler ah…