İlköğretim 8. sınıfta okuyan yüzlerce öğrenci TEOG sınavına gün saymaya başladılar. Yaşanan duygular zaman zaman , kişiden kişiye değişiklik gösterse de temelinde heyecan, endişe ve kaygı vardır.
Kimi zaman motive olmanın, çaba ve hedefe kilitlenmenin getirdiği yüksek enerji, kimi zaman da bıkkın ve dağınık bir ruh hali… Hemen hemen her çocuğun yaşadığı inişli ve çıkışlı bu ruh hali bu çocukları olduğu kadar onlara bu yolculukta destek olmaya çalışan anne babaları ve öğretmenleri de oldukça etkilemektedir. Ya da karşılıklı etkileşmektedirler.
Bu dönemde hedefe kilitlenmiş başarılı öğrenciler ailelerinin beklentileri doğrultusunda ders çalışma ve bol test çözme konusunda üzerlerinde yoğun bir baskı hissediyorlar. Dersler, kurslar, özel dersler öğrencileri sporcular gibi kampa alma uygulamaları zaten yoğun tempodan yorulan öğrenciler üzerinde ayrı bir gerilim yaratmaktadır. Buna rağmen bu başarılı öğrencilerin hedeflerinden geri kalmamak için çabaladıklarını ancak bu yoğun çalışma temposundan, yaşadıkları kaygı ve stresten kurtulmak için de sınav gününün gelip çatmasını dört gözle beklediklerini görüyoruz.
“Bizimki çok sinirli, her şeye parlıyor”, “Dokunsan ağlayacak”, “Geçen gün dershanedeki denemeye giderken bir baktım elleri buz gibi”, “Anne, sınavlardan önce kalbim ağzımdan fırlayacak gibi oluyor, diyor”… Bu ve benzeri cümleler, duygular, düşünceler, fiziksel belirtiler ulusal düzeyde yapılan sınav dönemlerinde gençlerden çok sık duyduğumuz cümlelerdir.
Sınanma duygusunun verdiği rahatsızlıktan dolayı birçok genç ve ailesinin sık sık karşı karşıya kaldığı bu tür durumlar sınavların yaklaşması ile daha da sık yaşanır bir hale geliyor.
Sınav belirli bir alanda edinilen bilgi ve becerilerin düzeyini belirlemek için yapılan bir değerlendirme sürecidir ve sınırlı alandaki bilgi ve becerilerin öğrenilmişlik düzeyini ölçer. Kaygı ise, kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık halidir. İnsan için kaygı elbette gerekli bir duygudur. Kaygıyı tümüyle ortadan kaldırmak değildir mesele, yaşanılan kaygıyı belli bir düzeyde tutarak onu kendi yararımız için kullanmaktır.
Kaygı bulaşıcı bir duygu olduğundan, çocuğun çevresindeki kaygılı insanların olması ve bunların çocuk tarafından algılanması veya özdeşim kurulmasıyla da oluşabilmektedir.
Araştırmalar gösteriyor ki insanların bir olay karşısındaki hazır oluş düzeyleri ve kendilerine olan güvenleri ne kadar yüksekse, kaygı düzeyleri de o kadar normal sınır¬da, başarıları da en üst düzeyde oluyor. Bu nedenle şu günlerde izlenebilecek en akıllıca yol, hazır bulunuşluğu artırma çabası olmalıdır. Yani eksikleri saptayıp bu eksikleri kapatma çalışmaları.
Genellikle sınav anını ve gününü düşündüğünüzde içiniz kıpır kı¬pır olur. “O an ne yaşayacağım, ya çok bil¬diğim soruları da yapamazsam?” gibi düşünceler üretmekten kendimizi alamayabiliriz. Oysa bunu şimdi yapacağınız yere, yani sınav anına odaklanmak ve ben yapmam gereken hazırlığı yaptım, heyecanlanıyorum; ama paniğe kapılmayacağım demek ve bu yaşadıklarınızı doğal bir durum diyebilmek önemlidir.
Ve sınavdan sonra ne olursa olsun. kendinizi ödüllendirin. Ama sınavda ne olacak mı dediniz? Bir şeyin sonucunu görmeden senar¬yo hazırlamanın bir yararı yoktur. Önemli olan şudur ki sınav sonrası için olumlu düşünceler üretmek si¬zi motive eder ve sınava pozitif enerjiyle girmenizi sağlar. “Bu sınav sizin için önemlidir evet. Bu hissettiğiniz duygunun adı kaygıdır. Bu sınavı önemsediğiniz için bu da çok normal bir duygudur. Elimden geleni yapacağım. deyip durumu kabullenin rahatladığınızı hissedeceksiniz.