Silah üzerine olan sevdamız tarihten gelir. Kimileri “at-avrat-silah” derken; bunun kökünü namusa bağlar, onlarsız yaşamı ziyan sayar kendine.
Doğru-yanlış… Tartışacak değiliz.
Herkesin bir yaşam görüşü, yaşam tarzı tarzı var.
At, kırsal kesimde yaşayanların vazgeçilmez arkadaşı oldu tarih boyunca… Doğrudur da…
Ama şimdilerde köyler nüfusu kent merkezlerine akınca, yukarıdaki “at-avrat-silah” üçlüsünün bir ayağı düştü kendiliğinden.
Kaldı; “avrat-silah” ikilisi…
Böyle olunca, “silah” taşımayı moda olarak algılayanlar da var artık.
Bir de; “silahsız olmaz ” kör görüşünü paylaşan mafya kafalılar… Onlarca da, silah her yerde gerekli ve taşınması mübah!..
Oysa, silah bulundurmak ve taşımak yasalarla kimi kurallara/koşullara bağlanmış…
Varsa böyle bir durumunuz ilgili makamlara başvurup “silah ruhsatı” alabiliyorsunuz.
Buna kimsenin bir şey diyeceği olamaz.
Ama diyeceği olan çok var aramızda… Silah taşıma konusunun gerektirdiği koşulları bulundurmayan/taşımayan kimileri de tabancaya/tüfeğe sevdalanınca; al sana bir ülke sorunu daha…
Düğünlerde silah gösterisi olarak “böbürlenme” bakımından havaya ateş edip mermi boşaltmalar…
Dini bayramlarda “bayramı şereflendirme!..” anlamsızlığıyla karşılıklı köyler arası havaya ateş ederek yarışmalar…
Sünnet düğünlerinde…Nişan takmalarda… Asker uğurlamalarında… Gurbetten dönüşte köye girişte havaya manevralar…
Son zamanlarda kent merkezlerinde düzenlenen köy usulü düğünlerde gece yarılarında hava-i fişek gösterilerinin patlama seslerine karıştırıp tabancayla ateş etmeler.
Hepsi, bir anlamsızlığın/görsüzlüğün, tutarsızlığın sonucu…
Be adam, havaya mermi sıkacağına o düğüne maddi katkı sağlasana…
Gurbet dönüşü bir hediyenle yaşlıların ellerini öpmeye gitsene…
Mehmetçik adayının cebine mermilerin bedelini harçlık olarak koysana…
Nişanda, düğünde, sünnette daha çok hediye alsana…
Hayır!.. Orayı akıl edecek değil. İlla da tabancayla havaya ateş edecek.
***
Silah taşımak da bir edep işi, bir hünerdir bilenler için…
Düğünlerde/derneklerde ve diğer toplumsal etkinliklerde havaya ateş etmek; bizim çok önemsediğimiz; “at-avrat-silah” üçlü birlikteliğinin gereği değildir ve olamaz da…
Olmadığını bilmeyenler; gazetelerde okuduğumuz, tv’lerde izlediğimiz “görünür cinayetler”i işliyor, sonra da “kazaen” sığınağına kaçıp, olayı örtbas etmeye çalışıyorlar.
Acaba adam olmayı mı öğrensek, yoksa silah kullanmayı hepten mi yasak etsek…
***
Bence silah ruhsatı alacaklar; kültürel bir sınava tabi tutulup, Doğu-Batı Klasiklerini okuyup- okumadıkları sorulmalı kendilerinde…