Sürekli yaşadığımız seçim ortamlarında her şey birbirine karıştı. Ülkemizin gerçek gündemine bir türlü odaklanamadık. Ekonomi, işsizlik, eğitim, enflasyon, üretim gibi konular geri plana itildi. Şimdi ufukta yeni bir seçim görülmeyince gerçek işimize yöneldik.
Terör yine devam edecek, çünkü dışardan destekleniyor. Bugünün savaş teknikleri değişik. Bizim bildiğimiz cephe savaşları artık yok. Kırk yıldır terörle uğraşıyoruz. Harcanan paralar, kaybettiğimiz canlar uzun yıllara yayılmış bir savaş değil mi? Bu paralar, özellikle terörün fazla yaşandığı illerin ekonomisine ve alt yapısına harcansaydı oralar bugün çok farklı olurdu.
Terör dışında, ülkenin önemli sorunları tartışılmalı, çözüm aranmalı. İşsizlik en önemli sorunların başında.İşsizler içinde üniversite mezunlarının sayısı giderek artıyor.Ekonomisıkıntılı. Faizlerin inmesiyle ekonomi düzelmez. Yapısal sorunlar var. Üretmeyen, buna karşılık tüketimi çok olan çarpık bir ekonomi ile yaşıyoruz. Bunu sürdürmek mümkün değil.
Türkiye çok ciddi sosyal sorunlar da yaşıyor. İç göçlerle şehirlerin sosyal yapısı bozuldu. Gittikçe homojenleşmesi gereken bir toplum maalesef ayrışmaya gidiyor. Bundan elli sene önce herkes kendi kimliğini saklar, “İstanbulluyum” derdi. Şimdi böyle değil, İstanbul’da yaşayanlar, geldikleri iller bir yana köyleriyle anılmak istiyor. Binlerce yerel dernek kurulmuş. Özellikle büyük şehirlerde insanlar kaynaşmalı; iş ortaklıkları, evlilikler ve benzeri birliktelikler sayesinde daha homojen bir toplum yaratılmalıydı. Sosyoloji bilimi tribünde seyirci.
Güneyimizde, Irak ve Suriye’de devam eden olaylar neticesinden sayıları milyonla ifade edilen insanlar yurtlarını terk etti. Bir kısmı Ürdün, Lübnan gibi ülkelere giderken bazıları da Türkiye’ye geldi. İster mülteci, ister sığınmacı diyelim sayıları dört milyon civarında. Devletin elinde de sağlam rakamlar olduğunu sanmıyorum. Bir kargaşadır almış başını gidiyor. Güneyden gelenler daha ziyade Antep, Urfa, Hatay, Adana, Mersin gibi yerleri öncelikle seçtiler. Daha sonra başta İstanbul olmak üzere ekonomik yönden gelişmiş illere dağıldılar. Bugün Türkiye, ciddi bir sığınmacı meselesiyle karşı karşıya. Bunun gelecek yılları da hesaplandığında, çözülmesi gereken ağır bir problemin olduğu çok aşikâr.
Türkiye’ye gelenler sadece Suriyelilerden ibaret değil. İran, Irak, Afganistan, Türk Cumhuriyetleri, Afrika ülkeleri gibi onlarca yerden sığınmacı var. Ülkesinden, rejiminden memnun olmayan binlerce insan Türkiye’de toplanıyor. Bu insanların çoğu niteliksiz, yani doğru dürüst bir meslekleri yok. Bunların barınma, iâşe, sağlık, eğitim gibi çok ağır yük getiren sorunları var. Türkiye sayıları dört, beş milyon gibi rakamlara ulaşan insanlarla baş edemez. Bugüne kadar kırk milyara yakın para harcandığı söyleniyor; bu, Dolar mı, yoksa Türk Lirası mı bilmiyorum. Ama ne olursa olsun rakamlar ülkemiz ekonomisini çok zorluyor.
Özellikle sosyal medyaya yansıyan olaylar hepimizi derin derin düşündürmelidir. Ortalıkta bir insanlık sorunu varsa, bu sadece Türkiye’nin üzerine yıkılamaz. O zaman ya bu yükü paylaşacaklar veya Suriye üzerinde gerekli baskıyı kuracaklar. Bu sayede insanlar rejime karşı korunmuş olur.Bugün Suriye’deki insanlar Rusya ile ABD’nin insafına terk edilmiş. Onlar da bunun devamını istiyor. Muhalifler gittiği için rejim de memnun,Avrupa ise, belanın kendisine bulaşmaması için çabalıyor, Türkiye’yi tampon gibi kullanıyor. Körfez ülkeleri hepten yabancı; Arabistan kaç Suriyeliyi aldı acaba?
Sığınmacılar konusunda bazı hassasiyetlerin gösterilmesi gerekiyor. Sığınmacıların etnik kökenlerine veya inançlarına vurgu yapılmasını hoş görmüyorum. Ortada bir insanlık sorunu var; o nedenle meseleye insanî değerler açısından yaklaşmalıyız.
Vatan, herkes için kıymetli. Mehmet Âkifdiyor ki; “Cânı, canânıbütün vârımıalsın da Hüdâ /Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ”. Önemli olan insanların doğduğu yerde doymasıdır. Vatan kolay kolay terk edilecek bir toprak parçası değildir ve her milletinkendi vatanı kutsaldır. Baskılarla insanları, vatanını terke zorlamak lânetlik bir olaydır ve suçtur.
Suriye’de barış bir an önce gerçekleşmeli ve sığınmacılar kendi topraklarına dönmeli. Bunun için gerekli diplomatik çabalar ısrarla sürdürülmeli. Türkiye bu kadar kalabalık insan göçünü kaldıramaz. İş, aş, güvenlik, eğitim, sağlık ve uyum sorunlarıçoğalıyor.Dış güçler çatışma bekliyor, bu oyunlara gelmeyelim.
Geçen bayramda İstanbul’da idim. Marmaray’da bir olaya tanık oldum. Yer vermeme yüzünden yaşları 65 dolayında iki kadın Suriyelilerle tartıştı ve “kendi ülkemizde yabancı olduk” diye bağırdılar. İstanbul bu konuda çok rahatsız.Dileyelim ki, bu konu bir an önce çözülsün.
Önümüz bayram; öksüzleri, yetimleri, kimsesizleri, şehitlerimizin yakınlarını unutmayalım. Allah hepimize huzurlu bayramlar geçirmeyi nasip etsin.
MUSTAFA ESKİ