Mine Akçakoca Özgür
Mühendis, müzisyen, öğretim elemanı Yusuf Koçak ile müziği, mühendisliği, azim ve öğretme aşkını damıttığı yaşam öyküsünü konuştuk.
Meslektaşım ve farklı yıllarda da olsa aynı okulda eğitim gördüğümüz Yusuf Koçak ile röportajımız, üniversite yıllarımıza uzandı. İlk tercihlerimiz olan Kimya Mühendisliği eğitimi aldığımız üniversitemizi anarak, söyleşimizi gerçekleştirdik. Üstelik eşiyle tanıştığı, evliliğe adım attığı bu okul, birçok anıyı da içinde barındırıyordu.
Eğitimimiz, karşılaştığımız olaylar, yolumuzun kesiştiği kişiler ve hepsinden önemlisi de, hayattan beklentilerimiz yaşam serüvenini belirler. Yusuf Koçak’ın da yaşamında çok değerli sanatçılardan eğitim aldığını, birçok kaynaktan beslendiğini görüyoruz.
TRT Repertuar Kurulu ve Denetim Kurulu üyeliklerinde bulunan bestekar, söz yazarı, ses sanatçısı Ali Şenozan ve Mimar, bestekâr, ud virtüözü, müzikolog Cinuçen Tanrıkorur gibi çok değerli iki müzik insanı iyi ki Yusuf Koçak’ın yaşamına dokunmuş.
“Yozgat doğumluyum. ADMMA Kimya Mühendisliği’nden 1977 yılında mezun oldum. Etibank Genel Müdürlüğü’nde Kimya Mühendisi olarak göreve başladım. Müziğe daha fazla zaman ayırmak için 2004 yılında kendi isteğimle emekli oldum” tümceleriyle hayatını özetleyen Şef Yusuf Koçak ile sohbet devam ettikçe, büyük bir özveri, tutku ve sorumluluk öyküsüyle karşılaşıyoruz.
İlkokul öğretmeni Rabia Koçak ile Lise Matematik öğretmeni Abdullah Vehbi Koçak’ın oğlu Yusuf Koçak, ilkokul 3. Sınıftayken Yozgat’tan ayrılmış. Babasının Kurtuluş Lisesine tayini nedeniyle Ankara’ya gelen aile, hayatını orada sürdürmüş.
Müziğin yaşamında çok küçük yaşlarından itibaren yer aldığını Şef Koçak şu sözlerle anlatıyor:
“Babam bağlama çalıyordu. Ben onun bağlamasıyla çalışırken annem yeteneğimi fark etmiş. ‘Oğlum, sen müziğe çok meyillisin. Komşumuz Ali Şenozan Radyo sanatçısı. Sen ondan ders al’ dedi ve görüşüp, beni müzik eğitimi için O’na emanet etti.
Çok ileri görüşlü olan annemin keşfetmesiyle ilkokul 3. Sınıfta okurken başlayan müzik eğitimime Ali Şenozan’dan nota, usul, makam, solfej dersleri alarak adım attım.”
Yusuf Koçak, çocuk yaşında üzülüp. kırıldığı ancak yıllar sonra çok farklı bir noktaya gelen anısını paylaşıyor:
“Ali Şenozan’dan ders almayı sürdürürken, orta son sınıfa geldim. Hocamın ud çalmasından da etkilenerek, öğrenmek istedim. Şenozan ‘Ben ses sanatçısıyım. Udi de olsam ud dersi veremem, Henüz çok gensin ve yanlış bir bilgi versem, senin gelecekteki müzik yaşamın etkilenir, bunun vebali var. Sana ders verebilecek çok iyi öğretmenlerimiz var’ dedi ve bana Cinuçen Tanrıkorur’u önerdi.
Cinuçen Hoca’ya gittim. ‘Hocam sizden ud dersi almak istiyorum’ dedim. O da bana ‘Oğlum sen çok küçüksün. Udu bile düzgün tutamazsın’ dedi. Çok üzüldüm, ağlayarak Ali Şenozan’a gittim, anlattım. O da bana ’Üzülme, bir gün gelecek, Cinuçen Hoca sana ders vermeyi kendisi isteyecek. Sen çok yetenekli ve gayretlisin’ dedi.
Bir süre daha geçti. Lise öğrenimim sırasında arkadaşlarla bir grup kurduk. Düğünlere gidip, müzik yapıyoruz. Grup arkadaşlarım Osman Akkuş, Reha Sağabaş ve Mahmut Bilki Ankara Radyosu sınavlarına girip, kazandılar.
Ben de hem ailemin isteğiyle hem de mühendisliği çok sevdiğim için Üniversite sınavlarına girdim ve arzu ettiğim Kimya Mühendisliği’ni kazandım. O yıllarda hatırlarsanız Türkiye birincisi olan öğrenci bile istediği okula gitme imkanı olduğu halde Kimya Mühendisliği’ni tercih etmişti. Ben de isteyerek seçtiğim mesleği severek yaptım.
Derslerimiz ağır olduğu için öğrenciliğim sırasında müziğe az zaman ayırabildim. 1978 yılında mezun olup, Etibank’ta işe başladım. İlk maaşımı alınca hemen Çan Müzik Mağazası’na gittim. Merhum Sabri Göktepe’den bir ud seçtim, çalıp deniyordum. O sırada içeriye Cinuçen Tanrıkorur girmiş ve benim çalmamı duymuş. Bana ‘Gel oğlum, udunu beraber seçelim’ deyince fark ettim. Ud çalmayı nasıl öğrendiğimi sordu. Beni Ali Şenozan Hoca’nın yetiştirdiğini söyledim ama üzüldüğüm eski olaydan söz etmedim.
O zamana kadar tüm udiler 1. Ve 3. Parmaklarla çalarlardı. Cinuçen Hoca’nın tekniği ise 4 parmağın birlikte kullanılmasıydı. Benim bu teknikle 4 parmakla çalışımı görünce, bana ‘Bunu hiç kimseye demedim ama sana ders vereyim, benim öğrencim ol’ dedi. Çok mutlu oldum. Cinuçen Tanrıkour’a yıllar önce beni öğrenci olarak kabul etmediğini ve bu konuda Ali Şenozan’ın bana söylediğini anlattım. Hemen Ali Hoca’yı aradı ve
‘Sana boşuna hocaların hocası demiyorlar’ dedi. Ali Şenozan’ın bana söylediği gerçek olmuştu.
Müzik alanında ilk hocam TRT Sanatçısı Ali Şenozan’dır ve hala da beraberiz. Doktora tezi gibi çok zor ileri seviye müzik eserlerinin olduğu Cinuçen Tanrıkorur’un Ud Metodu’nu çalarak bitiren ilk öğrenciyim. Ud bilgilerimi Cinuçen Tanrıkorur’dan, müzik alt yapısını Ali Şenozan’dan öğrendim.”
“Bize ailenizden söz eder misiniz;”
“Eşimle üniversitede tanıştık. Okullarımız bitince evlendik. Eşim meslektaşım olmasının yanı sıra sağ olsun müzik çalışmalarımda da bana çok destek oluyor. Bugün Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde dersim vardı. Sizinle bu röportajı yapabilmek için, dersten hemen sonra yola çıkmamız gerekiyordu. Eşim de sabah benimle okula gelip, hatta dersime girip bekledi ve ardından Kastamonu’ya doğru yola çıktık. Böylece yetişebildik. Sizinle röportajımız bitince de Şehr_i Dilara Korosu ile çalışmamız başlayacak.”
Kimya Mühendisi olan Güler Koçak, Kimya öğretmenliği yapmış. Ankara Atatürk Lisesi’nden emekli olmuş. Ve şu anda da ikinci üniversitesini okuyor. İstanbul Üniversitesi Kültürel Miras ve Turizm Bölümü’nde eğitim alıyor.
Kızları Sema Koçak eczacı ve oğulları Fatih Koçak makine mühendisi olarak görev yapıyorlar. Torunları Tuğra Koçak ve Bartu Koçak Ankara’da, Ozan Güngör ise Münih’te yaşıyor.
Yusuf Koçak bir yandan müzik eğitimi almayı sürdürürken diğer taraftan da mesleğini yapmaya devam etmiş. İş yaşamında yaptığı çalışmalarla da dikkat çeken Mühendis Koçak’ı 7 yıl çalışmasının ardından Etibank Amerika Nevada Reno Üniversitesi’ne göndermiş. Kıymetli metallerin üretimi teknolojisini öğrenmek üzere gidip, 1 buçuk yıl kalmış. Türkiye’ye dönüşünün ardından yaşadıkları da öğüt niteliğinde. O günleri şöyle anlatıyor:
“Türkiye’de o yıllarda kıymetli madenler Türkler tarafından çıkarılmıyordu. Amerika’da kaldığım süre boyunca Altın ve Gümüş üretim teknolojisini öğrendim.
Türkiye’ye dönünce Etibank’tan iştifa edip, kendileriyle çalışmam için çok büyük paralar teklif eden şirketler oldu. Ben öğretmen bir ailede büyüdüm. Babam ‘Oğlum, bu kadar çok para veriyorlarsa bunda bir iş var’ dedi. Eşim ‘ Aile huzurumuz bozulmasın’ dedi. Ben de devlete hizmetim olsun istedim, Etibank’ta çalışmaya devam ettim. Kütahya Gümüşköy’de Etibank Yüzüncü Yıl Gümüş Üretim Tesisleri’nin kurduk. 2004 yılında emekli oluncaya kadar da Etibank’ta görev yaptım.”
Emekliliğin ardından müziğe ağırlık veren Yusuf Koçak Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi korolarını çalıştırmış. Şu anda Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Müziği Dalı’nda öğretim görevlisi olarak çalışıyor. 2016 yılından bugüne Çalgı eğitimi, müzikoloji ve ses eğitimi bölümlerinde ders vermeyi sürdürüyor.
Söz, Şehr-i Dilara Türk Müziği Topluluğu’na geliyor. 8 yılı aşkın süredir düzenli olarak Kastamonu’ya gelip, dönen Yusuf Koçak, koroyu çalıştırıyor, toplulukta Şef olarak görev alıyor. Onlar, birlikte büyük bir “değer” i paylaşıyorlar .
Koro ve solo şarkılar icra edilirken rengarenk notaların döküldüğü, “es”lerin bile dopdolu duygular taşıdığı konserler gönüllere doluyor. Kim bilir kaç kuşak müziğe gönül veren dinleyici kazandırıp, kaç tane müziğe emek veren sanatçı yetişecek…
Kastamonu Şehr-i Dilara Türk Müziği Topluluğu ile nasıl buluştuğunu öğrenmek istiyorum. Şef Yusuf Koçak anlatıyor:
“Ankara’dan öğrencim olan Güray Soğancı, askerlik görevini bitirince Kastamonu’ya tayin oldu. Buraya geldikten bir süre sonra beni aradı. ‘Birçok arkadaşım müzikle uğraşıyor. Bir koro kurmak istiyoruz. Sizin gibi bir öndere ihtiyacımız var. Yardımcı olur musunuz?’ dedi. Kabul ettim. Beni Kastamonu’ya davet etti. Eşimle birlikte geldik. Pek çok kaliteli güzel insanın olduğunu gördüm, onlarla tanıştık. Ve 2013 yılından beri sürüyor.
Ankara’daki ders durumuma göre 2 haftada 1 geliyorum. Ben yokken Güray Soğancı ud, Zeynep Yaprak şan çalışmalarını yürütüyorlar. Üniversitede gençlere eğitim vermekten ne kadar mutlu oluyorsam Kastamonu’da koro çalıştırmaktan da aynı derecede mutluyum. Şehr_i Dilara bir kültür. ”
Kastamonu’ya Etibank’ta çalışırken 1978 – 1979 yıllarında görevli olarak gelmiş olan Mühendis Yusuf Koçak, Etibakır Tesislerinin fizibilite çalışmasını yürütmüş. 34 yıl sonra bu kez koro kurmak ve çalıştırmak için geldiğinde ise şehri çok gelişmiş bulduğunu ifade ediyor. Şimdi kentle iyice kaynaşmış olmanın mutluluğunu taşıyan Koçak, Kastamonu’yu da kendi memleketi gibi kabul ettiğini söylüyor.
“Kimya Mühendisliği daha çok teknik, müzik ise ruha hitap eden meslekler. Birbirine etkisi ne oldu ve yaşamınıza nasıl yol verdi?”
“ Her ikisi ilim ve sanat olarak birbirini destekledi. Kimya mühendisi olmam müzikte çok artı sağladı. Müzik duygu dünyamı ve sosyal çevremi genişletti.”
Yusuf Koçak’a “Gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı?” Diye soruyorum.
“Almanya’ya gittiğimizde kızım beni Münih’te konservatuara götürdü. Odalardan gelen piyano, keman sesleri beni çok etkiledi, duygulandım. Müziğe gönül verdim, bir konservatuarda ders vermek isterdim, dedim. Ankara’ya döndükten 10 gün sonra şu anda görevli olduğum konservatuardan davet aldım.
70 yaşındayım. Şunu yapmadım dediğim bir şey olmadı, istediklerimi gerçekleştirdim. Severek yaptığın işten yorulmak da kopmak da mümkün değil.
Eşim, 2 güzel çocuğum ve 3 torunum var. Üstelik hep sevdiğim işleri yaptım ve devam ediyorum “
Şef, müzisyen, mühendis Yusuf Koçak’ın bilinçli seçimiyle yürüdüğü bu güzel yolu çok uzun, yaşamı hep aydınlık olsun.
Mine Akçakoca Özgür