Türkiye genelinde olduğu gibi “inşaat yoğun” günler yaşayan kentimizde yeni konutlar birbiri ardına yükseliyor.
Bu yoğunlukla oluşan yeni taleplere cevap vermeye çalışan yeni işyerleri açılırken, yeni iş kolları da devreye giriyor.
Yeni konutların dekorasyon ihtiyacından doğan iç mimari de Kastamonu’ya adım atan iş, daha doğrusu sanat kollarından biri.
Bu konuda hem mimari, hem de iç mimari hizmeti veren SNG Architecture’ün sahibi Mimar Şeyma Nur Gün’e sorular yönelttik.
Kentimizin tanınan işadamlarından Mustafa Gün’ün kızı olan Şeyma Nur Gün, mimari ile iç mimari arasındaki farkı şöyle özetledi:
“Mimari, bir yapının yada programın ana hatlarıyla ilgilenen meslek dalıdır. Daha kaba tabirle bir yapının kıyafetini oluşturur ve bu detayların nasıl olacağını belirlerken içmimari bu işin organlarıdır. En ufak bir detay bile çok önemlidir. Tavanın tabanla uyumu, renklerin ahengi gibi en küçük bileşenleri içinde barındırır. Bu kadar ayrı kulvarda olan meslekler iken aynı yönde oldukları konularda mevcuttur. Tamamen tasarıma dayalıdır bu sektörler ve hayal gücünüz tıkandığında olduğunuz yerde kalemi bırakıp yeniden donanmayı beklemeniz gerekir.
Bu iş tamamen psikolojik bir eylem aslında. Renkler sizleri bir mekandan yada bir yerden irite edebildiği gibi oraya karşı bağlılığınızı artırabilir. İçsel duyguları etkiler ve hayattaki stresinizin azalıp artışında dahi rol oynar. Tabi bunun doğru kullanıldığındaki başarılı sonuç, yanlış kullanıldığında da tam aksini meydana getirir. Yanlış kullanımı sağlayan unsurlar arasında merdiven altı dediğimiz bu meslek camiasından olmayan ya da bunun bir yolunu yordamını bilecek yetkinliğe sahip olmayan kişiler var. Haliyle bunlara inanan halk var bir yanda da. Bu etkilerin önemini anlamak için belki de herkesin bir gün en az bir projede iç mimar ile çalışması gerekmektedir.”
“İnşaat sektöründeki gelişmeyle birlikte ihtiyaç olarak öne çıkan iç mimariye Kastamonu’daki bakış nedir” sorumuzu ise şöyle cevapladı Şeyda Nur Gün:
“3-4 sene önce İstanbul’dan Kastamonu’ya birkaç günlük seyahatim vardı ve o sırada gözlemleme şansı bulmuştum. Eğer olurda geri dönersem nasıl bir kitle beni bekliyor diye merak etmiştim. Ve kesinlikle bu konuda benim dilimden konuşan yada beni anlayabilen kişilerin sayısı çok az olduğu gibi, halk iç mimariyi alçıpancıyı tutup evine getirip 3 iken 5’e sattığımızı düşünüyorlardı. Bundan dolayı iç mimariye veya tasarıma bakış açısı çok fazla ince bir yoldan geçiyordu. Bu yolda hizmet ettiği kesim sadece birkaç firma idi. Çünkü onlarda şehir dışlarındaki projelerde zaten bu alanda çalışmaları olup işi bildiklerinden dolayı aslında halkın zannettiği durumun olmadığındandı. Belki zaman alacak ama Kastamonulular şunu da zamanla görecek:biz şu anda bu coğrafyanın en iyisiyiz ve en başarılı ekibi ile en iyi ofiste hizmet veriyoruz. Bunlar önemli detaylar..Talepler daha çok halktan. Toplu işlerde olan müteahhit işleri dediğimiz kısımlar için hızlı ve makul fiyatlarla olan kategorisi cezbedici. Çok bir tasarım yapılamıyor. Yapılan bir kartonpiyerde birden fazla aşama var ise haliyle her metrajın yüksek oranı oluşturduğundan ötürü eliniz kolunuz bağlı bilgisayar başına oturmak zorunda kalabiliyorsunuz. Ama özel işlerde böyle değil. Bir tasarımsever geliyor ve üstü kapalı cümleler kullanırken en ufak bir detayın ucundan tutup oradan aslında tarzının ne olduğunu anlıyoruz ve zaman kazanmamızı sağlayan bir hale geliyor. Her gün onlarca kişi ile olan görüşmeler sayesinde bir yerden sonra insan sarrafı ediyor bu meslek. Ve talebin kimden olduğundan çok ne olduğu ile ilgilenir halde devamı gelen bir sektör oluyor.”
Şeyma Nur Gün, bir mimar olarak iç mimari ile de kaynaşması konusunda ise şöyle dedi:
“Mimari planlar ve aşamalar aslında iç mimarlıktan daha meşakkatli olsa da daha zevkli. Çünkü önünden geçerken o bina 20 seneyi aşıp kentsel dönüşüme girmediği sürece “ burayı ben yaptım” diyebileceğiniz bir yapının bir varoluşun önünden geçiyor olacaksınız. Ve kat planlarının ahenkle dans edişi size cepheyi sunacak. İnsanlar içinde yaşarken sizlere teşekkür edecek. İyi ki o kileri düşünmüşsün cümlesinden tutunda, odaların cephe ferahlığına kadar sizleri sevgi ile kucaklayan bir olgu oluşuyor. Ama durum bunlardan ibaret değil. Keşke kendi çizdiğiniz projeyi kendiniz yapsanız da istediğiniz gibi içinde macera arasanız. Müteahhitler her metrekareden bir daire daha çıkartıp kendi ticaretine bakıyor haliyle. Yatak sığmaz, masa sığmaz diye düşünmektense “şuradan biraz yukarı basalım, buradan da sağa doğru” diye sizi yeterince etkiliyor. Bunlar da sizi belki de iç mimariden daha çok uğraştıran kriterler olduğu için, yaptığınız 5 taslak sizin 1-2 ayınızı alabilecekken, iç mimaride biraz daha hızlı tasarım ve müşterinin istediğine kulak verip tasarımı hayata kazandırma eylemi doğuyor. Her tasarımda farklı bir ürün kullanıp farklı yoldan ilerleyebiliyorsunuz ve daha hızlı bir oluşum.
Şeyma Nur Gün, iç mimariyle ilgili bir kampanyaya imza atan ilk firma oluşlarıyla ilgili ise şunları söyledi:
“Yeni tasarımlarımızı ve bunların yarattığı etkiyi, örnek alınıp benzerlerinin yapılmaya çalışılmasını değerlendirdiğimiz iş görüşmemiz sırasında cümleleri arka arkaya dizmiş olmalıyım ki, İç Mimarımız Gözde Baharoğlu “Patron çıldırdı, yeri yerinden oynatıyor” dedi. Bu cümleyi düşündüğümde “Evet, neden bu çıldırmamızın sonunda yeri gerçekten yerinden oynatmayalım” dedik ve çok farklı bir kampanya yaptık. Hiç yapılmayan bir şeyi Kastamonu halkına sunmaya karar verdik. Bu da anahtar teslim projelerde halkın “Nereye gidelim? Kim yapar? Hangi ofis daha iyi? Kim bizi üzmez?” sorularına yanıt olsun diyerek beyaz eşyadan, mobilyaya, halıdan, avizeye, alçıpan tavanlardan parkeye kadar tüm kalemleri içeren bir paket hazırladık ve bunu yılbaşına kadar uygun bir fiyatla sunduk. Kazancı düşünmedik, tamamen yeni konut sahibi olmuş hemşerilerimizin ihtiyaçlarının istedikleri gibi karşılanması ve mutluluğunu hedefleyen bir proje hazırladık.”
- ••
Genç mimarımıza ve takım arkadaşı genç İç Mimarımız Gözde Baharoğlu’na teşekkür ederek ayrılıyoruz ofislerinden. Mutlu kalın….
TURGUT YILMAZ