Yazıyı üç gün önce yazdım. Kısmet olursa, sizler bu yazıyı okurken ben de İzmir’de olacağım. Biliyorum, kış ortasında İzmir de nerden çıktı diyeceksiniz. Aklıma estiği için değil gönül borcum olduğu için gidiyorum. Önce İstanbul, sonra İzmir; tekrar yine İstanbul ve iki gün de Beyazıt Kütüphanesi.
Askerlikten önce Muğla’da, sonra da Van Kız Öğretmen Okulu’nda(1970/73) çalıştım. İlkokula dayalı, altı yıllık, sekiz yüz mevcutlu, yatılı bir okul. Öğretmen okullarının yaşadığı son altın devirler. Bu okullarda çalışmayanlara, okumayanlara oradaki havayı anlatmak mümkün olmaz. Öğretmenler için mesâi kavramı yoktur. Ders, nöbet, müzik, spor, staj, sosyal ve kültürel etkinliklergece gündüz devam eder. Bir anlamda 7/24 hizmet diyebilirsiniz.Ancak bukurumlarda öğretmen olmak da ayrıcalıktır; gururu, hazzı başkadır.
Van Kız Öğretmen Okulu mezunları birkaç yıldan beri nostalji buluşması yapıyor. Bu sene yedincisi olacak. 20-25 Ocak tarihleri arasında İzmir’in Menderes ilçesindeki turistik bir otelde yapılacak. Daha önce Antalya ve Van’daki buluşmalara katıldım. Listelerden anlaşıldığına göre 250 dolayında mezun gelecek. En genci 45 yıl önce mezun. Öğretmen arkadaşlarımızdan katılım da oldukça fazla. Adına ne derseniz deyin, geçmişin güzelliklerini yaşamak, eski havayı birlikte solumak güzel bir duygu.
Öğretmen Okullarının havası başkadır dedim, yaşayan bilir. Siz, okulda sadece bir öğretmen değilsinizdir. Durumunuza göre bir ağabey, bir baba veya bir abla, anne olursunuz öğrencinin nazarında. Atalarımız “kapı arkası gurbet” demiş. Neredeyse tamamına yakını gurbet çocuğudur.Dertler bitmez bu okullarda; yeri gelir, ağlayan bir öğrencinin göz yaşını silersiniz, saçını okşar, sırtını sıvazlarsınız. Morali bozuktur, derdini dinlersiniz. Parası gelmez harçlık verirsiniz. Daha ilginci, çocuktur, öğrencidir, gençtir; hata yapmış da olabilir; icabında korur, gizlersiniz. Amaç öğrenciyi kazanmak, mutlu etmek, yüzünü güldürmektir. Bunlar ancak öğrenciyi sevmekle olur.
Bazen aç olduğunuzu da unutursunuz; gece yarısı eve geldiğinizde fark edersiniz öğün atladığınızı. Yorulursunuz ama hissetmezsiniz. Emekleriniz asla boşa gitmez; öğrenci size gönülden bağlanmıştır, unutmaz adınızı aylar, yıllar geçse de. Bu sebeptendir ki, toplantının organizasyonu başlarken sizi rahat bırakmazlar, mutlaka aralarında olmanızı isterler. “Sevgili öğretmenim, geleceksiniz, değil mi?”sözlerini sıklıkla işitmeye başlarsınız. Burada herkes için anahtar kelime “sevgili öğretmenim” sözcüğüdür. Dolaylı bir mecburiyet vardır orta yerde. Bunun bir karşılığı olmalı elbet. İzmir için bu kez sahne yine değişmedi.Aylar öncesinden sözler verildi, aramızda mutabakat oluştu.
Önceki toplantıları merak edersiniz belki. Yaşları 60, 65 dolayında, bazıları emekli olmuş, çoğu torun sahibi. Anlaşılır gibi değil; hemen eski günlere dönüveriyorlar. Muziplikler, yaramazlıklar; öğretmenlerle ilgili kenarda köşede kalmış anılar, birer birer su yüzüne çıkıveriyor. Bu kadar bilgi, anı nasıl olmuş da belleklerde kalmış diyorsunuz. Yatılı okul farklı olur; çünkü ben de yatılı okudum.
Genç ve yeni olmama rağmen idarecilik görevinde bulundum o yıllarda. Eski mezunlar bilir, bu okullarda “Eğitim Şefliği” gibi bir görev alanı vardır. Bir anlamda müdür yardımcılığıdır ama tüm ders programlarının, eğitim- öğretim faaliyetlerinin plânlamasını bu birimdeki kişi yapar. Böyle bir görevde bulunanın öğrencilerle diyaloğu da fazla olur.
Şunu da açıklayayım ki, Van mezunlarının, biz öğretmenleriyle aralarında tarifi mümkün olmayan bir bağlantı var.Ekmeğinden, suyundan, havasından mıdır bilmem? İnanın, yıllar önceki sevgilerinden hiçbir şey yitirmemişler. Bir araya toplanınca ister istemez eski günler yeniden gündeme geliyor. Yarım asırlık bir mâzi, kolay değil unutmak. Öğrenciler kadar bizler de duygusallaşıyoruz.
Bugün ilk günümüz olacak otelde;herkes kucaklaşacak. Dört gün boyunca İzmir ve çevresi gezilecek; akşamları sohbet veeğlence. Cumartesi son gün; elbette veda ve hüzün.
————————————————————————————————-.
Not: İki grup halinde 4/E sınıfım; Van,1971.
MUSTAFA ESKİ