Bu haftanın yazı konusu başkaydı. Şeker fabrikasında, kampanya döneminin başladığı haberini okuyunca fikrim değişti. Bu yıl 58. yılı yaşıyoruz. Hey gidi yıllar, su gibi akıp gidiyor. Fabrika 1963 yılında faaliyete geçtiği zaman pancar muhasebesiservisinde çalışmıştım. O yıllardan kalan kaç kişi var şimdi bilmiyorum. Kantarlardan gelen fişler ayrı ayrı listelere işlenir, akşam da birleştirilirdi. Bunlar elle yazılır ve hesaplanırdı. Serviste FACİT denilen hesap makinesi bir veya iki tane idi. O da kapanın elinde kalırdı. Adına Dalton derdik, rulo kâğıt üzerine rakamları yazan bir makine daha vardı ki ona hiç ulaşamazdık.
Şeker fabrikaları, Türkiye’nin modernleşmesi yolunda çok önemli tesislerdir. Kuruldukları illerin sosyo kültürel ve ekonomik yapısını önemli ölçüde etkilemiştir. Toprağın münavebeli ekimi, gübre kullanımı, hayvancılığın gelişmesi gibi konularda halkın yaşantısına doğrudan etki etmiştir.
Bizim Şeker fabrikasının temeli 1958 yılında atıldı. Başbakan Adnan Menderes gelmiş, Cumhuriyet meydanında konuşma yapmıştı. Büyük bir kalabalık olduğunu hatırlıyorum. Fabrikanın yapımı ekonomik kriz nedeniyle biraz gecikmiş, araya 27 Mayıs ihtilaligirince işler daha da zora girmişti. Öyle veya böyle, sonuçta 1963 yılında fabrika çalışmaya başlamıştı.
Bu konuyu neden gündeme getirdim, önce onu belirteyim. Kastamonu, sanayileşme açısından ülkemizin en geri kalmış illerinden biridir. Şeker fabrikası, yüz yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca buraya yapılan yegâne ciddi devlet yatırımıdır dersem abartmış olmam. İlin genelinde de devlete ait başka bir sanayi tesisimiz yok.
Kendir potansiyeli düşünülerek Taşköprü’de kurulan SEKA’ya bağlı sigara kâğıdı üreten fabrikanın, açılıştan birkaç sene sonra ne duruma geldiğini hep birlikte gördük. Fransız ve Finlandiyalı şirketlerinortak yaptığı bu fabrika, Balkanların ve Orta Doğu’nun en modern tesisiydi. Çalıştığı yıllarda,bir kez mesai arkadaşlarımla ve bir kez de fakültemizin son sınıfındaki öğrencilerle tesisi incelemiş, yetkililerden bilgi almıştık. Hammaddesi kendirdi ama yeterli üretim maalesef temin edilemedi, bir zaman sonra Pakistan’dan jüt ithal edildi. Sonuçta fabrika yaşatılamadı. Özelleşti, şimdi ne yapıyor bilmiyorum. Son yıllarda kendir konusu yine alevlendi ama üretimi kiminle ve nasıl yapacaksınız? Bunun araştırması yapıldı mı? Üretim denilen şey o kadar kolay değil ve kendirin riski daha da yüksek. Her ne ise biz kendi konumuza dönelim.
Şeker fabrikasının bölgeye kazandırdıkları konusunda bir araştırma yapıldığını hatırlamıyorum. Bu konu birkaç başlık altında incelenebilir. Fabrika, şehrin sosyalleşmesine ne gibi katkılar sağlamıştır? Köylümüzün modern tarıma geçmesindeki rolü nedir? Bugüne kadar kaç bin ton pancar işlenmiş, buna karşılık ne kadar şekerüretilmiştir? Köylüye ödenen para miktarı nedir? Üretilen şekerin parasal girdisi ne kadardır? Nakliye masrafları için kaç para ödenmiştir? Keza hayvancılığa katkısı ne olmuştur? Kaç bin ton küspe vatandaşa verilmiştir? Ne kadar gübre kullanılıştır? Bugüne kadar kaç işçi çalışmıştır, bunlara ne kadar ücret ödenmiştir? Bu soruları değişik ana başlıklar altında elbette çoğaltabilirsiniz.
Şeker fabrikası 60. yılına doğru gidiyor, şurada iki seneden az bir zaman kaldı. Kuruluşunun 60. Yılında Kastamonu Şeker Fabrikası adıyla bir araştırmanın yapılıp yayımlanmasını istiyorum. Elimizdeki tesis, rakamsal olarak bize ne kazandırmış, görelim. Bu araştırma bir kişi tarafından yapılabileceği gibi, bir ekip tarafından da düşünülebilir. Başta fabrika yönetimi olmak üzere, kuruluşlarca da desteklenmeli bu araştırma. Elbette asıl verileri fabrika sağlayacaktır. Zira bu bilgilerin hepsi de fabrikanın arşivinde mevcut.
Kaynak bilgilerden sonra, bir başlık da gazetelere açarsınız. Fabrikanın her türlü faaliyeti yerel basınımızda nasıl yer almış, bunu da ortaya koymak gerekir. Fabrika sadece ekonomik açıdan değil, sosyal ve kültürel faaliyetler açısından şehre katkı sağlamıştır. Bu konudaki bilgileri ya gazetelerden veya yaşayan kaynak kişilerden elde edebilirsiniz.
Fabrikanın kurulduğu yıllarda, personelin niteliği çok yüksekti. Servislerle şehre gelir giderlerdi; çarşıda, pazarda seçilirdi bu insanlar. Birçok düğün, nişan, sünnet gibi etkinlikler burada yapılırdı. Dışardan gelen önemli misafirler fabrikada ağırlanır, yemekler düzenlenirdi. Ben de 1980’den başlayarak 25 yıl, kurumum adına bu hizmetlerden hep yararlandım. Üst düzey konukları burada ağırladım; bu vesileyle Fabrika yöneticilerine teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
Bütün bu sosyal hizmetler ve diğerleri araştırılsın istiyorum. Yol yakın, mevcut bilgiler arşivde, yaşayanların birçoğu henüz hayatta. Yarın herkes ölür gider, kaynak kişiler de kalmaz. En önemlisi de arşiv dağılır, yok olur. Yol yakınken eldeki kaynaklar güzelce değerlendirilmeli. Sonra bir varmış, bir yokmuş gibi masal olur gider bizim Şeker fabrikamız.
Araştırmaya bugün başlasanız iki yılda ancak biter ve 60. yıla hazır hale gelir. Öncelikle bir plan yapılmalı, veriler toplanmalı, sonra bir kitap hazırlanmalı. İstatistik rakamlar kullanılacak, grafikler hazırlanacak, fotoğraflar tespit dilecek. Böylesine kapsamlı bir çalışma için, elde yeterli zaman da yok bana göre. Ne var ki, biraz hızlı ve eşgüdümlü çalışma sayesinde bu sıkıntılar giderilebilir.
Ölçülerini çizmeye çalıştığım çalışma, her şeyden önce bilimsel bir formatta, kaynak eser olarak hazırlanmalı. Bol resimli albüm veya dergi gibi asla düşünülmemeli. Yarın fabrika kapatılsa veya başka bir şekle dönse bile eser ortada kalır.
Bunları kim yapacak? Öncelikle fabrikanın hazırlamasını öneririm. Çünkü her türlü kaynağın önemli bir kısmı kendilerinde, verileri sağlayacak olan onlar. İkincisi, araştırmayı, fabrika yönetimiyle anlaşarak KATSO yaptırmalı. Zira fabrika her yönüyle şehrin ekonomisine katkı sağlıyor. Üçüncüsü, bu çalışmaya Ziraat Odası da dahil edilmeli. Zira işin bir de köy ve tarım boyutu var.B ana kalırsa, KATSO ve Ziraat Odası, 60. yıla özgü birsempozyum da düzenlemeli; bölgemizin ekonomisi, tarımı ve hayvancılığı tartışılmalı.
Şeker fabrikamıza ve çalışanlarına hayırlı, başarılı ve kazasız, belasız bir kampanya dönemi diliyorum.
MUSTAFA ESKİ